"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî’ye göre Hıristiyan ve Müslüman ilişkileri

Osman KOYUNCU
09 Ekim 2016, Pazar
Malûm olduğu üzere mutlak düşmanlığın, hiçbir kimseye faydası yoktur, esas olan umumî barıştır.

Şeriat karıncanın hakkının korunmasını isterken, hangi din veya milletten olursa olsun insanoğlunun hukukunu ihmal etmez. Müslüman Hıristiyan kavgasının da kimseye faydası olmaz. Hıristiyan âleminin, Hz. İsa (as) ile İncil’den alıp oluşturduğu medeniyete Îsevîlik denir. Bediüzzaman, Avrupa’yı ikiye ayırır ve Îsevîlerin oluşturduğu ve Kur’ân’la barışık felsefesine, medeniyet-i mehasin der. Bediüzzaman, Müslümanlar ile Hıristiyanların birbirlerine yanaşmasını istiyor, çünkü biz onların medeniyetinin güzel taraflarını (bilim ve tekniğini) alıp, onlara İslâm’ın güzelliklerini anlatmamız için bu şarttır. Hayvanlar koklaşarak, insanlar ise konuşarak anlaşırlar. Hakaret edip, düşman görüp, küçümsediğin kimse, sizi dikkate alıp fikir ve düşüncelerinize kıymet vermez. Bediüzzaman, “felsefe fünûnu (fen ilimleri) ile ulûm-u diniye (din ilimleri)  birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti İslâmiyet hakaikiyle tam musalaha etsin” (barışsın). (Emirdağ, 612) der. “İnşallah istikbaldeki İslâmiyetin kuvveti ile medeniyetin mehasini (iyilikleri) (yani fen ve teknoloji) galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek sulh-u umumîyi de (umumî barışı) temin edecek.” (Tarihçe-i Hayat, 121)

Bütün bunlar gösteriyor ki, medeniyet-i mehasin denen yenilikler ya peygamberlerin mu’cizelerinden ilham veya diğer kutsal kitaplar ve Kur’ân’dan esinlenerek keşfedilmiştir. Bugünkü fen ve teknolojiyi elde edip keşfeden Îsevîlerdir ve şu anda da onların elindedir, onlarla dostluk kurarak o medeniyetten faydalanırız hem de onlara İslâm’ın güzelliklerini anlatmamız lâzımdır. Peygamberimizin (asm) müşrik olan amcasının evine 70 kez gittiği rivayet ediliyor, hem o müşriklere ziyafetler vererek, güzel bir lisanla onları İslâm’a dâvet ediyordu. Hıristiyan âlemi ehl-i kitaptır, medeniyetlerinin iyi tarafının bir kısmı Hz. İsa’nın (as) kutsal sözlerinden ve bir kısmı da İncil’deki İlâhî emirlerden alınarak, fen ve teknolojiyi geliştirmişlerdir. Bugünkü İnciller, M.S yaklaşık 400 yıllarında yazıldı yani tahrif olan kısım İslâm’dan sonra değil öncedir. Kur’ân, bunlara tahriften sonra ehl-i kitap diyor. Bazı Müslümanlar ise kutsal kitapların aslına ehl-i kitap diyor, fakat İncil tamamlanmadan Hz. İsa (as) üçüncü tabakayı hayata çıkartılmıştır, Hz. İsa’dan (as) sonra Hıristiyanlığı tamamlayan mübarek havarilerdir, onlar da peygamber olmadığından, onların koyduğu kurallar elbette semavî değildir.

Hem bazı dindarların, onlarla dost olmayı men eden Maide Sûresinin 51. âyetini Bediüzzaman yorumlarken, mealen İslâm’ın ilk yıllarında, bütün nazarlar dine çevrilmişti. İşte o zaman ehl-i kitap ile dostluktan nifak kokusu geliyordu. Bugün bütün nazarlar madde ve dünyaya çevrildiğinden onlarla dost olmakta bir zarar yoktu. Hem korkulacak bir nokta da yoktur, Kur’ân ve İslâm semavîdir, mağlûp olmaz, Îsevîler İslâm’ın güzelliklerini tanırlarsa kendileri teslim olurlar. Bir Müslüman erkek, ehl-i kitap bir hanımla evlenebilir, şeriat buna izin veriyor. Peygamberimiz (asm) mealen, “sizin en iyiniz hanımlarına en iyi davranandır” diyor. Bu ölçü umumîdir, yani eşin Müslüman ise iyi davran, ehli kitap ise düşman ol manasında değildir. Evlilik kutsal bir müessesedir, mutluluk ve huzur üzerine kurulur. İslâm düşmanlık üzerine kutsal evlilik müessesesini kurmaz. Bir kimse çocuklarının anası, ehli kitap hanımı ile dost olursa elbette diğer akrabaları ile de dost olabilir, buna dinen engel yoktur. Hem insan Hıristiyan eşinin veya başka birinin güzel yanlarını severken Hıristiyanlığı için veya birisi Müslüman eşinin çirkin yanlarından nefret ederken benim Müslüman eşim diye nefret etmez.

Aslında Kur’ân ve diğer İlâhî kitaplardan gelen fen ve teknolojiyi almazsak Hıristiyan âlemi bunu İslâm aleyhinde kullanabilir. İslâm âlemi bu yeniliklere karşı çıktığı veya zamanında alamadığı için geri kaldı. Bediüzzaman, “Hıristiyanlık dini, fen ve medeniyeti kendine mal edip, iki silâhla galebe çaldı. Şimdi Şarkta müthiş bir silâh imal ediyor. Bunun hak kısmına sahip olmalı. Yoksa yine küssek onu da Hıristiyanlık İslâmiyet aleyhinde istimal edecektir.” (Eski dönem eserleri, Rumuz 281)

Sonuç: Kıyametin yaklaştığı bu dönemde, ilimde ileri giden Îseviler, Kur’ân’ın ve İslâm’ın güzelliklerini anlayacaklar bir kısmı İslâm’ı seçecek diğer kısmı ise Hz. Muhammed (asm) ve Kur’ân’ı kabul edecek ve Îsevî olarak kalacaklar. Ayrı, ayrı iken mağlûp olan Îsevîler ve Müslümanlar bu ittifaktan kuvvetlenip galip gelecekler, Kur’ân ve Hz. Muhammed’in (asm) rehberliğinde dünya barışını kuracaklar. Bediüzzaman, “İşte bu günde meydana çıkan bu dehşetli cereyanı ancak ve ancak Hıristiyanlık âleminin Müslümanlıkla ittihadı yani İncil Kur’ân ile ittihad ederek ve Kur’ân’a tabi olması neticesi elde edilecek semavî bir kuvvetle mağlûp edileceği işaret buyruluyor ki Hz. İsa da (as) vüruduna intizar etmek (gelişini beklemek) zamanının geldiğini mana-yı işarî ile ihtar ediyor.” (Tarihçe-i Hayat, 603.)

Okunma Sayısı: 4385
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı