Tarihçe-i Hayat - page 999

Üstad›n Müdafaas›
“Çok uzun süren mazlumâne, maceral› hayat›ma dair
gayet k›sa maruzatta bulunaca¤›m. Lütfen dinlemenizi ri-
câ ederim.”
Mahkeme, Üstad›n müdafaas›n› serbest ve rahatça
yapmas›na meydan verdi. Üstat da genifl ve ferahl› bir
müdafaa yapt›.
“Muhterem hâkimler, yirmi sekiz sene emsalsiz ihanet-
lere, iflkencelere, tarassut ve hapislere maruz kald›m. Bü-
tün bu iftira ve isnatlar›n esas› birkaç noktaya dayan›r:
“
1.
En birinci ithamlar›, beni rejim aleyhtar› olarak te-
lâkki etmeleridir. Malûmdur ki, her hükûmette muhalifler
bulunur. Asayifle, emniyete dokunmamak flart›yla, hiç
kimse vicdan›yla, kalbiyle kabul etti¤i bir fikirden, bir me-
toddan dolay› mes’ul olmaz. Bu hukukî bir mütearifedir.
“Dininde çok mutaass›b ve cebbar bir hükûmet olan
‹ngilizlerin yüz sene hâkimiyetleri alt›nda bulunan yüz
milyondan ziyade Müslümanlar, ‹ngilizlerin küfür rejimle-
rini kabul etmeyip Kur’ân ile reddettikleri hâlde, ‹ngiliz
mahkemeleri flimdiye kadar onlara o cihetten iliflmedi.
“Burada ve bütün ‹slâm hükûmetlerinde eskiden beri
Yahudîler, Nasranîler tâbi olduklar› memleketin dinine,
kudsî rejimine muhalif, z›t ve muteriz bulunduklar› hâlde,
o hükûmetler hiçbir zaman kanunlarla onlara o cihetten
iliflmediler.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 999
I
SPARTA
H
AYATI
siri alt›nda bulunma.
maruzat:
arz edilenler, takdim
edilenler.
mazlumane:
mazlumca, zulme
u¤ram›fl flekilde.
mes’ul:
sorumlu, yükümlü.
müdafaa:
savunma.
muhalif:
muhalefet eden, bir fiil
ve düflünceye karfl› z›t düflünce-
de bulunan.
Muhterem:
sayg› de¤er, hürmete
lay›k, sayg›n.
mutaass›p:
bir fleyi savunmada
afl›r›l›k gösteren ve inat eden; di-
nî meselelerde körü körüne bir
fikre ba¤l› olan ve baflka bir fikri
kabullenemeyen.
mütearife:
ispat istemeyecek ka-
dar gerçekli¤i aç›k olan, bilinen,
aksiyon.
muteriz:
itiraz eden, karfl› ç›kan,
itirazc›.
Nasranî:
‹sevî, Hristiyan.
rejim:
idarede tutulan yol, yönet-
me tarz›, düzenleme biçimi.
tâbi:
boyun e¤en, uyan, itaat
eden.
tarassut:
gözetme, göz alt›nda
tutma.
telâkki:
kabul etme, bir görüflle
bakma.
vicdan:
insan›n içindeki, iyiyi kö-
tüden ay›rabilen, iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his.
ziyade:
çok, fazla.
aleyhtar:
karfl› olan, ayn› fi-
kirde olmayan.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sa¤lanmas›.
cebbar:
zorba.
cihet:
yön.
dair:
alakal›, ilgili.
emniyet:
güvenlik, kanun ve
nizam hakimiyetinin sa¤lan-
mas›.
emsalsiz:
benzersiz.
gayet:
son derece.
hâkimiyet:
hâkim olufl, hük-
medifl, egemenlik.
hukukî:
hukuka ait, hukukla
ilgili, hukuk iflleriyle alâkal›.
iftira:
asl› olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
baflkas›na yükleme.
ihanet:
haks›zl›k etme.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî s›k›nt›, eziyet.
isnâd:
dayand›rma, mal et-
me, bir fleyi bir kimseye ait
gösterme.
itham:
suç isnat etme, suçla-
ma.
kudsî:
mukaddes, yüce.
küfür:
Allah’›n varl›¤›na, birli-
¤ine inanmama, müflriklik,
imans›zl›k.
Malûm:
bilinen, bilinir olan.
maruz:
bir fleyin etkisi ve te-
1...,989,990,991,992,993,994,995,996,997,998 1000,1001,1002,1003,1004,1005,1006,1007,1008,1009,...1390
Powered by FlippingBook