40 senedir hukukumuzun olduğu, Bursa’nın eski hizmet erlerinden, Hasan İlhan kardeşimizin de kayınpederi idi. O yüzden de ayrı bir sempatimiz olmuştu.
Çok muhterem, mübarek, sessiz, ehl-i hizmet bir ağabeyimizdi. Kendisi, Üstadı gören son şahidlerden, kuruyemişçi Ali Çakmak Ağabey’in yanında çalışırken, daha sonraları kendisi de, aynı işi yapmaya başlamıştı. Oğlu, yine cemaatimizden hizmet ehli Nihat kardeşle beraber dükkânlarında beraber çalışıyorlardı. Bazen dükkânlarına uğrar, selâm verir, sohbet ederdik. Dükkâna gittiğimizde, işinin olmadığı zamanlarda onu Yeni Asya okurken görürdük. Yani eski bir Yeni Asya okuyucusu ağabeyimizdi.
Hemen, hemen, hizmetle alâkalı her toplantıya iştirak eder, Cumartesi akşam sohbetlerini kaçırmamaya çalışırdı. Fedakâr, ehl-i hizmet ve himmetti. Sessizdi, hatta hizmetle alâkalı faaliyetlerde dâhi, sessizce iş görürdü.
Kendisiyle bir araya geldiğimizde, hâl-hatır sorar, sohbet ederdik. Genellikle, oğlu ve torunuyla derse beraber gelirdi. Genç yaşta kanser hastalığından vefat eden torunu (Hasan İlhan’ın oğlu) Tahir’e çok üzülmüştü.
Kader-i İlâhi işte, kendisi de bundan birkaç sene evvel, aynı hastalığa giriftar olmuş ve sohbetlere gelememişti. Bir defa ziyaretine gitmiştik. Arada sırada haberini alıyorduk. Hastalığının ağırlaştığını ve yoğun bakıma alındığını öğrenince, Hasan’a arayıp vaziyetini sordum. İyi olmadığını, iç organların fonksiyonlarını kaybettiğini ve sekerât hâlini yaşadığını söyledi. Ziyaret edip, edemeyeceğimizi sordum. Kendilerinin de yanına yaklaşamadıklarını söyledi. Biz de, Hüseyin Ağabey hakkında hayırlar diledik.
Hasan ile bunları konuşalı yarım saat oldu, olmadı tekrar beni aradı ve Hüseyin Ağabey’in vefat ettiğini söyledi. Biz de arkadaşlarımıza, mesaj grubumuzdan haber ettik. Allah rahmet eylesin. Makamı cennet olsun Hüseyin Ağabey’in. Sessizce yaşadı, sessizce gitti. Çektiği sıkıntıları bir kefaret-ül zünub olarak kabul eder Cenâb-ı Hakk inşaallah! Camiamızın, akrabalarının ve sevenlerinin başı sağ olsun.