"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ebedî hayatını berbat etmek, kâr-ı akıl değil

Risale-i Nur'dan
16 Kasım 2017, Perşembe
İkinci vehimli sual: Ehl-i dünya diyorlar ki: “Sana nasıl emniyet edeceğiz ki, sen dünyamıza karışmayacaksın? Seni serbest bıraksak, belki dünyamıza karışırsın. Hem, nasıl bileceğiz ki, sen kurnazlık yapmıyorsun? Kendini târik-i dünya gösterip, halkın malını zâhiren almaz, gizli alır bir kurnazlık olmadığını nasıl bileceğiz?”

Elcevap: Yirmi sene evvelki Divan-ı Harb-i Örfîde ve Hürriyetten daha evvel zamanda çoklara malûm hal ve vaziyetim ve İki Mekteb-i Musîbetin Şehadetnamesi namında, o zaman Divan-ı Harpteki müdafaatım kat’î gösterir ki, değil kurnazlık, belki edna bir hileye tenezzül etmez bir tarzda hayat geçirmişim. Eğer hile olsaydı, bu beş sene zarfında sizlere temellukkârâne bir müracaat edilecekti. Hileli adam kendini sevdirir, kendini çekmez; iğfal ve aldatmaya daima çalışır. Halbuki, bana karşı en mühim hücumlara ve tenkitlere mukabil, tezellüle tenezzül etmedim. “Tevekkeltü alellah” deyip, ehl-i dünyaya arkamı çevirdim. Hem de ahireti bilen ve dünyanın hakikatini keşfeden, aklı varsa pişman olmaz, yeniden dünyaya dönüp uğraşmaz. Elli seneden sonra, alâkasız, tek başıyla bir adam, hayat-ı ebediyesini dünyanın bir iki sene gevezeliğine, şarlatanlığına feda etmez; feda etse, kurnaz olmaz, belki ebleh bir divane olur. Ebleh bir divanenin elinden ne gelir ki, onun ile uğraşılsın.

Amma zâhiren târik-i dünya, bâtınen talib-i dünya şüphesi ise, “Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğe sevk eder.” (Yusuf Sûresi: 53.) sırrınca, ben nefsimi tebrie etmiyorum. Nefsim her fenalığı ister. Fakat, şu fânî dünyada, şu muvakkat misafirhanede, ihtiyarlık zamanında, kısa bir ömürde, az bir lezzet için, ebedî, daimî hayatını ve saadet-i ebediyesini berbat etmek, ehl-i aklın kârı değil, ehl-i aklın ve zîşuurun kârı olmadığından, nefs-i emmarem ister istemez akla tâbi olmuştur. 

B. S. N. Tarihçe-i Hayatı, Eskişehir Hayatı, s. 286

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Kâinat, kalem-i kudretin yazar bozar tahtası gibi

 

Üçüncü Şuâ

“O her an bir tasarruftadır.” (Rahman Sûresi: 29.); “O dilediğini dilediği şekilde yapar.” (Büruc Sûresi: 16.); “O dilediğini dilediği şekilde yaratır.” (Rum Sûresi: 54.); “Her şeyin hüküm ve tasarrufu O’nun elindedir.” (Yâsin Sûresi: 83.); “Bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor.” (Rum Sûresi: 50.) gibi ayetlerin işaret ettikleri hallâkıyet-i İlâhiye ve faaliyet-i Rabbaniye içindeki sırr-ı kayyumiyetin bir derece inkişafına bir iki mukaddime ile işaret edeceğiz.

Birincisi: Şu kâinata baktığımız vakit görüyoruz ki, zaman seylinde mütemadiyen çalkanan ve kafile kafile arkasından gelip geçen mahlûkatın bir kısmı bir saniyede gelir, der-akab kaybolur. Bir taifesi bir dakikada gelir, geçer. Bir nev’i, bir saat âlem-i şehadete uğrar, âlem-i gayba girer. Bir kısmı bir günde, bir kısmı bir senede, bir kısmı bir asırda, bir kısmı da asırlarda bu âlem-i şehadete gelip, konup, vazife görüp gidiyorlar.

Bu hayret verici seyahat ve seyeran-ı mevcudat ve sefer ve seyelân-ı mahlûkat öyle bir intizam ve mizan ve hikmetle sevk ve idare edilir; ve onlara ve o kafilelere kumandanlık eden, öyle basîrâne, hakîmâne, müdebbirâne kumandanlık ediyor ki, bütün akıllar faraza ittihad edip bir tek akıl olsa, o hakîmâne idarenin künhüne yetişemez ve kusur bulup tenkit edemez.

İşte bu hallâkıyet-i Rabbaniyenin içinde, o sevimli ve sevdiği masnuatın, hususan zîhayatların hiçbirine göz açtırmayarak âlem-i gayba gönderiyor. Hiçbirine nefes aldırmayarak dünyadaki hayattan terhis ediyor. Mütemadiyen bu misafirhane-i âlemi doldurup misafirlerin rızası olmayarak boşaltıyor. Kalem-i kaza ve kader, küre-i arzı yazar bozar tahtası gibi yaparak, “yuhyî ve yumît” [Diriltmek ve ölüme mazhar etmek. (Mü’min Sûresi: 68, 80.)] cilveleriyle mütemadiyen küre-i arzda yazılarını yazar ve o yazıları tazelendirir, tebdil eder.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Altıncı Nükte, s. 649

Okunma Sayısı: 2366
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı