Celal Yalçın Ağabey, 30.12.2017 günü akşam namazı için abdest alıp camiye, cemaate yetişmek üzere hazırlık yapma telâşı içerisinde iken, meğerse Hazret-i Azrail’in (as) kabz-ı ruhu için son nefesini bekliyormuş.
Celal Ağabey, ilim meclisinde, yapılan dinî sohbetlerde konuşma münasebeti geldiği zaman tok bir sesle “Burada dur! Bir şey söyleyeceğim” deyip sohbete katkı sunardı.
İnancım o dur ki, Celal Ağabey, suâl meleklerine de meâlen şunu söylemiştir: “Durun“ Ben Allah’ın huzuruna çıkmak için abdest alıyordum. Abdestin niyeti namazdır. Namaza niyet bile öyle bir iksirdir ki, insanın hem ibadetini hem de tefekkürünü cüz’ilikten külliliğe çıkarır. İşte namazım bana şehadet ediyor ki, imanın bütün esaslarını kabul ediyorum. Buyurun suâllerinizi sorunuz?
Suâl meleklerini hayrette bırakacağını, Allah’tan umuyorum.
Celal Ağabey’in ömrü Kur’ân, İman ve İslâm dâvâsında geçtiğine biz de şehâdet ediyoruz. Yâ Rabbi sen de şahidimiz ol!
Celal Ağabey, daima doğru bildiklerini savunan, savunduklarının arkasında duran müstakîm bir dâvâ adamı idi.
Hayatının 5’te 4’ünü, yani 87 senesinin 67 senesi Kur’ân’ın hakikî tefsiri olan Risâle-i Nur dairesinde geçiren bir delâl-ı Kur’ân idi.
Celal Abinin içinde ölümün sinyalleri atıyordu, “ben ölürsem mezarımda 21. Mektup okunsun” diyordu. Bekir Berk Abiyi rüyasında görmüştü, “Bekir Abi beni çağırıyor. Artık berzâh âlemine çağırılıyorum” diyordu.
Evet, sağlığında hayranı oldugu Bekir Abisine ulaşmak üzere bundan bir ay kadar önce ehl-i hizmet ağabeyimiz Mahmut Gültekin Beyefendinin mihmandarlığında Celal âbi ve onun refika-i hayatı olan Güldane Ablamızla umreye gittiler. Ne güzel bir yolculuk, ne güzel bir kavuşma...
Celal Ağabey, sevinçliydi, çünkü o, Habib-i ekber olan Peygamberini ziyarete gidiyordu. O Kâbe-i Muazzama’ya doğru koşuyordu. Çağrıldığı bir dâvete icabet etmek üzere Bekir Abisine gidiyordu.
Vefatından bir hafta önce o makbul ve mebrur ziyareti tamamlayarak memleketine dönmüşlerdi. Mânen Resulullahın (asm) kokusunu almak üzere ebeveynlerini ziyarete gelen evlâdı saliheynler baba ocağında, mutlu bir ortam içinde iken babalarının beklediği ölüm, onu yakalayıverdi.
Celal Abinin ne tanınmış bir aşireti vardı, ne de büyük bir serveti vardı.
Amma bir aşiret reisinden, büyük bir zenginden daha fazla mezarı başında insanlar toplamıştı, zira onun aşireti de, serveti de Kur’ân etrafında bulunan mü’minlerdi.
Celal Abinin vefatı, mü’minler arasında büyük bir ittihat hâsıl olmuştu, herkes birbirini kucaklıyor, gözlerde uhuvvetin şuâları okunuyordu.
İşte, Allah sevgisi buna derler. Celal Ağabey, mensubu bulunduğu İslâm aşiretinin duâsı ile uğurlandı.
Yolun açık olsun Celal Ağabey!.
Celal Abi şair olduğu için geçmişte yayınlanan bir şiirinin son mısraları ile yazıma son vermek istiyorum.
“Nasıl yaşadıysan öyle bulacak seni ölüm,
Ahiretin kurtulur, gelecek bir gün ölüm.
Şu fani dünyaya aldandık, sabit zannettik,
O zan sebebiyle bütün bütün kaybettik,
Hastalıklar, musîbetler ikaz etti uyandık,
Az yaşasan, çok yaşasan, gelecek bir gün ölüm.”
Celâl Ağabey, mekânın Cennet olsun...