"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hıristiyan-Müslüman düşmanlığının arkasındaki gizli parmak

Osman KOYUNCU
25 Eylül 2016, Pazar
Daha önce de belirtmiştik, Bediüzzaman, İsevî ve Hıristiyanlığın tanımlarını ayrı, ayrı yapıyor.

Hz. İsa (as), dinini tamamlamadan üçüncü tabakayı hayata çıkarıldığından, geri kalan kısımlarını o zamanın kutsal havarileri tamamlamıştır.  Onlarda peygamber olmadığından elbette onların yaptıkları semavî değildi yani insanın derisi gibi aslı değil, o kurallar elbisesi gibidirler, zamanla değişmesi zaruriydi. Hıristiyanlık dinin kutsal kısmına yani Hz. İsa (as) öğütlerinde ve gerçek İncil’in kalıntılarına İsevîlik denir. Kilise ve papazların kurallarına ise Nasraniyet denir. Bediüzzaman, mealen, Nasraniyet’in de ya zamanla söneceğini veya saflaşarak İslâm dinine tâbi olacağını söylüyor. 

Bediüzzaman, Muhakemat isimli eserinde mealen fen bilimlerine vakıf olmadan Kur’ân’ın gerçek manalarının bilinemeyeceğini söylüyor. Eskiden kilise ve papazların akıl dışı kuralları, fen bilimlerine karşı duruşları ve fen bilimlerine öncülük eden bilim adamlarına yaptıkları zulüm ve işkenceler yüzünden, Hıristiyanlığın itibarı çok zedelenmişti. Yaklaşık son iki asırlık dönemde, kilise itibarını kazanmak ve bilimin önünü açmak için fen ilimlerine, bilhassa atom altı parçacıklar alanında, bilime ve bilim adamlarına çok büyük paralar ödemişlerdir. Bu çalışmalar sonucu, Hıristiyan Avrupa, fen bilimleri, hukuk ve insan haklarına öncülük etmişlerdir. İşte Bediüzzaman’ın övdüğü budur ve bunlar İslâm’ın gerçek malıdır, bunları övmek aynı zamanda İslâm’ı övmek demektir. İlim, Müslüman’ın yitik malı değil midir? İlmi nerede bulursa alması lâzımdır. Bazı âlimler, tahrif edilmeden önceki gerçek İncil’i ve Hz. İsa’nın (as) öğütlerine ehl-i kitap diyor, bugünkü Hıristiyanlara değil. Bu doğru değildir, bugünkü İnciller, yaklaşık 400 yıllarında yazıldı ve Peygamberimiz (asm) 610 yılında tebliğe başlamıştır. Peygamberimiz (asm) ve Kur’ân bunlara ehl-i kitap diyorsa biz neden demeyelim. Yoksa Kur’ân’da anlatılan pek çok konunun İslâm öncesi toplumları ilgilendirir, bizimle ilgisi yok gibi mantıksız bir mana ortaya çıkar.  Her anlatılan âyetin bir iniş sebebi var, bütün olayları bu sebeplere bağlamak zorunda kalırız. Kur’ân’ın hükmü, iniş sebepleri ile birlikte bütün insanlık için kıyamete kadar bâkidir ve geçerlidir. 

Gizli bir güç, muhtemelen arkalarında dinsiz Yahudi konseyinin bulunduğu bu cemiyet, İsevîlerin İslâm’a yaklaşıp Tevhid dininin kuvvet bulmalarını önlemek için, dindarlar bilhassa hocalar arasında Hıristiyan düşmanlığını şiddetlendirip, eskiden kalma Haçlı zihniyeti sloganları ile İslâm âlemine Müslüman-Hıristiyan düşmanlığını yayıyorlar. Allah, Kur’ân’da “İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve Allah’a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da  “Biz Hıristiyanlarız” diyenleri bulursun.  Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler (dindar İsevîler) vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar. (5- 82)

Bediüzzaman’da, “şimdi ehl-i iman, değil Müslüman kardeşleriyle, belki Hıristiyan’ın dindar ruhanîleriyle ittifak etmek ve medar-ı ihtilâf meseleleri nazara almamak, niza etmemek gerektir. Çünkü küfr-ü mutlak hücum ediyor.” (Emirdağ Lâhikası) Ayrıca Bediüzzaman “Nasraniyet ya intifa (sönme) veya ıstıfa (saflaşma) edip İslâmiyet’e karşı terk-i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, Protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmaya hazırlanıyor. Ya intifa bulup sönecek veya hakikî Nasraniyet’in esasını cami olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azime Hazreti Peygamber (asm) işaret etmiştir ki, Hazreti İsa (as) nazil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir.” (İlk dönem eserleri, 586) 

Ekonomik, dinî, kültür ve sosyal gibi noktalardan bakıldığında Türkiye homojen olmadığı gibi Avrupa’da homojen değildir. Bediüzzaman Avrupa’yı ikiye ayırır. “Birisi, İsevîlik din-i hakikisinden aldığı feyiz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi (faydalı) san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları (fenleri) takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiyenin (tabiat felsefesinin) zulmetiyle, medeniyetin seyyiatını mehasin (kötülüklerini iyilik) zannederek, beşeri (insanlığı) sefahate ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum.” diyerek tenkit ettiği, kötü gösterdiği ikinci Avrupa’dır. Bediüzzaman birinci Avrupa’nın örnek alınmasını tavsiye ediyor.

Maalesef, Türkiye ve İslâm âlemine, birileri tarafından, Avrupa’nın rezillikleri medeniyet olarak sunulmuş ve buna medeniyet namı verilmiş, Avrupa’nın sefahatini örnek göstererek, gençlerini şehevanî duygularını ve israfı kamçılayarak dalâlet çukurlarına düşürmüşlerdir. Bediüzzaman bu medeniyete mimsiz medeniyet diyor. Medeniyet kelimesinden ‘m’ harfini kaldırırsanız o zaman kelime ‘deniyet’ olur ki onun da manası aşağılık rezilliktir. İşte birileri Hıristiyan düşmanlığı adı altında bu rezillikleri dindar kısma gösterip işte Avrupa dediğin budur diyor, aynı el, bu rezillikleri medeniyet diye gençlere örnek gösteriyor.  

Okunma Sayısı: 2485
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • A.AYDIN

    26.9.2016 10:58:06

    Birinin bunları söylemesi gerekiyordu. Kaleminize sağlık... Ca'y-i dikkattir ki, hangi popüler hocaya sorsanız (Cübbeli Ahmet Efendi hariç) büyük çoğunluğu "HZ. İSA (as) ÖLDÜ; GELEMEZ" der, nüzûl-ü İsayı reddeder. Bu konuda en az yarısı sahih, 70'e yakın hadis olduğu (öldüğüne dair ise tek bir rivayet bulunmadığı) ve ilgili ayetlerden nüzûl edeceği manasını çıkarmak da mümkün olduğu halde neden illa öldürmek isterler? Cevabını vermişsiniz.

  • çelebice

    25.9.2016 01:58:12

    Gayet güzel bir konuya değinilmiş ve özet bir şekilde ifade edilmiş.Daha az önce cübbeli hoca bir kanalda, Hristiyanlar konusundaki buna benzer yaklaşım tarzına atıp tutuyordu.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı