Tarihçe-i Hayat - page 721

ne flekle girecek elbette anl›yorsunuz. Bin seneden beri
bu fedakâr millet, bütün ruhucan›yla Kur’ân’›n hizmetin-
de emsalsiz kahramanl›k gösterdikleri hâlde, elli sene
sonra o parlak mazisini dehfletli lekedar, belki mahvede-
cek bir k›s›m nesl-i âtinin eline, elbette Risale-i Nur gibi
bir hakikati verip, o dehfletli sukuttan kurtarmak en bü-
yük bir vazife-i milliye ve vataniye bildi¤imizden, bu za-
man›n insanlar›n› de¤il, o zaman›n insanlar›n› düflünüyo-
ruz.
Evet efendiler,
Gerçi Risale-i Nur s›rf ahirete bakar, gayesi r›za-i ‹lâhî
ve iman› kurtarmak; ve flakirtlerinin ise, kendilerini ve
vatandafllar›n› idam-› ebedîden ve ebedî haps-i münferid-
den kurtarmaya çal›flmakt›r. Fakat, dünyaya ait ikinci de-
recede, gayet ehemmiyetli bir hizmettir; ve bu millet ve
vatan› anarflilik tehlikesinden ve nesl-i âtinin bîçareler
k›sm›n› dalâlet-i mutlakadan kurtarmakt›r. Çünkü, bir
Müslüman baflkas›na benzemez. Dîni terk edip ‹slâmiyet
seciyesinden ç›kan bir Müslim, dalâlet-i mutlakaya düfler,
anarflist olur, daha idare edilmez.
Evet, eski terbiye-i ‹slâmiyeyi alanlar›n yüzde ellisi mey-
danda varken ve an’anat-› milliye ve ‹slâmiyeye karfl› yüz-
de elli lâkaytl›k gösterildi¤i hâlde, elli sene sonra, yüzde
doksan› nefs-i emmareye tâbi olup millet ve vatan› anar-
flili¤e sevk etmek ihtimalinin düflünülmesi ve o belâya
karfl› bir çare taharrisi, yirmi sene evvel beni siyasetten
ve bu as›rdaki insanlarla u¤raflmaktan katiyen men
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 721
E
M‹RDA/
H
AYATI
lâkayt:
kay›ts›z, ilgisiz.
lekedar:
lekeli, lekelenmifl.
mazi:
geçmifl zaman.
men:
yasak etme, engelleme.
nefs-i emmare:
insana kötü ve
günah ifllerin yap›lmas›n› emre-
den nefis.
nesli ati:
gelecek nesil.
r›za-y› ‹lâhî:
Allah’›n r›zas›, hofl-
nutlu¤u.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
ruh u cân:
ruh ve can; ruh ve
canla.
seciye:
iyi huy, karakter.
sevk:
yöneltme, gönderme.
sükût:
de¤erden düflme, de¤erini
yitirme.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tâbi:
boyun e¤en, uyan, itaat
eden.
taharri:
arama, araflt›rma.
terbiye-i ‹slâmiye:
‹slâmî terbi-
ye.
vazife-i milliye ve vataniye:
va-
tana ve millete ait vazife, kiflinin
vatan› ve milleti ile ilgili görev.
ahiret:
dünya hayat›ndan
sonra bafllay›p ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
an’anat-› milliye ve ‹slami-
ye:
‹slamî ve millî gelenekler.
anarfli:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmifl dü-
zensiz topluluk hâli.
anarflist:
hiçbir düzen ve oto-
rite tan›mayan, kar›fl›kl›k ve
bozgunculuktan yana olan,
ondan fayda uman kimse.
as›r:
yüzy›l.
belâ:
musibet, s›k›nt›.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
dalâlet-i mutlaka:
salt, kay›t-
s›z flarts›z sap›kl›k, mutlak
inançs›zl›k.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
ehemmiyetli:
önemli.
emsalsiz:
benzersiz.
evvel:
önce.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
haps-i münferit:
tek bafl›na
olan hapis.
idam-› ebedî:
dirilmemek
üzere yok olufl, ahiret inanc›
olmad›¤› için ölümü ebedî
yoklu¤a gitmek olarak gör-
me.
idare:
yönetim, memleket ifl-
lerinin yürütülmesi.
ihtimal:
olabilirlik.
iman:
inanç, itikat.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
1...,711,712,713,714,715,716,717,718,719,720 722,723,724,725,726,727,728,729,730,731,...1390
Powered by FlippingBook