Lem'alar - page 911

Bir zaman, bir tek tesbihin, bir tek namazda, sahabe-
lerin tarz-ı telâkkisine yakın bir surette bana inkişafı, bir
ay kadar ibadet derecesinde ehemmiyetli göründü; saha-
belerin yüksek kıymetini onunla anladım. demek, bida-
yet-i İslâmiyede kelimat-ı kudsiyenin verdiği feyiz ve nu-
run başka bir meziyeti var, tazeliği haysiyetiyle başka bir
letafeti, bir taraveti, bir lezzeti var ki, gaflet perdesi altın-
da mürur-i zamanla gizlenir, azalır, perdelenir. zat-ı Mu-
hammediye (
AsM
) ise, onları menba-ı hakikîsinden (
Zat-ı
Akdes’
ten) turfanda, taze olarak, fevkalâde istidadıyla al-
mış, emmiş, massetmiş. Bu sırra binaen, o zat, bir tek
tesbihten, başkasının bir sene ibadeti kadar feyiz alabilir.
İşte bu nokta-i nazardan, zat-ı Muhammediye Aleyhis-
salâtü Vesselâmın, haddi ve nihayeti olmayan meratib-i
kemalâtta ne derece terakki ettiğini kıyas et.
ÜÇÜNCÜSÜ:
Bu kâinatın Hâlık’ı, bu kâinattaki bütün
makasıdının en ehemmiyetli medarı nev-i insan olduğun-
dan ve bütün hitabat-ı sübhaniyenin en anlayışlı bir mu-
hatabı nev-i beşer olduğundan; o nev-i beşer içinde en
meşhur, en namdar ve âsârıyla ve icraatıyla en mükem-
mel, en muhteşem fert olan zat-ı Muhammediyeyi (
AsM
)
o nevi namına, belki umum kâinat hesabına kendine mu-
hatap ittihaz eden
Zat-ı Ferd-i Zülcelâl
, elbette onu had-
siz kemalâtta hadsiz feyzine mazhar etmiştir.
Lem’aLar | 911 |
o
Tuzuncu
l
em
a
muhatap:
kendisine hitap edilen.
muhteşem:
ihtişamlı, görkemli.
mükemmel:
kâmil, noksansız,
tam.
mürur-i zaman:
zamanın geç-
mesi.
namaz:
İslâmın beş şartından biri
olan salât.
namdar:
ünlü, şöhretli.
namına:
adına.
nev-i beşer:
insan cinsi, insanlık.
nev-i insan:
insan cinsi, insanlık.
nevi:
cins.
nihayet:
son.
nokta:
konu ile ilgili önemli bö-
lüm.
nokta-i nazar:
bakış açısı.
nur:
parıltı, ışık.
perde:
örtü.
Sahabe:
Hz. Muhammed’in müba-
rek yüzünü görmekle şereflenen
ve Onun sohbetlerine katılan
mü’min kimse.
suret:
biçim, tarz.
taravet:
tazelik.
tarz-ı telâkki:
anlayış tarzı.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tesbih:
her namazın sonunda otuz
üçer defa Sübhanallah, elhamdü-
lillâh, Allahü ekber deme.
turfanda:
yeni, ilk kez ortaya çı-
kan.
umum:
bütün.
zat:
şahıs, kişi.
Zat-ı akdes:
her türlü kusur ve
noksandan uzak ve pak olan zat,
Allah.
Zat-ı Ferd-i Zülcelâl:
varlığı tek
olan büyüklük ve heybet sahibi
olan Cenab-ı Hak.
zat-ı muhammediye:
Hz. Muham-
med’in şahsiyeti, kişiliği.
âsâr:
eserler.
bidayet-i İslâmiye:
İslâmiye-
tin başlangıcı.
binaen:
-den dolayı.
ehemmiyet:
önem.
fert:
şahıs, kişi.
fevkalâde:
olağanüstü.
feyiz:
bolluk, bereket.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
Hâlık:
her şeyi yoktan var
eden, yaratıcı Allah.
haysiyetiyle:
değeriyle, itiba-
rıyla, dolayısıyla, sebebiyle.
hesabına:
namına, adına.
hitabat-ı Sübhaniye:
Allah’ın
kusursuz ve noksansız konuş-
ması.
icraat:
işler.
inkişaf:
manevî bir sırrın veya
hâlin görünmesi.
istidat:
kabiliyet, potansiyel
yetenek.
ittihaz:
edinme.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar, evren.
kelimat-ı kudsiye:
mukaddes
sözler.
kemalât:
faziletler, olgunluk-
lar, mükemmellikler.
kıyas:
karşılaştırma.
kıymet:
değer.
letafet:
hoşluk, incelik.
makasıd:
maksatlar, gayeler.
mass:
emme, emerek çekme.
mazhar:
nail olma, bir şeyin
çıktığı, göründüğü yer; şeref-
lenme.
medar:
sebep, vesile, daya-
nak.
menba-ı hakikî:
hakikî kay-
nak.
meratib-i kemalât:
kemalâtta
ilerleme.
meşhur:
şöhretli, ünlü.
meziyet:
değerlilik, fazilet.
1...,901,902,903,904,905,906,907,908,909,910 912,913,914,915,916,917,918,919,920,921,...1406
Powered by FlippingBook