Tarihçe-i Hayat - page 297

Yirmi Alt›nc› Lem’an›n Alt›nc› Ricas›
Bir zaman, elîm bir esaretimde, insanlardan tevahhufl
edip Barla Yaylas›nda, Çam Da¤›n›n tepesinde yaln›z
kald›m. Yaln›zl›kta bir nur ar›yordum. Bir gece, o yüksek
tepenin bafl›ndaki yüksek bir çam a¤ac›n›n üstündeki üs-
tü aç›k odac›kta idim. Üç dört gurbeti birbiri içinde ihti-
yarl›k bana ihtar etti. Alt›nc› Mektupta izah edildi¤i gibi,
o gece, ›ss›z, sessiz, yaln›z, a¤açlar›n h›fl›rt›lar›ndan ve
hemhemelerinden gelen hazin bir seda, bir ses, rikkati-
me, ihtiyarl›¤›ma, gurbetime ziyade dokundu. ‹htiyarl›k
bana ihtar etti ki
:
Gündüz nas›l flu siyah bir kabre tebed-
dül etti, dünya siyah kefenini giydi; öyle de, senin ömrü-
nün gündüzü de geceye ve dünya gündüzü de berzah ge-
cesine ve hayat›n yaz› dahi ölümün k›fl gecesine ink›lâp
edece¤ini kalbimin kula¤›na söyledi. Nefsim bilmecburi-
ye dedi
:
Evet, ben vatan›mdan garip oldu¤um gibi, bu elli sene
zarf›ndaki ömrümde zeval bulan sevdiklerimden ayr› düfl-
tü¤ümden ve arkalar›nda onlara a¤layarak kald›¤›mdan,
bu, vatan gurbetinden daha ziyade hazin ve elîm bir gur-
bettir. Ve bu gece ve da¤›n garibâne vaziyetindeki hazin
gurbetten daha ziyade hazin ve elîm bir gurbete yak›nla-
fl›yorum ki, bütün dünyadan birden müfarakat zaman›
yak›nlaflt›¤›n› ihtiyarl›k bana haber veriyor.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 297
B
ARLA
H
AYATI
kefen.
müfarakat:
uzaklaflma, ayr›lma,
ayr›l›k.
nefis:
hayat, ruh, can.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-
ya, ›fl›k, flule.
ömür:
ömür, yaflama, yaflay›fl,
hayat.
rikkat:
merhamet, ac›ma, baflka-
lar›n›n düfltü¤ü durumdan dolay›
müteessir olma hasleti.
sada:
ses, seda.
tebeddül:
baflkalaflma, de¤iflme,
baflka hale getirme, baflka flekil
alma.
tevahhufl:
yaln›zlaflma, vahflilefl-
me, yabanc›laflma.
vatan:
bir kimsenin do¤up büyü-
dü¤ü yer, üzerinde yaflan›lan ül-
ke, yurt.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin du-
rumu, hâli.
zeval:
ölme, ölüm.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
berzah:
ruhlar›n k›yamete
kadar bekleyece¤i, dünya ile
ahiret aras›ndaki yer.
bilmecburiye:
mecburiyetle,
mecbur kalarak, mecburen,
zorunlu olarak.
Çam Da¤›:
Isparta’n›n Barla il-
çesinin birkaç saatlik yak›n›n-
da bulunan da¤›n ad›. Bediüz-
zaman Said Nursî’nin Barla’da
kald›¤› y›llarda u¤rak yerlerin-
dendir.
elîm:
çok dert ve keder ve-
ren, çok ac› verici, ac›kl›.
esaret:
esirlik, harp esirli¤i,
tutsakl›k.
garibane:
garipçesine, garip
gibi, garibe yak›fl›r flekilde.
garip:
gurbette, kendi mem-
leketinin d›fl›nda bulunan, ya-
banc›.
gurbet:
gariplik, yabanc›l›k.
hazîn:
hüzünlü, ac›kl›.
hemheme:
rüzgâr›n esmesi
ile a¤aç yapraklar›ndan ç›kan
sesler.
ihtar:
hat›rlatma, bir konuda
hat›rlatma yapma.
ihtiyar:
yafllanm›fl kimse,
yafll›.
ink›lâp:
bir hâlden di¤er hâle
geçme, hâl de¤ifltirme, de¤i-
flim, dönüflüm.
izah:
aç›kça ortaya koyma,
aç›klama yapma, bir konuyu
ayr›nt›lar›yla ortaya koyma,
eksiksiz anlatma.
kabir:
ölüleri defnetmek için
kaz›lan çukur, mezar, sin,
merkad. büyük, ulu.
kefen:
gömülmeden önce
ölünün sar›ld›¤› beyaz bez,
1...,287,288,289,290,291,292,293,294,295,296 298,299,300,301,302,303,304,305,306,307,...1390
Powered by FlippingBook