Bilgi olarak sadece okuma-yazma ile fen ilimlerinde temel bilgileri öğretme ile yetinilir. Yani, Ahlâk ve mâneviyat hiç hesaba katılmamaktadır. Asıl ihtiyaç olan şahsiyet gelişmesine, olgun vatandaş yetiştirilmesine hiç ehemmiyet verilmemektedir. Bunun içindir ki, bugün okullarda –hususiyle büyük şehirlerde– her türlü ahlâksızlık ve zararlı alışkanlıklar kol gezmektedir. Yeni yetişen ve şahsiyeti gelişmemiş, zayıf karakterli nesil, çeşitli bunalımlara sürüklenmektedir! Bugünkü kaos ortamı sadece bu ahlâk ve mâne- viyattan mahrum çarpık eğitim sisteminin mahsulüdür!

Asıl olan karakter eğitimidir

İnsan yalnız etten kemikten ve kandan meydana gelen maddî bir yapıdan ibaret değildir. İnsanın yapısında ruh, akıl, kalp, vicdan, düşünce, hayal ve sair “letaif (ka- biliyetler)” tabir edilen birçok mânevî sistemler mevcuttur. Asıl eğitim, bu sistemlerin iyi ve en uygun bir şekilde işlenilmesidir. Bu ise eğitimin mânevî yönüdür. Bunu “İrşad” (insanın manevî yapısını aydınlatmak, ikaz etmek) şeklinde de ifade edebiliriz. Mânevî eğitim olmadan, fertler irşad ve ikaz edilmeden gerçek bir eğitimden söz edilemez. Çünkü mane- vî eğitimden mahrum bırakılan bir insanda behimî hisler (hayvanî arzular) ön plâna çıkar. Böyle bir şahsın, helâl–haram; ar–namus; din–iman ve günah–sevap ve sair değer yargılarından mahrum olduğu için, yapamayacağı zulüm ve kötülük yoktur! Bununla ilgili tarihte sayısız çarpıcı misal mevcuttur. 

Bütün insanlığa hüsn-ü misal olmuş, ışık tutmuş binlerce lider, devlet idarecisi, âlimler hep mânevî eğitimle yetişmişlerdir.  

İslam’ın eşsiz eğitim metodu

14 asır devam eden ve her asırda milyonlarca insanı irşad edip, hakikî insanlık derecesine yükselten, Hz. Peygamber Efen- dimiz’in (asm) tebliğ ettiği İslâmiyet’in eğitim metodu “İrşad ve İkaz” şeklindedir. 

Onun getirdiği hidayet nurunun büyük tesirini asrımızın en büyük âlimi ve müceddidi Bedi- üzzaman Said Nursî Hazretleri (ra) şöyle beyan etmektedir:

“İşte bak; nasıl berk-i hâtif gibi, onun nuru şarktan garbı tuttu. Ve nısf-ı arz ve hums-u beşer onun hediye-i hidayetini kabul edip hırz-ı can etti!.. İşte, bak; şu cezîre-i vâsıada vahşî ve âdetlerine mutaassıb ve inadçı muhtelif akvamı, ne çabuk âdat ve ahlâk-ı seyyie-i vahşiyanelerini def’aten kal’ve ref ederek bütün ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip, bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi. Bak değil zâhirî bir tasallut, belki akılları, ruhları, kalpleri, nefisleri feth ve teshîr ediyor. Mahbubu kulûb, muallimi ukûl, mürebbi-i nüfus, sultan-ı ervâh oldu!... Bak, Bu Zat, büyük ve çok âdetleri, hem inadçı mutaassıp büyük kavimlerden zâhiri küçük bir kuvvetle, küçük bir himmetle, az bir zamanda ref’ edip (kaldırıp), yerlerine öyle secâyâ-yi âliyeyi (yüksek âhlâkı) - ki, dem ve damarlarına karışmış derecede sabit olarak – vaz’ ve tesbit eyliyor. Bunun gibi daha pek hârika icraatı yapıyor. İşte,  Asr-ı Saadet!..

Hülasa

 Bugün hâlâ tatbikatına devam edilen, millî ve mânevî değerlerimizden mahrum, üstelik maddî açıdan da başarılı olamayan bu eğitim sistemi devam ederse, -Allah korusun- ülkemizin geleceğinin bugünkünden daha vahim olacağından korkulur!   

NOT: 3 Mart Cumartesi saat 14.00’da Yeni Asya Vakfında, İbrahim Ersoylu görüntülü olarak “Sünnet Işığında Görgü Kuralları” konusunda seminer verecektir.