Tarihçe-i Hayat - page 368

hem Dahiliye Vekâleti on seneden beri teraküm eden
mahrem kitaplar›m› ve hususî mektuplar›m› müsadere
edip teftifl ettikleri hâlde, gizli bir komite ve cemiyet gibi
medar-› itham hiçbir maddeyi tespit etmediklerini itirafla
beraber, daha tetkike devam ediyorlar. Ben de derim:
Ey efendiler! Beyhude yorulmay›n›z! E¤er arad›¤›n›z
varsa, hiçbir ucunu bu kadar zaman bulamad›¤›n›zdan
biliniz ki; onu idare eden öyle acip bir deha vard›r ki,
ma¤lûp edilmez ve mukabele edilmez. Çare-i yegâne,
onunla musalâhad›r. Yoksa, bu kadar masumlara zarar
vermek ve ezmek yeter! Belki gayretullaha dokunur, ga-
la (k›tl›k) ve veba gibi belâlara vesile olur. Hâlbuki benim
gibi asabî ve en gizli olan s›rr›n› yabanî adamlara çekin-
meyerek söyleyen ve Divan-› Harb-i Örfîde meflhur ve
pek merdane ve fedakârâne müdafaat› yapan ve ihtiyar-
l›k zaman›nda en ziyade ak›beti tehlikeli ve meçhul ser-
güzefltlerden sak›nmaya mecbur olan bir adama böyle
hiç keflfedilmeyecek komitecili¤i isnat etmek, belâhat de-
recesinde bir safdilliktir veyahut bir entrikad›r.
Heyet-i hâkimeden bir hakk›m› isterim: Benden müsa-
dere edilen kitaplar›m›n bence bin liradan ziyade k›ymet-
leri var. Ve onlar›n mühim bir k›sm›, on iki sene evvel
Ankara Kütüphanesinde iftihar ve teflekkürler ile kabul
edilmifl. Hususan, s›rf uhrevî ve imanî olan On Dokuzun-
cu Mektup ile Yirmi Dokuzuncu Sözün benim için çok
ehemmiyetleri var; benim manevî servetim ve netice-i
hayat›md›rlar ve i’caz-› Kur’ânînin on k›sm›ndan bir
ak›bet:
sonuç, netice.
asabî:
sinirli, öfkeli.
belâ:
musibet, gam, keder, afet.
belâhat:
ahmakl›k, bönlük, al›k-
l›k, kal›n kafal›l›k, düflüncesizlik.
beyhude:
bofluna, faydas›z.
cemiyet:
topluluk, birlik.
çare-i yegâne:
tek çare, tek ç›kar
yol.
dahiliye vekâleti:
iç iflleri bakan-
l›¤›.
deha:
ola¤anüstü zekâ sahibi
kimse.
Divan-› Harb-i Örfî:
‹ttihat ve Te-
rakki hükümeti zaman›nda 31
Mart Olay›ndan sonra kurulan ve
oldukça sert kararlar alan s›k›yö-
netim mahkemesi.
entrika:
bir ç›kar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksad›yla
haz›rlanan düzen, dalavere, hile,
desise.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida.
fedakârane:
fedâkâr olana yak›-
flacak surette, can›n› feda ederce-
sine.
Gayretullah:
Allah’›n hak dinini
koruma s›fat›.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki.
heyet-i hâkime:
hâkimler heyeti,
hakimler kurulu.
hususan:
bilhassa, ayr›ca, baflka-
ca, hususî olarak.
hususî:
bir fleye, bir kifliye, bir ye-
re has olan, herkese âid olmayan,
özel.
iftihar:
övgü.
ihtar:
dikkatini çekme, tenbih,
uyarma, uyar›.
ihtiyar:
yafllanm›fl kimse, yafll›.
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
isnâd:
bir fleyi bir kimseye ait
gösterme, sözü söyleyene nispet
etme, bir söz ve haberin birisine
ait oldu¤unu belirtme.
itiraf:
baflkalar›n›n bilmedi¤i gizli
bir kusurunu söyleme, kendisi
için iyi say›lmayacak bir hâli giz-
lemeyip söyleme.
keflif:
açma, meydana ç›karma.
komite:
encümen, heyet, alt ku-
rul, komisyon.
ma¤lup:
yenilmifl, kendisine galip
gelinmifl, yenilen kimse.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken.
masum:
suçsuz, kabahatsiz, gü-
nahs›z.
meçhul:
bilinmeyen, hakk›nda
bilgi olmayan, meçhul.
medar-› itham:
suç isnat etme
dayana¤›, töhmet alt›nda b›rak-
ma vesilesi.
merdane:
erkekçesine, mertçesi-
368 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
ne, ere yak›fl›r surette, mert-
çe, erkekçe.
meflhur:
tan›nm›fl, herkesin
bildi¤i, flöhretli, ad› yayg›nl›k
kazanm›fl, ünlü, naml›.
mukabele:
karfl› gelme, karfl›
koyma.
musalâha:
bar›flma, uzlaflma,
sulh, bar›fl.
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar, korunmalar.
müsadere:
ifllenen bir suç
karfl›l›¤› olarak, suçlunun ma-
l›n›n bütünü veya bir bölümü
üstündeki sahipli¤ine son ve-
rilmesi ve bu sahipli¤in bir
baflka kurulufla devredilmesi.
safdil:
hile, oyun bilmeyen,
kolay aldat›lan, bön.
sergüzeflt:
bir kimsenin ba-
fl›ndan geçen hâl ve olaylar,
serüven, macera.
suret:
tarz, yol, gidifl.
teftifl:
kontrol etme, muayene.
teraküm:
birikme, y›¤›lma,
toplanma.
tespit:
bir hâli flüpheye yer
b›rakmayacak flekilde görüp
gösterme.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, in-
ceden inceye yoklama, ince-
leme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait, ahiret âlemiyle ilgili.
veba:
hasta sݍanlardan in-
sanlara geçen bir mikrobun
oluflturdu¤u, bulafl›c› ve öldü-
rücü hastal›k, taun.
vesile:
bahane, sebep.
yabanî:
görgüsü olmayan,
kaba.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1...,358,359,360,361,362,363,364,365,366,367 369,370,371,372,373,374,375,376,377,378,...1390
Powered by FlippingBook