"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sepetinde menfîlikleri değil, müsbeti taşımak

Nejat EREN
13 Kasım 2015, Cuma
Risale-i Nur’a aşina olanlar bilir; Hz. Bediüzzaman “Huz mâ safâ, da’ mâ keder” der. Yani “iyiyi, müsbeti al; menfîyi, kötüyü unut!”u kendine düstur etmek! Güzel gör, hem güzel bak, güzeli düşün, güzel bil, hayatına lezzet kat.

Böyle dehşetli ve sıkıntılı bir zamanda, elim ve vahşet dolu hadiseler karşısında insan vücudunun, ruhunun, kalbinin ve hissiyatının baskı, stres, dayatma gibi bir çok menfîliklere karşı mukavemet edebilmesi, kuvvetli bir maneviyata sahip olmasıyla ancak mümkün olur. 

Bugünkü yazımızda, istifade etmekle şeref duyduğumuz Risale-i Nur Külliyatındaki çok güzel hakikatlerden bir demetle başlıktaki konuyu işlemeye çalıştık. Tesirini—başta nefsimde olmak üzere—Cenâb-ı Hak müyesser kılsın inşaallah. Âmin.

Dün geçmiştir. Dersini al, tasasını bırak. Yarın gelmemiştir. Ulaşmaya elinde senedin yok! O zaman endişelenme. “Hakikî ömrünü bulunduğun gün bil!” Hayat bir ân-ı seyyaledir. Gelir geçer. 

“Nur-u Kur’ân ve sırr-ı iman ile bütün mevcudatın saadetleriyle ve bekalarıyla alâkadar olabilmek” dünyaya ve yaşananlara ancak müsbet bir nazarla bakmakla mümkündür.

Binler tecrübe, delil ve hâdiselerin neticesi olan; hakikî zevk, elemsiz lezzet, kedersiz sevinç ve hayattaki saadetin tek kaynağı; iman olduğunu, devamı ve bekası da iman dairesinde olduğunu unutmamak gerekir.

Toplum ve dâvâ içerisinde; birbirinin kusuruna bakmamak, hiddet yerinde hürmet etmek, itiraz yerinde yardım etmek…

Boşuna ıztıraba düşmemek, azap çekmemek, kederi bırakıp keyifli yaşamak, zahmeti atıp safâyı bulabilmek…

Bu zaman ve zeminde, bütün âlem-i İslâm’ı alâkadar edecek bu kudsî vazife yüzünden küçük zahmetlere pek fazla önem vermemek, üzerinde fazla durmamak, münakaşasız meşvereti yerleştirmek…

Elemsiz lezzet, kedersiz zevk rotasında gitmenin istikamet ve neticesine katlanmak…

Geçmiş zamanın elemlerinden incinmeyi unutup, gelecek zamanın korkularından ürkmemek, rahatla yaşayıp Hâlıkına şükredebilmek. 

Güzel şeylerin yok olmasıyla kederlenmemek, onların sahibi ve kaynağı olan Fâtır-ı Mutlak’ın bekasının en büyük garanti ve teselli olduğunu bilmek…

Hakikî zevkin, ciddî tesellinin, kedersiz lezzetin, samimî dostluğun gerçek vasıtası olan tevekkül ve teslimle Hakkın rızasını tahsile yönelmek…

Haklı adamın insaflı olması gerektiği hakikatiyle kendinden fazla, umumu ve başkalarını düşünüp insaflı olmanın zevkini yakalayabilmek… 

Hayatın akışı sürecinde asla ve kat’a münakaşa etmemek… Casus kulaklara zemin hazırlamamak… 

Her türlü zorluğa rağmen vahdeti, tesanüdü muhafaza edip kimseyle uğraşmamak…

Hiçleri unutup, kâinattaki kıymettar mektubât-ı Rabbâniyeleri okuyarak mesud olabilmek…  

“Hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsi bırakıp, mahviyet, tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir hâlis kardeşin, bir velîden ziyade mevki aldığı” hakikatine odaklanmak…

Hüsn-ü zan etmek, sû-i zandan uzak durmak… “Su-i zannın; yeis, ümitsizlik, saâdetin tahripçisi, hayatın katili olduğunu” unutmamak…

İtidal-i dem, ihtiyat, sabır, tahammül ve şiddetle tesanüdü daima muhafazaya çalışmak…

Kâinat bahçesindeki gül çiçeklerinin iyilerini seçmek, koparma zahmetini hoşnutluğa çevirmek… 

Kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmemek, aksine daha fazla uhuvvetini kuvvetleştirip ıslâhına çalışmak…

Mâlâyani şeylerle meşgul olmamak, kaza ve kaderin vazifelerine karışmamak…

Merakın, musîbeti ikileştirdiğini unutmamak…

Her şeyde bir güzellik cihetinin, rahmetin bir cilvesinin var olduğu, kaderin adalet ve hikmetle iş gördüğü itikadını sağlamlaştırmak…

Musîbetlerden şikâyet etmenin haksız, mânâsız, zararlı olduğu dersini unutmamak…

Mümkün olduğu kadar, kimseden gücenmemek, kimseyi gücendirmemek, ikiliğe meydan vermemek, mutedil ve makul harekete etmek, tahammül etmek…

Özellikle musîbete düşünlere, bilhassa da en yakın dâvâ arkadaşlarının sıkıntı ve ümitsizliklerine karşı en tesirli çâre olarak; karşılıklı tesellî ve ferah vermek, maneviyatı takviye etmek, fedâkârca, birbirinin gam, hüzün ve sıkıntılarına ilâç olmak ve tam şefkatle kederli kalbini okşamak…

Sarsılmaz, en yüksek, en büyük, en ehemmiyetli ve fiyat takdir edilmez derecede kıymettar, bütün dünyayı saran böyle yüksek bir hakikat uğrunda ve yolunda çalışmak; her musîbete, sıkıntıya, probleme, düşmana karşı tam bir metanetle durmak gerektiğinin şuurunu devam ettirebilmek…

Sıkıntıdan gelen gücenme, titizlik ve itirazların perişaniyetleri ikileştirdiğini unutmamak… Geçmiş şeylere itirazın mânâsızlığını kavramak, tamirinin kabil olmadığını unutmamak…

Temkinle, metanetle, itmi’nan-ı kalble “şahs-ı manevîyi” ve dâvâsının yüzünü ak edecek faaliyetlerle hemhal olmak…

Tenkit ve telâş etmemek, temkinle, metanetle ve itmi’nan-ı kalble Risale-i Nur’un mânevî kuvvetini gösterebilmek.  

Tesanüd ve taltifte birer şefkatli kardeş olmak, teselli etmek ve müteselli olmak… “Teşekkî ve  kaderi tenkit etmek yerine teşekkür ve kadere teslim olmak” hakikatinin manasını bizzat yaşayıp yaşatmak…

Tesanüdü muhafaza; enâniyet, benlik, rekabetten uzak durmanın gerekliliği ve itidal-i dem ve ihtiyatla hareket etmenin önemini kabullenip tatbik edebilmek…

Toplum hayatının safhalarının bir bahçe hükmünde olduğu gerçeğiyle; çirkin-güzel, kederli-ferahlı şeylerin beraber bulunduğunu kabullenerek; akıllı olanın şânı olan ferahlı ve güzel şeylerle meşgul olup çirkin, sıkıntılı şeylere ehemmiyet vermemek; şikâyet ve merak yerinde şükrün gerektiğini kabullenip bu duruma sevinebilmek…

Uhuvveti, tesanüdü, tevazuu öne çıkarmak; mahviyet ve terk-i enâniyetle hareket etmenin gayet lâzım ve önemli olduğunu kabullenmek…

Eşref-i mahlûkat olmanın, büyük bir dâvâda bulunmanın nimet ve sorumluluğunu son nefeslerimize kadar en iyi şekilde idrak edip tatbik edebilmek ümit ve temennisiyle…

Okunma Sayısı: 1638
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Hak

    13.11.2015 10:41:55

    Tebrikler. Bu yazının kendi bünyemizde hayata geçirilmesine çok ihtiyacımız var. En büyük hizmet enfüsi dairede.

  • Kemal V.

    13.11.2015 08:48:33

    Sağlam,güzel ve İstifadeye medar bir nasihat,tebliğ,ihtar,iman hizmeti olmuş.Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı