Tarihçe-i Hayat - page 770

bir ünvan ile lânet caiz olabilir. Yoksa zararl›, lüzumsuz-
dur” diye Sa’deddin-i Taftazanî’ye mukabele etmifller.
Senin müdekkikane ve âlimâne mektubuna karfl› uzun
cevap yazmad›¤›m›n sebebi, hem ehemmiyetli hastal›-
¤›m ve ehemmiyetli meflgalelerim içinde acele bu kadar
yazabildim.
Kardefliniz
Said Nursî
„@ò
DAH‹L‹YE VEK‹L‹ ‹LE HASB‹HÂLDEN
B‹R PARÇADIR
Hiçbir tarihte ve zemin yüzünde emsali vuku bulma-
yan bir zulme ve on vecihle kanunsuz bir gadre ve tazyi-
ke hedef olmuflum. fiöyle ki:
Hem fliddetli suikast eseri olarak zehirlenmeden has-
ta, hem gayet zaif, yetmifl bir yafl›nda ihtiyar, hem kim-
sesiz, ac›nacak bir gurbette, hem palto ve fanila ve pa-
bucunu satmakla maifletini temin eden fakirü’l-hâl, hem
yirmi befl sene münzevî olmas›ndan, binden ancak tam
sad›k bir adam ile görüflebilen bir merdümgiriz, müte-
vahhifl; hem yirmi sene, hayat›n› ve eserlerini üç mahke-
me ve Ankara ehl-i vukufu inceden inceye tetkikten son-
ra bilittifak beraatine ve eserleri vatana, millete zarars›z
olarak menfaatli olmas›na karar verilmifl bir masum;
alîmâne:
bilerek, bilene yak›fl›r
tarzda.
anarfli:
hükümetsiz veya siyasî
otoritesini kaybetmifl düzensiz
topluluk hâli.
beraat:
temize ç›kma, suçsuz ol-
du¤u anlafl›lma.
bilittifak:
ittifakla, beraberce, el-
birli¤iyle.
caiz:
mümkün, olur, olabilir.
dâhiliye:
‹ç iflleri.
ecnebi:
yabanc›.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i vukuf:
bir mesele hakk›nda
bilgi ve yetki sahibi olanlar.
emsal:
örnekler, benzerler.
evlâd-› vatan:
vatan evlâtlar›.
fakirülhâl:
muhtaç ve fakirlik
içinde olma.
gadir:
zulüm, hainlik.
gayet:
son derece.
gurbet:
yabanc› yere gidip kal-
ma, do¤up büyünülen yerler d›-
fl›nda kalma.
Harb-i Umumî:
genel harp, dün-
ya savafl›.
hasbihal:
hâlleflme; görüflüp ko-
nuflma, sohbet.
770 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
ifsat:
fesada u¤ratma, bozma,
kar›fl›kl›k ç›karma.
lânet:
beddua, ilenç.
maiflet:
geçim, geçinme.
masum:
suçsuz, günahs›z,
saf, temiz.
menfaat:
fayda.
merdümgiriz:
insanlardan s›-
k›lan, kalabal›ktan hofllanma-
y›p yaln›zl›k isteyen.
meflgale:
ifl, u¤rafl, meflgul
olunan fley.
müdakkikane:
inceden ince-
ye araflt›rarak, en ufak ayr›n-
t›y› görerek.
mukabele:
karfl›l›k verme,
karfl›lama.
münzevi:
inzivaya çekilen,
köfleye çekilmifl, yaln›z.
mütevahhifl:
tevahhufl eden,
korkan, ürken, yad›rgayan,
çekinen.
sad›k:
do¤ru, gerçek; sözün-
de, vaadinde, iflinde do¤ru
olan.
sû-i kast:
birini öldürmeye
kast etme, birini öldürmek
kast›yla sinsice plan kurma.
tazyik:
zorlama, bask›, s›k›nt›
verme.
temin:
sa¤lama.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, in-
celeme.
umumî:
genel.
ünvan:
ad, isim, lâkap.
vecih:
cihet, yön.
vekil:
naz›r, bakan.
vuku:
olma, meydana gelme.
zaif:
zay›f.
zemin:
yer.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, ifl-
kence
1...,760,761,762,763,764,765,766,767,768,769 771,772,773,774,775,776,777,778,779,780,...1390
Powered by FlippingBook