"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakikî adalet ve meşveret-i şer’iye

Risale-i Nur'dan
22 Ocak 2019, Salı
Meşrutiyet ve Kanun-u Esasî işittiğiniz mesele ise, hakikî adalet ve meşveret-i şer’iyeden ibarettir. Hüsn-ü telâkki ediniz, muhafazasına çalışınız.

Bidayetlerde herkesten sual olunduğu gibi, Divan-ı Harbde bana da sual ettiler:

“Sen de Şeriatı istemişsin?”

Dedim:

“Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım! Zira Şeriat sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.”

***

Geçen sene, bidayet-i Hürriyette elli-altmış telgraf, umum Şark aşiretlerine Sadaret vasıtasıyla çektim. Meali şu idi:

“Meşrutiyet ve Kanun-u Esasî işittiğiniz mesele ise, hakikî adalet ve meşveret-i şer’iyeden ibarettir. Hüsn-ü telâkki ediniz, muhafazasına çalışınız. Zira dünyevî saadetimiz Meşrutiyettedir ve istibdattan herkesten ziyade biz zarardideyiz.”

Her yerden bu telgrafların cevabı müsbet ve güzel olarak geldi. Demek Vilâyat-ı Şarkiyeyi tembih ettim, gafil bırakmadım; tâ yeni bir istibdat onların gafletinden istifade etmesin. Neme lâzım demediğimden, cinayet (!) işledim ki, bu mahkemeye girdim.

Ayasofya’da, Bayezit’te, Fatih’te, Süleymaniye’de umum ulema ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarla, Şeriatın ve müsemma-i Meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim; ve mütehakkimâne istibdadın Şeriatla bir münasebeti olmadığını beyan ettim. Şöyle ki:

”Seyyidü’l-kavmi hâdimühüm” [Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir.] hadisinin sırrıyla, Şeriat âleme gelmiş; tâ istibdadı ve zalimâne tahakkümü mahvetsin.

Herhangi bir nutuk irad ettimse, her bir kelimesini, kimsenin bir itirazı varsa, bürhan-ı kat’î ile ispata hazırım. Ve dedim ki:

Asıl, Şeriatın meslek-i hakikîsi, hakikat-i Meşrutiyet-i meşruadır. Demek, Meşrutiyeti delâil-i şer’iye ile kabul ettim. Başka medeniyetçiler  gibi, taklidî ve hilâf-ı Şeriat telâkki etmedim ve Şeriatı rüşvet vermedim. Ve ulema ve Şeriatı Avrupa’nın zünun-u fasidesinden iktidarıma göre kurtarmaya çalıştım...

Beyanat ve Tenvirler (İçtimaî-Siyasî Tespitler), s. 88-92

Lûgatçe:

adalet-i mahz: adaletin ta kendisi, tam adalet.

bidayet: başlangıç.

bidayet-i Hürriyet: Hürriyetin başlangıcı (1908); Hürriyetin (II. Meşrutiyet) ilân edildiği zaman.

bürhan-ı kat’î: kesin delil.

delâil-i şer’iye: şer’î deliller.

hüsn-ü telâkki etmek: anlayış gösterip iyi niyetle kabul etmek.

istibdat: baskı, keyfî yönetim, despotluk.

Kanun-u Esasî: anayasa, Osmanlı’nın 1876’da yayınlanan ilk anayasası.

Meşrutiyet: hükümdarın yetkilerinin anayasa ve halk oyuyla seçilen meclis tarafından kısıtlandığı yönetim biçimi.

meşveret-i şer’iye: dine, Şeriata uygun olarak yapılan meşveret.

müsemma-i Meşrutiyet: Meşrutiyet adıyla isimlendirilen, meşrutiyet adı verilen mana.

mütehakkimâne: zorbaca, baskı uygulayarak.

Sadaret: Sadrazamlık, başbakanlık.

sebeb-i saadet: mutluluk sebebi.

tenbih etmek: uyarmak; uyandırmak.

teşrih: detaylı şekilde araştırıp açıklama.

Vilâyat-ı Şarkiye: Doğu İlleri.

zarardide: zarar görmüş.

Okunma Sayısı: 1700
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı