Lem'alar - page 96

iki ayağım birden kaydı. tehlike yüzde yüz... Başkaca
nokta-i istinat kalmadığı hâlde, büyük bir istinada basmış
gibi üç metrelik bir kavisle o mağaranın kapısına atılmı-
şım. Hem ben, hem beraberimdeki orada hazır arkadaş-
larım, ecel gelmediği için, sırf bir hıfz-ı İlâhî, harika bir
imdad-ı gaybî telâkki ettik.
İşte Hazret-i gavs, madem bu kasidesinde sergüzeşt-i
hayatımın mühim noktalarına işaret ediyor; elbette bu
acip ve en tehlikeli bir sergüzeşt-i hayatıma şu cümlesiy-
le işaret ediyor denilebilir.
El hâs ı l
: Hazret-i gavs’ın mezkûr kelimatları, bu faki-
rin tarih-i hayatımda geçen en mühim noktaları manasıy-
la ifade ettikleri gibi, hesab-ı ebcet makamıyla mühim
noktaların tarih-i vukularına tevafukları, elbette tesadüfî
ve tesadüf işi olamaz. sair işaratın kuvvet-i kat’iyeti,
tesadüfü muhal derecesine getirmiştir.
Madem bu beş sa-
tır kasidesi bir keramettir; keramet ise, mu’cize gibi, Ce-
nab-ı Hak tarafındandır, intak-ı bilhak nev’indendir, da-
ha beyan etmediğimiz çok esrarı havidir; ihtiyâr-ı beşer
yetişemez.
Üçüncü Remiz:
Hizmet-i kur’âniyedeki arkadaşların
bir kısmı “hafız” lâkabıyla, bir kısmı “muhlis” kelimesiyle
işaret edildiği gibi, “sadık” kelimesinde süleyman ve
Bekir’e işaret olunmakla beraber, aynen onlar gibi sada-
katte mümtaz ve kalemi bir elmas kılıç gibi Asım’a dahi
işaret ediyor. Hem makamıyla beraber fedakâr arkadaş-
ların altıncısı olduğuna işaret ediyor. Asım gibi elmas
acip:
hayret uyandıran, hayrette
bırakan.
beyan etmek:
anlatmak, bildir-
mek.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek, hak-
kın tâ kendisi olan, şeref ve aza-
met sahibi yüce Allah.
ecel:
her canlı için Allah tarafın-
dan belirlenen ölüm zamanı.
elhâsıl:
sonuç olarak.
esrar:
sırlar.
fedakâr:
kendini ya da şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
hafız:
Kur’ân-ı Kerîm’i tamamen
ezberleyen ve okuyan kimse.
harika:
olağanüstü.
havi:
içine alan, içinde bulundu-
ran.
Hazret-i Gavs:
Abdülkadir Geylâ-
nî Hazretleri.
hesab-ı ebcet makamı:
ebcet he-
sabıyla elde edilen sayı değeri ya
da tarih.
hıfz-ı İlâhî:
Allah’ın koruması.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın hiz-
meti.
ihtiyâr-ı beşer:
insan iradesi, in-
sanın kendi tercihi ve isteği.
imdad-ı gaybî:
Cenab-ı Hakkın ça-
resiz kalan kullarına yapmış oldu-
ğu özel yardımlar.
intak-ı bilhak:
Cenab-ı Hakkın ko-
S
ekizinci
l
em
a
| 96 | Lem’aLar
nuşturması.
istinat:
dayanak.
işarat:
işaretler.
kaside:
büyük kimseleri ya da
herhangi bir şeyi övmek için
kaleme alınmış övgü şiiri.
kavisle:
yay biçiminde bir yol
izleyerek.
kelimat:
kelimeler, sözler.
keramet:
Allah’ın velî kulların-
da görülen olağanüstü hâller.
kuvvet-i kat’iyet:
kesinlik
kuvveti, kesinlik derecesi.
lâkap:
takma ad.
makam:
manevî mevki, yer.
mana:
anlam.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen.
mu’cize:
peygamberler tara-
fından ortaya konmuş olağa-
nüstü hâl ve hareketlerden
her biri.
muhal:
imkânsız.
muhlis:
bir işi, bir ameli baş-
ka bir karşılık beklemeksizin
Allah rızası için yapan, ihlâslı.
mühim:
önemli.
mümtaz:
seçkin, üstün özel-
likleriyle başkalarından ayrı-
lan.
nevi:
çeşit, tür.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası.
remiz:
işaret.
sadakat:
bağlılık, doğruluk.
sadık:
dostluğu ve bağlılığı iç-
ten olan.
sair:
diğer, öteki.
sergüzeşt-i hayat:
hayat ma-
cerası.
tarih-i hayat:
hayat tarihi.
tarih-i vuku:
meydana gelme
tarihi.
telâkki etmek:
kabul etmek.
tesadüf:
rastlantı.
tevafuk:
uygunluk.
1...,86,87,88,89,90,91,92,93,94,95 97,98,99,100,101,102,103,104,105,106,...1406
Powered by FlippingBook