Tarihçe-i Hayat - page 886

Hem, neflretti¤imiz aleyhimizde yaz›lan kararnamenin
elli dördüncü sahifesinde, “
Ahir zaman›n o büyük flahs›
neslen Âl-i Beytten olacak; biz Nur fiakirtleri, ancak ma-
nevî Âl-i Beytten say›labiliriz
”; hem, “
Nurun mesle¤inde
hiçbir cihette benlik, flahsiyet ve flahsî makamlar› arzu et-
mek, flanüfleref kazanmak olmaz. Nurdaki ihlâs› bozma-
mak için, uhrevî makamat dahi bana verilse, b›rakmaya
kendimi mecbur bilirim
” denmektedir diye kararnamede
yazd›klar›; ve yine kararnamede, yirmi ikinci ve üçüncü
sahifesinde, “
Kusurunu bilmek, fakr ve aczini anlamak,
tezellül ile dergâh-› ‹lâhîye iltica etmek ki, o flahsiyetle
kendimi herkesten ziyade bîçare, âciz, kusurlu görüyo-
rum. O hâlde, bütün halk beni methüsena etse, beni
inand›ramazlar ki, iyiyim, sahib-i kemalim. Sizi bütün bü-
tün kaç›rmamak için, üçüncü hakikî flahsiyetimin gizli
çok fenal›klar›n› ve sû-i hâllerini söylemeyece¤im. Ce-
nab-› Hak inayetiyle, en edna bir nefer gibi, bu flahs›m›,
esrar-› Kur’âniyede istihdam ediyor. Yüz bin flükür olsun.
Nefis cümleden edna, vazife cümleden âlâ
” f›kras›n› ka-
rarname yazd›¤› hâlde; beni baflka bir zatlar›n methiyle
ve Risale-i Nur manas›yla, büyük bir hidayet edici vasf›-
n› vermekle beni suçlu yapanlar, elbette bu hatan›n ce-
zas›n› dehfletli çekmeye müstahak olurlar.
Yedincisi:
Biz ve umum Nur Risaleleri, Denizli ve
Ankara A¤›r Cezalar›n›n ve Temyiz Mahkemelerinin itti-
fak›yla beraat etti¤imiz ve umum risale ve mektuplar›m›-
z› bize iade ettikleri ve temyizin bozma karar›nda Denizli
âciz:
zay›f, güçsüz, zavall›.
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
ahir zaman:
dünyan›n son zama-
n› ve son devresi, dünya hayat›-
n›n k›yamete yak›n son devresi.
ala:
yüce, yüksek, büyük.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
Âl-i Beyt:
Hz. Muhammed’in
(a.s.m.) ailesinden olan, Hz. Mu-
hammed’in (a.s.m.) ev halk›.
beraat:
temize ç›kma, suçsuz ol-
du¤u anlafl›lma.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cihet:
yön.
cümleden:
bütün, hep.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dergâh-› ‹lâhî:
‹lâhî dergâh, s›¤›-
nak, Allah kat›.
edna:
en afla¤›, en basit, en kü-
çük.
esrar-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n s›rla-
r›, Kur’ân’a ait gizlilikler.
fakr:
fakirlik, yoksulluk, muhtaç-
l›k.
f›kra:
k›s›m, fas›l, bölüm.
hakikî:
gerçek.
hidayet:
do¤ru inanç ve yaflay›fl
üzere olmak.
iade:
geri verme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Al-
lah r›zas› için yapma.
iltica:
s›¤›nma, güvenme, dayan-
ma.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
çal›flt›rma.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i etme.
kararname:
sorgu hâkiminin ha-
z›rlad›¤›, suçlamaya veya aklama-
ya dair resmi yaz›.
makam:
yer, mevki.
makamat:
makamlar.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
medih:
övme.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sistem.
methüsena:
methedip övmek.
886 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
müstahak:
hak eden, hak et-
mifl.
nefer:
asker, er.
nefis:
kötü vas›flar› kendisin-
de toplayan hay›rl› ifllerden
al›koyan güç.
neflir:
kitap yazma, basma,
ç›karma; herkese duyurma,
yayma.
neslen:
nesil itibariyle, soyca.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
sahib-i kemal:
kemal sahibi,
olgun insan.
sahife:
sayfa.
flahsî:
flahsa, kifliye ait, husu-
sî.
flahsiyet:
kiflilik.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flan ü fleref:
flan ve fleref.
sû-i hâl:
durumun kötülü¤ü;
kötü hâl, kötü gidiflat, fena
hareket tarz›.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hâl ile
Allah’› hamd etme.
temyiz:
bir davan›n karar›n›n
bir üst mahkeme taraf›ndan
tekrar incelenmesi.
temyiz:
bir davan›n karar›n›n
bir üst mahkeme taraf›ndan
tekrar incelenmesi.
tezellül:
alçalma, küçülme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
umum:
bütün.
vas›f:
s›fât.
vazife:
görev.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1...,876,877,878,879,880,881,882,883,884,885 887,888,889,890,891,892,893,894,895,896,...1390
Powered by FlippingBook