OnDokuzuncuNükte
Sual:
kısa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir za-
man cehennemde hapis nasıl adalet olur?
Elcevap:
sene üç yüz altmış beş gün hesabıyla, bir da-
kika katl, yedi milyon sekiz yüz seksen dört bin dakika
hapis iktizası kanun-i adalet iken, bir dakika küfür bin katl
hükmünde olduğundan, yirmi sene ömrünü küfürle geçi-
ren ve küfürle ölen bir adam, kanun-i adaletle, elli yedi
trilyon iki yüz bir milyar iki yüz milyon sene, beşerin
kanun-i adaletiyle hapse müstahak olur. elbette
(1)
Gk
ón
Hn
G BÉ n
¡«/
a n
øj/
óp
dÉn
N
adalet-i İlâhî ile vech-i muvafakati bun-
dan anlaşılıyor.
Birbirinden gayet uzak iki adedin sırr-ı münasebeti şu-
dur ki:
katl ve küfür, tahrip ve tecavüz olduğu için, gayre te-
sirat yapar. Bir dakikada katl, lâakal, zahirî âdete göre,
on beş sene maktulün hayatını selp eder, onun yerine
hapse girer. Bir dakika küfür, bin bir esma-i İlâhîyi inkâr
ve nukuşlarını tezyif ve kâinatın hukukuna tecavüz ve ke-
malâtını inkâr ve hadsiz delâil-i vahdaniyeti tekzip ve şa-
hadetlerini reddetmek olduğundan, kâfiri, bin seneden zi-
yade esfel-i safilîne atar,
n
øj/
óp
dÉn
N
’de hapseder.
XC
Lem’aLar | 645 |
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
nukuş:
nakışlar.
nükte:
ince söz ve mana.
ömür:
yaşayış, hayat.
selp:
zorla alma, rızasız alma.
sırr-ı münasebet:
münasebet sırrı.
sual:
soru.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
tahrip:
harap etme, yıkma.
tecavüz:
saldırma.
tekzip:
yalanlama.
tesirat:
etkiler
tezyif:
çürütme, küçük görme.
vech-i muvafakat:
uyumluluk
yönü.
zahirî:
görünen.
ziyade:
fazla.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz veril-
mesi, âdillik.
adalet-i İlâhî:
Allah’ın şaşmaz
adaleti.
âdet:
görenek, usul.
beşer:
insanlık.
delâil-i vahdaniyet:
Cenab-ı
Allah’ın umum eşyada birden
görünen birlik tecellisinin de-
lilleri.
esfel-i safilîn:
aşağıların en
aşağısı, cehennemin en aşağı
tabakası.
esma-i İlâhî:
Allah’ın isimleri.
gayet:
son derece.
gayr:
başka, diğer.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hukuk:
haklar.
hükmünde:
değerinde.
iktiza:
gerekme.
inkâr:
reddetme, inanmama.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti in-
kâr eden, dinsiz.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar.
kanun-i adalet:
adalet ka-
nunu.
katl:
öldürme, katletme.
kemalât:
faziletler, kemaller,
mükemmellikler.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
lâakal:
en azından.
maktul:
öldürülmüş kimse.
mukabil:
karşılık.
müstahak:
hak eden.
1.
Orada ebedî olarak kalacaklardır. (Nisâ Suresi: 169.)
