"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mezara kadar

Muzaffer KARAHİSAR
11 Eylül 2018, Salı 00:33
Her insan geçmiş hayatında yaptığı iyilikleri, hayırları, sevapları düşündükçe mesrur ve mutlu olur.

Hatalarını, yanlışlarını, ihmallerini, kusurlarını hatırladıkça da üzülür, teessüf eder. Risale-i Nurlarda izah edildiği gibi birincide zahmeti, külfeti, zorlukları gitmiş; kalan lezzet, sevinç, huzur verir “oh” dedirtir.  İkincide geçmişte yaşadığı gayrimeşru lezzetler, zevkler, keyifler gider; yerine daimi elemler, teessüfler, pişmanlıklar, üzüntülerle “ahlar” bırakır… 

Erdoğan Bey’in yüzünden, himayelerine aldıkları bir yetime merhametle muamele etmenin huzuru okunuyordu. Vefat edinceye kadar koruyup kolladıkları kimsesiz Ali, onların ailesinde sevinç dolu hatıralar bırakmış. “Yetimin elinden tutmak” başlığıyla bu köşede yer alan Ali’nin hayatı, yoksulluktan, çaresizlikten ve sokak hayatından bir aile şefkatine kavuşmanın sevincini yaşamış, zihinsel engeli olan çaresiz bir insan. 

Ali, doğduğu Kalecik köyünde anne-babası vefat edince şehirde bulunan halasının yanında kalmaya başlar. Zihinsel problemiyle birlikte fıtratı temiz, saf kalpli, hareketi, konuşması, algılaması kısıtlı bir vaziyette, küçük yaşta şehir hayatının arbedesi içinde bulmuş kendini. Utangaç, fazla konuşmaz, konuşsa da on kelimeyi geçmeyen sözler mırıldanır. Herkes onun söylediği sözüne değil, kalbinin temizliğine bakarmış. 

Kendi yoksulluğunu, kimsesizliğini, bedensel ve zihinsel sıkıntılarını engel olarak görmeyen Ali, o haliyle insanlara nükte yapmayı, güldürmeyi de elden bırakmazmış. Sözleri fazla anlaşılmadığı için Kan olan soyadını iki defa tekrar ettiğinden halk arasında lakabına Gan Gan demişler…

Her gün çarşıya iner, esnaf ona yapabileceği işleri yaptırır, çay söyletir, yerleri temizletir. Akşamüstü aldığı harçlıkları, insanların yiyecek-giyecek yardımları halasına götürür. Hayat böyle devam edip giderken…  Soğuk ve karlı bir kış gecesinde halasının kapısı, talihiyle birlikte Ali’nin yüzüne kapanmış. 

Gecenin karanlığında poyraz delice eserken yokluğun, yorgunluğun, yoksulluğun ve kimsesizliğin hicranı çöker içine… İliklerine kadar üşümüş, titreyerek gece vakti çare aramaya başlamış. Sabaha en yakın zaman; gecenin en karanlık olduğu andır, derler… Gecenin leylisinde çalacağı ilk kapı belki de onun bahtına şefkat ve merhametle açılacaktı. Bir süre tereddütten sonra gece vakti camcı esnafı Hacı Hayri Attila’nın kapısını çekinerek çalar! 

O saatte kapıyı açan Hayri Bey, titreyen Ali’nin durumunu görür ve hiçbir şey sormadan içeri alır, karnını doyurur ve evinde misafir eder.  Ertesi gün Ali ile konuşur, gidecek, kalacak yerinin olmadığını öğrenir. Hayri Bey, eşiyle ve çocuklarıyla Ali’nin durumunu konuşurlar. Aile mensupları sevinçle, memnuniyetle Ali’yi himaye etmeyi kabul ederler. Kendi evinin bitişiğindeki evde bulunan kiracı çıkarılır. Temizlenir, düzenlenip tefriş edilerek Ali yerleştirir. 

Ali’yi himayesine alan Hayri Bey ve Eşi Seviye Hanım, onu çocuklarından ayrı tutmazlar. Yediklerinden yedirirler, giydiklerinden giydirirler. Esnaf arasında dolaşarak iş aramak yerine kendi dükkânlarında çalışmaya başlar. Hayri Bey, çocuklarına Ali’nin kardeşleri olduğunu hatırlatarak ona iyi davranmalarını, kollamalarını, vefat edinceye kadar bakmalarını vasiyet eder. Onlar da itinayla, özenle ilgilenirler. Esin Hanım ve Erdoğan Bey, vefatına kadar Ali’ye sahip çıkar, ihtiyacını giderirler.

Uzun yıllar geride kalır. Ali yaşlanmış, sağlık durumu evde yalnız kalmasına mâni teşkil edince huzurevine yerleştirilir. Her gün sabah Erdoğan Bey’in işyerine gider, onlarla beraber olur. Akşam vakti huzurevine döner. Ali vefat edince akrabası olmadığı için Erdoğan Bey, babasının vasiyeti üzerine Ali’nin cenaze merasiminden sonra kendi mezarlarına defin yaptırdı. 

Erdoğan Bey, sohbetin sonunda bir süre durakladı. Gözleri Ali’nin hatıralarının enginliklerine dalıp gitti. Onu çok sevdiği her halinden belli oluyordu. Allah rızası için acuze, mental bir yetimi kardeş kabul etmenin, bir ömür boyu usanmadan ona samimi değer verip bakmış olmanın huzuru, mutluluğu yüzünden okunuyordu.

Okunma Sayısı: 1669
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı