Tarihçe-i Hayat - page 715

KEND‹ KEND‹ME B‹R HASB‹HÂLD‹R
Bu hasbihâli Ankara makamat›na iflittirmeyi, ›s-
lahtan sonra sizin tensibinize havale ederim.
Hâkim, kendisi müddei olsa, elbette “Kimden kime
flekva edeyim, ben dahi flaflt›m,” benim gibi bîçarelere
dedirtir.
Evet, flimdiki vaziyetim hapisten çok ziyade s›k›nt›l›d›r.
Bir günü bir ay haps-i münferit kadar beni s›k›yor. Bu
gurbet ve ihtiyarl›k ve hastal›k ve yoksulluk ve zaafiyetle,
k›fl›n fliddeti içinde herfleyden men edildim. Bir çocukla
bir hastal›kl› adamdan baflka kimse ile görüflmem. Zaten
ben, tam bir haps-i münferitte yirmi seneden beri azap
çekiyorum. Bu hâlden fazla bana tecrid ve tarassutlar›y-
la s›k›nt› vermek ise, gayretullaha dokunup, bir belâya
vesile olmas›ndan korkulur. Mahkemede dedi¤im gibi,
nas›l ki dört defa dehfletli zelzeleler, bize zulmen taarru-
zun ayn› zaman›nda gelmesi gibi pek çok vukuat var...
Hatta tahmin ederim ki; benim hukukumu muhafaza ve
beni himaye etmek için çok güvendi¤im Afyon Adliyesi,
Denizli Mahkemesindeki Risale-i Nur hakk›nda müraca-
at›ma bilakis ehemmiyet vermedi, beni me’yus etti, adli-
yenin yang›n›na bir vesile oldu ihtimali var.
Ben derim ki: Benim hakk›mda vicdanl› ve insaniyetli
olan bu kazan›n hükûmeti, zab›ta ve adliyesiyle beraber
beni tam himaye etmek, en ehemmiyetli bir vazifesidir.
Çünkü, yirmi senelik bütün eserlerimi ve mektuplar›m›
üç adliye ve merkez-i hükûmet dokuz ay tetkikten sonra
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 715
E
M‹RDA/
H
AYATI
taarruz:
sald›rma, sataflma, ilifl-
me.
tarassut:
gözetme, göz alt›nda
tutma.
tecrit:
bir kiflinin baflka bir insan
veya nesneyle olan iliflkisini kes-
me.
tensip:
uygun görme, münasip
k›lma, uygun bulma.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, incele-
me.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
vesile:
arac›, vas›ta.
vicdan:
insan›n içindeki, iyiyi kö-
tüden ay›rabilen, iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his.
vukuat:
vuku bulan fleyler, hâdi-
seler, olaylar.
zaafiyet:
zay›fl›k, güçsüzlük, der-
mans›zl›k.
zab›ta:
flehir güvenli¤ini sa¤la-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
zelzele:
yer sars›nt›s›, deprem.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
zulmen:
zulümle, haks›zl›kla, zul-
mederek.
azap:
ceza, büyük s›k›nt›, flid-
detli ac›.
belâ:
musibet, s›k›nt›.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
bilakis:
aksine, tersine.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
k›ymet.
ehemmiyetli:
önemli.
gayretullah:
Allah’›n hak di-
nini koruma s›fât›.
gurbet:
yabanc› yere gidip
kalma, do¤up büyünülen yer-
ler d›fl›nda kalma.
haps-i münferit:
tek bafl›na
olan hapis.
hasbihal:
hâlleflme; görüflüp
konuflma, sohbet.
havale:
bir fleyi baflkas›n›n
üstüne b›rakma.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
›slah:
iyi duruma getirme, iyi-
lefltirme, düzeltme.
ihtimal:
olabilirlik.
insaniyet:
insanl›k, insanl›k
mahiyeti.
makamat:
makamlar.
men:
yasak etme, engelleme.
merkez-i hükümet:
hükü-
met merkezi, ülkeyi idare
merkezi.
me’yus:
ye’se düflmüfl, ümit-
siz, kederli.
muhafaza:
koruma.
müddei:
dava eden, davac›.
müracaat:
baflvurma, dan›fl-
ma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
flekva:
flikâyet.
1...,705,706,707,708,709,710,711,712,713,714 716,717,718,719,720,721,722,723,724,725,...1390
Powered by FlippingBook