Lem'alar - page 238

göre senin firakından müteessir olup manen ağlarlar. Ul-
vî bir matem ile ve haşmetli bir teşyi ile, kabir kapısıyla
girdiğin beka âleminde senin derecene nispeten senin için
bir hüsn-i istikbal var olduğuna işaret ederler.
ON üÇüNCü İŞaret
üç noktadır.
Birinci Nokta
: Şeytanın en büyük bir desisesi, haka-
ik-ı imaniyenin azameti cihetinde dar kalbli ve kısa akıllı
ve kàsır fikirli insanları aldatır, der ki: “Bir tek zat, umum
zerrat ve seyyarat ve nücumu ve sair mevcudatı bütün ah-
valiyle tedbir-i rububiyetinde çeviriyor, idare ediyor deni-
liyor. Böyle hadsiz acip, büyük meseleye nasıl inanılabi-
lir? nasıl kalbe yerleşir? nasıl fikir kabul edebilir?” der.
Acz-i insanî noktasında bir hiss-i inkârî uyandırıyor.
Elcevap
: Şeytanın bu desisesini susturan sır
(1)
o
ôn
Ñr
c n
G *n
G
’dir. Ve cevab-ı hakikîsi de,
o
ôn
Ñr
c n
G *n
G
’dir. evet,
o
ôn
Ñr
c n
G *n
G
’in
ziyade kesretle şeair-i İslâmiyede tekrarı, bu desiseyi mah-
vetmek içindir. Çünkü, insanın âciz kuvveti ve zayıf kud-
reti ve dar fikri, böyle hadsiz büyük hakikatleri
o
ôn
Ñr
c n
G *n
G
nuruyla görüp tasdik ediyor ve
o
ôn
Ñr
c n
G *n
G
kuvvetiyle o haki-
katleri taşıyor ve
o
ôn
Ñr
c n
G *n
G
dairesinde yerleştiriyor ve ves-
veseye düşen kalbine diyor ki:
acip:
hayret veren.
âciz:
zayıf, güçsüz.
acz-i insanî:
insanın güçsüzlüğü.
ahval:
hâller, durumlar.
azamet:
büyüklük, yücelik.
beka âlemi:
sonsuzluk âlemi, ahi-
ret hayatı.
cevab-ı hakikî:
gerçek cevap.
cihet:
yön.
desise:
hile, aldatmaca.
firak:
ayrılık.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakaik-ı imaniye:
iman hakikat-
leri.
hakikat:
gerçek.
haşmet:
ihtişam, heybet.
hiss-i inkârî:
inkâr hissi, kabul et-
meme duygusu.
hüsn-i istikbal:
güzel ve iyi karşı-
lama.
idare etmek:
yönetmek, bir işi yü-
rütmek, çekip çevirmek.
kabir:
mezar.
kàsır:
kısa.
kesret:
çokluk, fazlalık.
kudret:
kuvvet, güç.
mahvetmek:
yok, etmek, or-
tadan kaldırmak.
manen:
mana itibarıyla, ma-
naca.
matem:
hüzün, keder ve mu-
sibet karşısındaki ağlama, yas.
mesele:
önemli konu.
mevcudat:
var olan her şey,
varlıklar.
müteessir olmak:
üzülmek.
nispeten:
oranla, göre.
nur:
parıltı, ışık, aydınlık.
nücum:
yıldızlar.
sair:
diğer, başka.
seyyarat:
gezegenler.
sır:
gizli hakikat.
şeair-i İslâmiye:
İslâma sem-
bol olmuş iş ve ibadetler.
tasdik etmek:
bir şeyin doğ-
ruluğunu kabul etmek.
tedbir-i rububiyet:
her şeyi
idare ve terbiye eden Cenab-ı
Hakkın kâinat ve mahlûkat
üzerindeki hikmetli faaliyeti,
tasarrufu, idaresi.
teşyi:
uğurlama.
ulvî:
yüksek, yüce.
umum:
bütün.
zat:
şahıs, kişi.
zerrat:
zerreler.
ziyade:
fazlasıyla.
1.
Allah en yücedir, en büyüktür.
o
n
Ü
çÜncÜ
l
em
a
| 238 | Lem’aLar
1...,228,229,230,231,232,233,234,235,236,237 239,240,241,242,243,244,245,246,247,248,...1406
Powered by FlippingBook