Lem'alar - page 279

hâdise-i cüz’iyeyi zikredip, umum o hâdiseye benzer hâ-
disatı ihtar ederek konuşuyor. İşte bu nokta-i nazardan-
dır ki, sedde ve Ye’cüc ve Me’cüc’e dair rivayetler ve ak-
val-i müfessirîn ayrı ayrı gidiyor.
Hem kur’ân-ı Hakîm, münasebat-ı kelâmiye cihetin-
de, bir hâdiseden uzak bir hâdiseye intikal eder. Bu mü-
nasebatı düşünmeyen zanneder ki, iki hâdisenin zaman-
ları birbirine yakındır. İşte, seddin harabiyetinden kıya-
metin kopmasını kur’ân’ın haber vermesi, kurbiyet-i za-
man cihetiyle değil, belki münasebat-ı kelâmiye cihetin-
de iki nükte içindir.
Yani, “Bu set nasıl harap olacak; öyle de dünya harap
olacaktır. Hem nasıl ki fıtrî ve İlâhî setler olan dağlar me-
tindir, ancak kıyametin kopmasıyla harap olurlar; öyle
de, bu set dahi dağ gibi metindir, ancak dünyanın harap
olmasıyla hâk ile yeksan olabilir. İnkılâbat-ı zaman tahri-
bat yapsa da çoğu sağlam kalır” demektir. evet, sedd-i
zülkarneyn’in külliyetinden bir ferdi olan sedd-i Çinî bin-
ler sene yaşadığı hâlde daha meydanda duruyor. İnsanın
eliyle zemin sayfasında yazılan mücessem, mütehaccir,
manidar, tarih-i kadimden uzun bir satır olarak okunuyor.
üÇüNCü SUaLİNİZ
Hazret-i İsa Aleyhisselâmın deccali öldürmesi, hem Bi-
rinci Mektupta ve hem on Beşinci Mektupta gayet muh-
tasar ve size kâfi bir cevap vardır.
• • •
Lem’aLar | 279 |
o
n
a
lTıncı
l
em
a
cisimlenmiş.
münasebat:
münasebetler, ilgiler,
yakınlıklar.
münasebat-ı kelâmiye:
kelime-
lerin birbirine uygunluğu ve ya-
kınlığı.
mütehaccir:
taşlaşmış.
nokta-i nazar:
bakış açısı.
nükte:
ince söz ve mana.
rivayet:
nakil.
Sedd-i Çin:
Çin Seddi.
set:
engel.
sual:
soru.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
tarih-i kadim:
eski tarih.
umum:
bütün.
yeksan:
dümdüz, yerle bir olma.
zan:
sanmak.
zikir:
anma.
akval-i müfessirîn:
tefsircile-
rin ifadeleri.
cihet:
yön.
dair:
alâkalı, ait.
deccal:
kıyamet zamanına ya-
kın meydana çıkarak fitne ve
fesada sebep olacağı, İslâmî
şeairi tahrip edeceği, tarihte
görülmemiş zulümleri nifakla
aldatarak yapacağı hadis-i şe-
riflerde belirtilmiş yalancı ve
zararlı şahıs.
fert:
tek.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki.
gayet:
son derece.
hadisat:
hâdiseler, olaylar.
hâdise:
vakıa, olay.
hâdise-i cüz’iye:
küçük ve ba-
sit hâdise.
hâk:
toprak.
harabiyet:
haraplık, yıkılma.
harap olma:
yıkılma, alt üst
olma.
ihtar:
hatırlatma, uyarma.
İlâhî:
Allah’a dair.
inkılâbat-ı zaman:
zamana,
çağlara bağlı olarak meydana
gelen değişmeler, gelişmeler.
intikal:
konu değiştirme, bir
bahisten başka bir bahse geç-
me.
kâfi:
yeter.
kıyamet:
dünyanın sonu.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
kurbiyet-i zaman:
zaman ya-
kınlığı.
külliyet:
bütünlük.
manidar:
nükteli, ince mana-
lı.
metin:
sağlam ve dayanıklı.
muhtasar:
ihtisar edilmiş, kı-
sa, özet.
mücessem:
tecessüm etmiş,
1...,269,270,271,272,273,274,275,276,277,278 280,281,282,283,284,285,286,287,288,289,...1406
Powered by FlippingBook