Tarihçe-i Hayat - page 778

memur bana selâm etse, haber ald›klar› vakitte de¤ifltir-
dikleri için, casusluktan baflka hiçbir memur bana u¤ra-
mad›¤›n› ve komflular›m›n da baz›lar› korkular›ndan hiç
selâm etmediklerini gördü¤üm hâlde, inayet ve h›fz-› ‹lâ-
hî bana bir sab›r ve tahammül verdi. Emsalsiz bu iflken-
ce ve bu tazyik, beni onlara dehalete mecbur etmedi.
...................
•
Üçüncüsü:
‹ki sene, iki mahkeme, ellerinde tetkik
edilen bütün Risale-i Nur eczalar›nda kanunca bir vesile
bulamay›p
(HAfi‹YE)
bizi ve Risale-i Nur’u beraat ettirdikten
sonra, z›nd›ka komitesi, münaf›k baz› memurlar› vesile
ederek, merkez-i hükûmette resmî bir plân çevirip beni
bütün bütün hilâf-› kanun olarak bütün dostlar›mdan ve
talebelerimden tecrit ve s›hhat ve hayat›m noktas›nda en
fena bir yerde, beni nefyetmek nam› alt›nda, haps-i
münferit ve tecrid-i mutlak manas›nda beni Emirda¤’›na
gönderdiler. fiimdi tahakkuk etmifl ki, iki maksatla bu
muameleyi yap›yorlar:
Birisi
: Eskiden beri ihaneti kabul etmedi¤imden, beni
o surette hiddete getirip bir mesele ç›kararak mahv›ma
HAfi‹YE:
Ya hiçbir cihetle hiçbir kanun, hattâ onlar›n bâz› keyfî kanun-
lar› bize ve Risâle-i Nur’a iliflmiyorlar; veyahut flimdiki bâz› kanunlar ilifl-
ti¤i halde, koca adliyeler ve üç büyük mahkemeler, istikbâlde gelecek flid-
detli nefret ve lânetten çekinmek için, Nurun ve bizim mahkûmiyetimize
cesaret edemeyip, ittifakla umumuzun berâetine ve bütün Risâle-i Nur’un
iâdesine karar verdiler. Da¤ gibi kuvvetli adliyeler çekindi¤i halde, muvak-
kat bir makamda olan gaddar flahsiyetlerin bu zulmü yapmalar›, elbette
semâvât› ve arz› k›zd›r›yor; daha hiddetime lüzûm kalm›yor.
beraat:
temize ç›kma, suçsuz ol-
du¤u anlafl›lma.
dehalet:
girme, birinin himaye ve
merhametine s›¤›nma.
ecza:
cüzler, parçalar, k›s›mlar.
Emsalsiz:
benzersiz.
haps-i münferit:
tek bafl›na olan
hapis.
hafliye:
dipnot.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k.
h›fz-› ‹lâhî:
Allah’›n korumas›.
hilâf-› kanun:
kanuna ters, ka-
nun d›fl›.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî s›k›nt›, eziyet.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanm›fl topluluk, cemiyet.
mahv:
periflan etme, harap etme.
maksat:
gaye.
merkez-i hükümet:
hükümet
merkezi, ülkeyi idare merkezi.
778 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
mesele:
önemli konu.
muamele:
davranma, davra-
n›fl.
münaf›k:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizledi¤i
hâlde Müslüman görünen.
nam:
ad.
nefy:
sürgün etme, cezalan-
d›rarak baflka bir yerde ika-
met etmeye mecbur etme.
resmî:
devlet ad›na olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
sab›r:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
selâm:
selâm, esenleme; Al-
lah’›n r›zas›n› kazanmak için
mü’minlerin birbirine etti¤i
selâmünaleyküm fleklindeki
dua.
s›hhat:
sa¤l›k, esenlik.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tahakkuk:
gerçekleflme, ke-
sinleflme.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karfl›
koyabilme, katlanma.
talebe:
ö¤renci.
tazyik:
zorlama, bask›, s›k›nt›
verme.
tecrid-i mutlak:
hiç kimseyle
görüflememek, tam bir yal-
n›zl›k.
tecrit:
bir kiflinin baflka bir in-
san veya nesneyle olan iliflki-
sini kesme.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, in-
celeme.
vesile:
bahane, sebep.
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
1...,768,769,770,771,772,773,774,775,776,777 779,780,781,782,783,784,785,786,787,788,...1390
Powered by FlippingBook