Evvelâ, manevî büyük mesuliyeti bulunan vazifenizde hayırlı muvaffakiyetler dilerim!
İlköğretimden üniversiteye kadar her dereceli resmî ve özel eğitim müesseseleriyle Bakanlık merkezinde çalışmış bir eğitimci olarak Eğitim hususundaki mülâhazalarımı takdim ediyorum.
Halihazırda tatbik edilen “Eğitim Sistemi”nin ciddî bir şekilde ıslâh edilmesinin lüzumunu taktir edersiniz. Çünkü 90 yıldan bu yana tatbik edilen bu sistemin zararı menfaatinden çoktur. Asıl olarak îmanlı-ahlâklı, dürüst, münevver vatandaşlar yetiştiren bir formata kavuşturulması gerekmektedir. Bir türlü ardı arkası kesilmeyen tedhiş, terör, anarşi, darbe, kaos, soygun, sahtekârlık ve sair skandalların en baş sebebi bu bozuk “Eğitim Sistemi” olduğu izahtan varestedir!
Bu gün idareciden, öğrenci velisine kadar kimsenin memnun olmadığı, aksine şikâyetçi olduğu bu sistemi kimse ilmî olarak savunamıyor! Bu yanlışlıkların ise, bu güne kadar kasten yapıldığı kanaatindeyim!
Bütün bu menfi gelişmeler ise belli bir plan çerçevesinde olup, zamanla çıkarılan kanunlarla da pekiştirilmiştir. Bu hususta ilk çıkarılan kanun, 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı “Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretimi Birleştirme) kanunudur.
Köklü değişiklikler getiren bu kanunun gayesi:
“Mektep ve Medreseleri birleştirerek, ikiliğe son vermek. Dolayısıyla büyük bir kültür hamlesi yapılarak, ‘Millî Kültürün’ gerçekleştirilmesine çalışmak” idi. Halbuki yapılan bütün değişiklikler Toplumun kültür, inanç, örf ve adetlerine tamamen zıt idi. Nitekim 2 Mart 1926'da kabul edilen, "Maarif Teşkilâtı Hakkındaki Kanun”a göre –haşa- çağdışı olarak vasıflandırılan Kur’ân, Tefsir, Fıkıh, Hadis, Siyer ve sair bütün İslâmî İlimler müfredat programlarından kaldırılmıştır.
Daha sonraları çıkaran 14 Haziran 1973 tarih ve 1739 sayılı “Millî Eğitim Temel Kanunu”yla toplumumuzun millî bünyesiyle bağdaşmayan “Temel İlkeler” diye birtakım prensipler kabul edilmiştir.
Birkaç misal:
* Millî Eğitim hizmeti, ferdin istek ve kabiliyetlerini gözeterek toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarına uygun olarak düzenlenir. (kendi öz kültüründen koparılmış bir toplumun kültürel ihtiyaçları ne olabilir?)
Madde: Karma Eğitim: Çok tartışılan bir konu olan Karma Eğitim’e ta 1927 yılında geçilmiştir. Bütün insanî değerleri törpüleyen bu çarpık eğitim modeli dünyanın bir çok yerinde tartışılırken, 90 yıldan beri ülkemiz’de hâlâ tatbik edilmektedir.
* Atatürk İlke ve Devrimleri İle Atatürk Milliyetçiliği:….. (Dünyanın hiçbir yerinde, Bilhassa Demokratik ileri toplumlarda benzeri görülmeyen bu bağnazlık, maalesef 21. Asırda Ülkemizde hâlâ devam etmektedir!)
* Laiklik ve Din Kültürü Eğitimi: Millî eğitimde laiklik esastır. Bu ilkeye ters düşmemek şartıyla öğretim kurumlarında din kültürü eğitimi yapılabilir. (“Laiklik” dinsizlik olarak yorumlanmıştır. Hem de “Din Dersleri” yerine “Din Kültürü” ifadesiyle kelime oyunu yapılmıştır. Toplumun batıl dinleri değil, kendi Dînini, yani “İslâmî Bilgileri” öğrenmeye ihtiyacı var!
* Ulusal Ahlâk ve Kültürün Geliştirilmesi: (Maalesef gelişmeler tam tersine olmuştur. Yani, ahlâksızlık, cehalet gittikçe yaygınlaşmaktadır!)
* Demokrasi Bilincinin Geliştirilmesi: (Maalesef bu Sistem darbeci ve despot karakterler yetiştirmektedir!)
* Türk Dili ve Yabancı Dil Öğretimi:…. Toplumumuzu şerefli mazisinden koparmak kastıyla ve sadeleştirmek yutturmacasıyla Dilimiz 90 yıldan bu yana tahrip edilerek, kelime haznemiz 140 bin kelimeden, 5 bin kelimeye gerilemiştir! Bunun da bir çoğu uyduruk kelimelerdir!
Sayın Bakan; bin yıllık şerefli bir maziye sahip, dünyaya ahlâk, fazilet ve medeniyette rehberlik eden bir milletin torunları olan toplumumuz, öz değerleriyle yoğrulmuş bir eğitim sistemine hasret kalmıştır. Şimdiye kadar yapılan tahribatın tamirini talep etmektedir. Elbette tamirat, tahribattan çok daha zordur. Ama, “zararın neresinden dönülse kârdır” düşüncesiyle, bir an önce düzeltme çalışmalarını hızlandırmak faydalı olacaktır. Meselâ; Karma Eğitime son verme çalışmalarının hızlandırılması. Ders kitaplarının –bilhassa Tarih, İnkılâp Tarihi, Türkçe- Resmî İdeolojinin dışında, tamamen ilmi metotlarla yazdırılması. Yine ders kitaplarının militarist görüntü ve ifadelerden arındırılması. Manevî eğitime (Din ve Ahlâk derslerine) ağırlık verilmesi. Şüphesiz, aksaklıklar bu kadar değil. Ehemmiyet sırasına göre diğer düzeltme çalışmaları sürdürülebilir. Ancak bu çalışmalarla neslimiz, yabancı kültürlerin kurbanı olmaktan kurtarılabilir!