"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İrfan Yıldırım ile mülâkat: Zor zamanda yapılacak en güzel iş siperi terk etmemektir

Rüstem GARZANLI
04 Şubat 2018, Pazar
Yeni Asya gazetesi Diyarbakır Temsilcisi İrfan Yıldırım ile Risale-i Nur hizmetini, hatıralarını, ve Yeni Asya’yı konuştuk, İrfan Bey, DP Diyarbakır 25. Dönem birinci sıra milletvekili adayı olmuş, demokratlar geleneğine bağlı, sosyal ve içtimaî meselelere vakıf, yardımsever ve faal bir hizmet eridir.

Bu cevval kardeşimizle röportaj yaparak tarihe bir not düşelim istedik.

İrfan Yıldırım kimdir, kendinizi tanıtır mısınız?

1958 yılında Elazığ’ın Alacakaya ilçesi, Kayranlı Köyü’nde dünyaya geldim.

İlk, orta ve lise eğitimimi Elazığ’da tamamladım. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. 1978 yılında Etibank’ta işe başladım. 1997 yılında Etibank’ın özelleştirilmesi nedeniyle Diyarbakır Çevre İl Müdürlüğü’ne Müdür Yardımcısı olarak atandım, 2005 yılında şartlar ve siyasî baskılar beni emekli olmaya sevk etti. Hizmet-i Kur’âniyeye müdavim beş çocuk babasıyım.

İrfan Bey, Risale-i Nur’lar ile tanışmanız nasıl oldu, anlatır mısınız?

1970’te orta okul öğrencisi iken İbrahim Özyurt isimli bir öğretmenimiz vardı, onun vasıtasıyla Risale-i Nur’dan haberdar oldum. 1982’de Elazığ Etibank Keban Simli Kurşun İşletmesi’ne naklen tayin oldum. Bir arayış içerisindeydim, yine bir muallim olan Osman Hoca ile tanıştım. Onun vasıtasıyla sohbetlere katıldım. Hulusi Yahyagil Ağabey’in sohbetlerine de iştirak ederek bu kudsî kervanın müdavimi oldum.

Risale-i Nur hizmetlerine taalluk edecek bir iki hatıranızı anlatır mısınız?

Efendim, içinde maneviyat insanlarının bulunduğu rüyalar, rüyayı sadık olarak bilinir. İşte hayatımda en mühim hadise olarak cereyan eden önemli bir rüyamı arz edeceğim: Keban’da dinî arayış içerisinde iken, bir gece yatsı namazını kıldıktan sonra uyudum, rüyamda Bediüzzamanı gördüm.

Bana dediler ki, Bediüzzaman seni ameliyat edecek. Zübeyir Ağabey ile beni sedyeye yatırdılar, ameliyat işi bitikten sonra beraber köyümüze gittik,Üstad imam oldu, birlikte namaz kıldık, namazdan sonra eller dua için semaya kaldırıldı, dua içerisinde uyandım.

Sabah işe gidiyordum, Osman Hoca adında bir Nur Talebesi ile karşılaştık. “Seni ziyarete gelecektim” dedi.

“Tevafuk oldu” dedim. Osman Hocaya rüyamı anlattım. Buna benzer bir rüyayı da o görmüştü. Başta da demiştim, bu davayı Osman Hocanın vasıtasıyla tanımıştım. Artık bu rüyadan sonra Osman Hoca ile daha fazla derslere gidip gelmeye başladık, sohbetlere  iştiyakım arttı, elhamdülillâh...

Keza, 28 Şubat sürecinde BÇG (Batı Çalışma Grubu) ortalığı kasıp kavuruyordu. Ayhan Şahin, Ömer Algan ve Mehmet Baysal hem yakın akrabalarım, hem de dava kardeşlerim… Kendi aramızda her hafta bir evde otuz kişi kadar yakınlarla bir araya gelir, ikramlı dersler yaptık. O sohbetlere iştirak edenlerin ekserisiyle şimdi hizmet-i Kur’âniye’de beraberiz.

Hatta köyümüze kadar bu hizmet ulaştı, bu vesile ile tüm ağabey ve kardeşlerime istirhamımdır; Zor zamanlarda yapılacak en güzel iş, siperi terk etmeden, aşkla ve şevkle hizmete devâm edilsin…..

Uzun bir süre kamuda yönetici olarak görev yaptınız, bu günkü kamu yönetimindeki hiyerarşi ve çalışma şartlarını nasıl görüyorsunuz?

Devlet dairelerinde, kamuda meşverete dayalı bir yönetim şekli yoktur. Askerî emir-komuta zinciri bir yönetim sistemi vardır. Üst yönetici her zaman haklıdır. Alt kademe tebaadır. Amir ne derse o olur. Kardeşlerime evvel ahir tavsiyem, memuriyetleri hizmete mani olmasın, mümkün mertebede bu hâl ve şartlarda idareciliğe talip olmasınlar. Çünkü temas eden düzene tabi olmak zorunda kalır.

Bediüzzaman, “Müslüman ülkelerinin maddî ve manevî kalkınmasının esası İttihad-ı İslâmdır,” demiş. Neden bugüne kadar Müslümanlar arasında ittihat sağlanmadı. Bu konuda Risale-i Nur cemaatlerinin vazifesi ne olmalıdır?

Gördüğüm kadarıyla İslâm coğrafyasında demokrasi ve insan hakları askıya alınmış. Başta müstebid idareler var. Bu hâl böyle devam ettikçe hakikî hürriyet yol bulamaz. Nur Talebeleri vazife-i aslîyelerine dönmeli. Siyaset rüzgârları bizi çok savurdu. Dünyevîleşme modası; Nur’a hizmeti sekteye uğratmıştır. Eğer Nur Talebeleri ittihad edip vazife-i aslîyelerine dönmez ise İttihad-ı İslâm mümkün olmaz ve azîm mes’ul oluruz.

Siyaset cereyanları ve dünya meşgaleleri Risale-i Nur cemaatini esir  almalı. Bugün dağa taşa korku sinmiş, insanlar Kur’ân sohbetlerine gitmekten korkar olmuş. Bu çok acı bir şey!.. Bütün Risale-i Nur talebeleri vazife-i aslîyelerine dönmeli, diye düşünüyorum.

Söylemek istediğiniz başka bir husus var mı?

1980/89 yıllarında, 28 Şubat ve sonrasında vuku bulan bütün çalkantılı dönemleri yaşadım ve olaylara şahit oldum ve anladım ki, bu hizmette buz parçası nevindeki, enaniyetini ihlâs havuzunda eritip, şahs-ı manevîye tabi olmaktan başka hiçbir şey bizi bu cadde-i Kübray-ı Kur’ânîye’de sabit kılamaz. Her kim ki, makam, mevki, para, şan ve şöhret peşinde koşar ise kendisini muhafaza edemez, ancak şahs-i manevî çatısında birleşerek muhafaza edilebilir.

Okunma Sayısı: 5044
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı