"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anadolu Yakası’na açılan ilk Nur Medresesi

Ömer Örtlek
29 Ekim 2017, Pazar
Risale-i Nur hizmetlerinde kitap, dergi, gazete, radyo, TV, internet vb. yayınların önemi çok büyüktür.

Günümüz dünyasında bu iletişim araçları insanlara ulaşmada olmazsa olmazlardandır. Bununla birlikte Risale-i Nur hizmetlerinin en temel birimi olarak kabul edilen Risale-i Nur Dershaneleri ya da eski tabirle Risale-i Nur Medreseleri’dir. Elbette dershanelerin bugünde önemi çok büyük ve tartışılmazdır. Nur hizmetlerinin temelini teşkil etmektedir. Hem öğrenci hem de iş hayatında çalışmakta olan kardeşlerimizin barınma ihtiyaçları karşılanmakta ve Risale-i Nur talim-terbiyesi yaşanarak öğrenilmektedir. Bu ortamlarda ikamet edenler dışarıdaki hayatın karşısında imanlarını muhafaza etmekte ve kavileştirmektedirler. Dolayısıyla Nur dershaneleri, kâinata karşı hakikî imanı hedefleyenlerin ilk istasyonudur. Ve bu istasyonların sayısının arttırılması önem arz etmektedir. Nur dershanelerinin sayısı ne kadar çok arttırılırsa arttırılsın, bir o kadar çok daha fazlasına ihtiyaç olduğu kesindir. 

Ben de 1966 Yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde öğrenci iken, Süleymaniye’deki Kirazlı Mescit Sokak 46 Numaralı Nur Medresesi’nde kalıyordum. Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’da bile, o dönemde Süleymaniye, Zeytinburnu ve Koca Mustafa Paşa olmak üzere sadece üç Nur Medresesi mevcuttu. Elbette bu maddî imkânların elverdiği bir durumdu. Anadolu Yakası’nda da Nur Medresesi bulunmamaktaydı.

Öğrencisi olduğum Enstitü, Fındıklı’daki Namık Kemal İlkokulu’nda eğitim vermekteydi. Ancak Enstitü 23 Ekim 1966’da Üsküdar Bağlarbaşı’na taşınmıştı. Enstitü’nün taşınması, bizlerde Anadolu Yakası’nda Nur Medresesi açma ümidini doğurmuştu. Fakat elimizde paramız da yoktu. Buna rağmen arkadaşlarımızla birlikte kiralık yer arayışına başlamıştık.

Bağlarbaşı Allame Caddesi’nde tanıştığımız bir tatlıcı esnafı vardı. Bu esnafın adı Tatlıcı Şükrü Amcaydı. Ömer Örtlek, İbrahim Ünal, Vehbi Vakkasoğlu, Muharrem Kabakçı ile birlikte dershane için kiralık ev arayışındayken, dinlenmek için Şükrü Amca’nın dükkânında oturup tatlı yiyorduk. Kendi aramızda sohbet ederken Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nden bahsetmiştik. Biz konuşurken “Said Nursî” adını duyan Şükrü Amca birden irkildi. Ve hemen oturduğumuz masaya gelerek yüksek bir sesle “ne diyorsunuz, ne?” dedi. Arkadaşlarla birbirimize şaşırmış bir şekilde bakıyor ve Şükrü Amca’nın tepkisini anlamaya çalışıyorduk. Bu esnada Şükrü Amca’ya yeni bir Medrese açmak istediğimizi ve bu amaçla kiralık bir ev arayışında olduğumuzu söylemiştik. Şükrü Amca’nın sizler “Nurcu musunuz?” sorusuna “evet” diyerek cevap vermiştik. Bunun üzerine Şükrü Amca kendi evinin birinci katını bize kiraya vermek istedi. Bizlerde gidip evi gezdik ve gördük. Ancak ev bana biraz küçük geldi. Arkadaşlarımda aynı kanaatteydiler. Bunu da Şükrü Amca’ya söyledim. Şükrü Amca yine yüksek bir sesle “ne diyorsunuz? Ne? …Kardeşim ben sizi 14 senedir bekliyorum. Siz ne diyorsunuz?” Bizler yine şaşırmış ve Şükrü Amca’yı anlamaya çalışıyorduk.

Şükrü Amca heyecanla bizlere “Üstad, benim evimde üç gün misafir olarak kaldı” dedi. Bu sefer heyecanlanan bizlerdik. Şükrü Amca’ya “nasıl?” diye sorduk ve o da anlatmaya başladı: “1952 Yılında Üstad Hazretleri’ni rüyamda gördüm. Evime geldi. Kendisini evimin birinci katında misafir ettim.” Sonra uyandım. Üstadımı daha önce gerçek hayatta görmemiştim. Birkaç gün sonra Üstad, ikindi vakti üzeri dükkânıma geldi ve bana “Selâmun Aleyküm hemşehrim” dedi. Baktım ki rüyamda gördüğüm Üstad, karşımda duruyor. Bir müddet duraklamıştım. Ardından hemen Üstadımın selâmını aldım. Üstadım bir sandalyeye oturdu, Çamlıca’dan geldiğini, orada kaldığı eve emniyet görevlilerinin baskın yapacağını anlayınca bana geldiğini söyledi. Benim evimde üç gün misafir kalacağını ifade etti. Bende hemen daha rahat eder düşüncesiyle evimin ikinci katını hazırlamaya başlamıştım. Kendisine hiç rüyamdan bahsetmememe rağmen, Üstadım bana biraz sert bir ses tonuyla “Şükrü! Şükrü! Bana rüyanda gördüğün yeri hazırla ben orada kalacağım. Benim talebelerim gelecek burayı Medrese yapacaklar” demişti. Bende hemen rüyamdaki gibi birinci katı hazırlamaya başladım. Üstadım burada üç gün kalmıştı. 

Sohbet ilerleyince Şükrü Amca’ya merakla “Üstad, Size niye hemşehrim diyerek hitap ediyor” sorusunu sormuştuk. Şükrü Amca da “Ben Kastamonuluyum, Üstad’da orada kaldığı için beni hemşehrisi olarak görüyor” demişti.

Dolayısıyla Şükrü Amca, Nur Talebelerini 1952’den 1966’ya kadar tam 14 sene beklemişti. Ve Şükrü Amca’nın, Üsküdar Bağlarbaşı Allame Cad. 16 Numaralı evinin 1. katını kiralamış olduk. Böylece Anadolu Yakası’nın ilk Nur Medresesi açılmıştı. Şükrü Amca’nın da 14 yıllık nöbeti sona ermişti. Ancak bir sorunumuz daha vardı. Maddî imkânsızlıklar içerisindeyken ayda 175 TL’lik kirayı nasıl ödeyecektik? 1966’da 175 TL değerli bir paraydı. Bizimle birlikte kalan ve Yüksek Mühendislik Mektebi öğrencisi Ali İhsan Okçu kardeşimiz imdadımıza yetişmişti. Ali İhsan kardeşin “benim anam memur. Kira ücretinin yarısını ben vereyim. Kalanını da sizler karşılayın” demesi bizleri epeyce rahatlatmıştı. Orada diğer kalanlar olarak ancak az bir miktarını verebiliyorduk. Bir kısmını da Mehmet Kutlular Ağabey temin ediyordu. Böylelikle kirayı verebiliyorduk. Anadolu Yakası’nın ilk Nur Medresesi’ne Ali İhsan Okçu kardeşimizi ilk vakıf olarak görevlendirmiştik. Medresede Ömer Örtlek, İbrahim Ünal, Vehbi Vakkasoğlu, Muharrem Kabakçı gibi ağabey ve kardeşlerle birlikte kalıyorduk. Yüksek İslâm Enstitüsü Doktoru Sadullah Nutku Ağabey her gün geliyor ve bizlere sohbet yapıyordu. Hekimoğlu İsmail de (Ömer Okçu) o yıllarda Astsubaydı. Kendisi de haftanın muhtelif günlerinde gelir sohbetlere katılır ve Medrese için aylık ödemede bulunurdu. 

Nihayetinde Enstitü’den mezun olmuştum. Niğde İmam-Hatip Okulu’na öğretmen olarak atanmıştım. Şükrü Amca ile de son görüşmem 16 Eylül 1967’de gerçekleşmişti. Bu görüşmede Şükrü Amca bana “Ömer kardeşim, bugüne kadar kira ücretini hep sen bana vermiştin. Sen mezun oldun ve gidiyorsun. Bundan sonra bu konuda ben kiminle muhatap olacağım?” demişti. Ben de helâlleşip kendisine “Şükrü Amca, bundan sonra kira ücretini Ali İhsan Okçu ve birlikte kaldığı arkadaşlarım size verecekler” şeklinde konuşmuştum.

Ve Anadolu Yakası’nın ilk Medresesi bu şekilde açılmış ve faaliyetleri başlamış oluyordu. Cenâb-ı Allah daha nicelerinin açılmasını ve sayılarının artmasını nasip etsin. Amin.

Okunma Sayısı: 4831
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Yörükür

    29.10.2017 02:23:05

    Ömer abi, Allah sizlerden razı olsun. Birçok kimsenin bilmediği bu hatıraların yayınlanması ile Nur hizmetinin ne kadar zor şartlarla bugünlere geldiğini anlıyoruz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı