Tarihçe-i Hayat - page 304

304 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
Madem i’caz-› Kur’ân’› bir derece beyan,
Sözler
’le ol-
du. Elbette o i’caz›n hesab›na geçen ve onun reflahat› ve
berekât› nev’inden olan hizmetimizdeki inayat› izhar et-
mek, i’caza yard›md›r ve izhar etmek gerektir.
‹K‹NC‹ SEBEP
:
Madem Kur’ân-› Hakîm mürflidimizdir,
üstad›m›zd›r, imam›m›zd›r, her bir adapta rehberimizdir.
O, kendi kendini methediyor; biz de onun dersine ittiba-
en, onun tefsirini methedece¤iz. Hem madem, yaz›lan
Sözler onun bir nevi tefsiridir ve o risalelerdeki hakaik
Kur’ân’›n mal›d›r ve hakikatleridir ve madem Kur’ân-›
Hakîm ekser surelerde hususan
'
ô y
d G
’larda,
y
º'
M
’lerde ken-
di kendini kemal-i haflmetle gösteriyor, kemalât›n› söylü-
yor, lây›k oldu¤u methi kendi kendine ediyor; elbette
Sözler
’de in’ikâs etmifl Kur’ân-› Hakîm’in lemaat-› i’cazi-
yesinden ve o hizmetin makbuliyetine alâmet olan ina-
yat-› Rabbaniyenin izhar›na mükellefiz. Çünkü o üstad›-
m›z öyle eder ve öyle ders verir.
ÜÇÜNCÜ SEBEP
:
Sözler hakk›nda, tevazu suretinde
demiyorum, belki bir hakikati beyan etmek için derim ki
:
Sözlerdeki hakaik ve kemalât, benim de¤il Kur
ân
›nd›r
ve Kur
ân
dan tereflfluh etmifltir
. Hatta Onuncu Söz, yü-
zer âyât-› Kur’âniyeden süzülmüfl baz› kataratt›r; sair ri-
saleler dahi umumen öyledir. Madem ben öyle biliyorum
ve madem ben fânîyim, gidece¤im; elbette bâkî olacak
bir fley ve bir eser, benimle ba¤lanmamak gerektir ve
ba¤lanmamal›. Ve madem ehl-i dalâlet ve tu¤yan, iflleri-
ne gelmeyen bir eseri, eser sahibini çürütmekle eseri
alâmet:
iz, belirti, iflaret, niflan.
ayat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n ayet-
leri.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gelmez,
bitip tükenmez, ölmez, sonsuz.
berekât:
bolluklar, bereketler.
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
ehl-i dalâlet ve tu¤yan:
sap›k ve
azg›n kimseler.
ekser:
en çok, daha ziyade.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
eser:
bir kimsenin meydana ge-
tirdi¤i, ortaya koydu¤u mahsul.
fânî:
ölümlü.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
hakikat:
as›l, esas.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için “üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de...” manalar›nda, cümle baflla-
r›nda kullan›lan edatt›r.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yap›l-
mas› için çal›flma, o ifl için gayret
gösterme, çabalama.
hususan:
bilhassa, ayr›ca, baflka-
ca, hususî olarak.
i’caz:
mu’cize gösterme, kimse-
nin yapamayaca¤› fleyleri yapma.
imam:
önde ve ileride olan, delil,
rehber.
inayat:
lütuflar, ihsanlar, iyilikler,
yard›mlar.
inayet-i Rabbanîye:
Allah’›n
mahlûkat›n terbiye, tedbir ve ida-
resinde onlara yapm›fl oldu¤u lü-
tuflar, himayeler, yard›mlar.
in’ikâs:
aksetme, yans›ma.
ittibaen:
tâbi olarak, ittiba ede-
rek, uyarak, yolundan giderek.
izhar:
a盤a vurma, meydana ç›-
karma, aflikâr etme.
katarat:
katreler, damlalar.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
kemal-i haflmet:
haflmetin son
derecesi, mükemmel büyüklük
ve heybet.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lây›k:
yak›flan, yarafl›r, yak›-
fl›r.
lemeât-› i’caziye:
mu’cizâne
par›lt›, insanlar› âciz b›rakan
par›lt›lar, mu’cizevî parlay›fl-
lar.
madem:
çünkü, için, de¤il mi
ki, ...den dolay›, böyle ise, he-
le.
makbuliyet:
makbullük, be-
¤enilmifllik, geçerlilik.
meth:
övme, birinin iyi fleyle-
rini söyleme, sena, sitayifl.
mükellef:
bir fleyi yapmaya,
bir fleyi ödemeye mecbur
olan, vazifeli, muvazzaf.
mürflit:
irflat eden, do¤ru yo-
lu gösteren, rehber, k›lavuz.
rehber:
yol gösteren, k›lavuz,
delil.
reflahat:
damlalar, s›z›nt›lar,
serpintiler.
sahip:
bir fley yapan, meyda-
na getiren, üreten.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›-
¤› 114 bölümden her biri.
suret:
tarz, yol, gidifl; usul,
metot, uslûp.
tefsîr:
Kur’ân’›n mana bak›-
m›ndan izah›, Kur’ân’›n flerhi.
tereflfluh:
s›zma, s›z›nt› yap-
ma.
tevazu:
alçak gönüllülük, ki-
birsizlik, bir kimsenin baflka-
lar›n› kendinden küçük gör-
memesi, onlara sayg› ve sev-
gi göstermesi, mütevazilik.
umumen:
umumî olarak, bü-
tün, hep, herkese oldu¤u gibi.
üstat:
ö¤retici; muallim, ö¤-
retmen, usta, sanatkâr.
1...,294,295,296,297,298,299,300,301,302,303 305,306,307,308,309,310,311,312,313,314,...1390
Powered by FlippingBook