Tarihçe-i Hayat - page 20

da¤lardan daha sa¤lam, denizlerden daha derin, sema-
lardan daha yüksek ve genifl olan iman›d›r.
Rabbim, o ne muazzam iman, o ne bitmez ve tüken-
mez sab›r, o ne çelikten irade! Hayal ve hat›ralara ürper-
meler veren bunca tazyik, tehdit, tazip ve iflkencelere
ra¤men, o ne e¤ilmez bafl, ne bo¤ulmaz ses ve nas›l k›-
s›lmaz nefestir!
Büyük ‹kbal’in heyecanl› fliirlerinden ald›¤›m coflkun
bir ilham neflesiyle, vaktiyle yazd›¤›m “Mücahit” ünvan›-
n› tafl›yan bir manzumede, afla¤›daki m›sralar› okuyan-
lardan, belki flairâne bir mübalâ¤ada bulundu¤umu söy-
leyenler olmufltur.
Lâkin flu mukaddemesini yazmakla fleref duydu¤um
flaheseri okuyanlar, vecd ile dolu bir hayranl›kla anlaya-
caklar ki, Allah’›n ne kullar› varm›fl! E¤er bir iman, ke-
malini bulursa, neler yapar ve ne harikalar do¤ururmufl!
Bir azm, e¤er iman dolu bir kalbe girerse,
‹nsan da, o imandaki son s›rra ererse
,
En azg›n ölümler ona zincir vuramazlar;
Volkan gibi coflkun ak›yor, durduramazlar
.
Rabbimden iner azmine kuvvet veren ilham,
Peygamberi rüyada görür belki her akflam.
Hep nur onun iman dolu kalbindeki mihrap,
Kandil olamaz ufkuna dünyadaki mehtap.
azm:
kesin karar; kas›t, niyet.
hayran:
çok takdir eden, çok be-
¤enen, hayranl›k hisseden.
ilham:
içe, gönüle do¤ma, kalbe
gelme, gönle do¤an fley.
irade:
dileme, isteme, bir fleyi
yapma veya yapmama konusun-
da karar verebilme ve bu karar›
yerine getirme gücü.
iflkence:
eziyet, azap, bir kimse-
ye verilen maddî-manevî s›k›nt›,
zulüm.
kandil:
s›v›, ya¤ ve fitil konularak
yak›lan ayd›nlatma kab›.
kemal:
olgunluk, yetkinlik.
kuvvet:
fizikî güç, kudret, takat.
lâkin:
ama, fakat, ancak.
manzume:
vezinli, kafiyeli söz, fli-
ir, eser.
mehtap:
dolunay.
m›sra:
bir beytin sat›rlar›ndan her
biri, bir sat›rl›k manzum söz.
mihrap:
cami, mescit ve namaz-
gâhlarda k›ble yönünde bulunan
ve imam›n namaz k›ld›r›rken dur-
du¤u ço¤unlukla girintili bölüm.
muazzam:
ulu, muhteflem.
mukaddeme:
önsöz, girifl, dibace.
mübalâ¤a:
bir ifli, bir fleyi çok
büyütme, afl›r› büyütme,
abartma.
mücahit:
cihat eden, din u¤-
runa din düflmanlar›yla, Allah
r›zas› için ve Allah'›n ad›n› yü-
celtmek gayesiyle savaflan.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
sab›r:
bafla gelen üzücü olay-
lara, belâ ve âfetlere veya bir
haks›zl›¤a katlanma, taham-
mül göstererek Allah'a tevek-
kül edip s›k›nt›lara gö¤üs ger-
me.
sema:
gökyüzü, gök.
s›r:
bir fleyin veya iflin dikkat,
tecrübe, yetenek ve tecrübe
ile anlafl›labilen en zor ve en
ince yan›, insan›n akl›n›n eri-
flemedi¤i ‹lâhî hikmet.
flaheser:
üstün eser, çok üs-
tün de¤erde ve güzellikteki
eser.
flairâne:
flairce, flair gibi, flaire
yak›flacak flekilde.
fleref:
onur, haysiyet.
tazip:
eziyet etme, eziyette
bulunma.
tazyik:
zorlama, bask›.
tehdit:
gözda¤› verme, birisi-
ni korkutma, korku verme.
ufuk:
gökle yerin veya deni-
zin birleflmifl gibi göründü¤ü
yerler.
ünvan:
ad, isim, lâkap.
vecd (vecit):
kalbe gelen fe-
yiz, tabiî bir flekilde kendin-
den geçme, iç temafla sebe-
biyle cezbelenme.
volkan:
yanarda¤, bürkan.
20 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
Ö
N SÖZ
1...,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19 21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,...1390
Powered by FlippingBook