"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ömrümün muhasebesi

Said YÜKSEKDAĞ
29 Mayıs 2015, Cuma
Yirmi dört yıl önce gözlerimi dünyaya açtım.

Canım anam... Beni binbir zahmetler çekerek dünyaya getirmiş. Doğum günümde, ehli dünyanın yaptığı gibi eğlenerek, Batı tarzı kutlamalar yaparak günaha girmek yerine, geçen ömrümün muhasebesini yapmak istedim. Ölümü hatırlamak, ömrümü meşrû dairede yaşamaya çalışmak için neler yapmak gerektiğini düşündüm. 

Geriye dönüp baktığımda “oh, elhamdülillah” mı diyorum yoksa günahlardan gelen elîm elemlerden dolayı “ah, ah!” mı ediyorum?  Evet, yaşamış olduğum bazı hatıralara baktığımda  “oh” desem de, “ah” dediğim zamanlar da az değil ne yazık ki. Genç olmam, his ve heveslerime hâkim olamadığım ve nefs-i emmârenin teşvikiyle günahlara giriftar olduğum zamanlar bana “ah, ah!” dedirtiyor. Ama çok şükür ki bu günahları Rabbime itiraf edebiliyor ve O’ndan af dileyebiliyorum. Ya ben de ümitsizliğe kapılanlardan olsaydım?

Rabbim Zilzal Sûresinde geçen âyetlerde şöyle buyuruyor: ”Her kim zerre kadar hayır işlese mükâfatını görecek. Her kim zerre kadar şer işlese karşılığını görecek.”1 Bir gün Peygamberimiz (asm) bu âyeti sahâbelere okurken Ebu Said Hudrî (ra) Peygamberimize “Ya Resûlallah! Kendi amellerimi görecek miyim?” diye sorar. Peygamberimiz  “Evet.” der.  Ebu Said Hudrî “Küçük küçük günahları da mı?” diye bir soru daha sorar. Peygamberimiz bir daha “Evet” der. Bunun üzerine Ebu Said Hudrî “Vay halime! Ben mahvoldum!” der ve üzülür. Peygamberimiz de “Memnun ol ey Ebu Said! Çünkü yaptığın her sâlih amele on sevap verilecektir” diyerek teselli verir. Ne kadar güzel bir müjde ve bir teselli bizlere değil mi? Ben de bu hadisten kendime pay çıkartmalıyım. Çünkü benim de günahlarım, hatalarım pek çok. Ama yaptığım güzel ameller de olduğunu düşündüğümde, ümitsizliğim gidiyor, imanım ümidimi arttırıyor.

Evet, Rabbime hamdolsun ki ömrümün en büyük sermâyem olduğunu bana bildiren ve ömrümü kıymetlendiren ve on beş sene yerine on beş haftada bizleri tahkîki îmana îsal eden asrın tefsiri Risâle-i Nûr’ları tanımışım. Risâle-i Nûr vasıtasıyla da imân ilmini öğrenmeye başlamışım ve öğrenmeye de devam ediyorum elhamdülillâh. Bunun için Rabbime ne kadar hamd û sena etsem azdır. Çünkü her insanın vazifesi olduğu gibi benim de en büyük vazifem taallümle tekemmül etmek ve duâ ile ubudiyettir. Yani “Kimin merhametiyle böyle hâkimane idâre olunuyorum? Kimin keremiyle böyle müşfikâne terbiye olunuyorum? Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nâzeninâne besleniyorum ve idâre ediliyorum?”2 bilmektir.

Evet, “Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur.”3 diyor ahir zaman müceddidi Bediüzzaman Hazretleri. Gerçekten de öyle değil mi? Ömür sermayemiz o kadar az ki daha dün gibi bu dünyaya gözünü açmış gibi hissediyorum. Böyle hisseden sadece ben değilimdir her hâlde. Ey ömrünü lüzumsuz şeylere harcayan nefsim! Çok geç olmadan, ölüm seni bulmadan evvel aklını başına topla. 

Ey gafil nefsim! Senin hayatının gayesi günahlara ve haramlara giriftar olmak değildir. Hayat gayen, senin vücûduna konulan duygular terazisiyle Rabbimin ni’metlerine şükredip lisân-ı hâl ve lisân-ı kalinle dergâh-ı Rububiyyetinde ubudiyyetini ilân etmektir.  Gel Allah’a yönelip, geçmiş ömrümüzde işlediğimiz günahları itiraf edelim, o günahlara tevbe edelim. Allah’ın dergâhına iltica edip rahmetine sığınalım. O Allah ki Tevvab’dır, tövbeleri kabul eder. Afûvv’dur, biz günah işleyen kullarını affeder. Kuddüs’dür, maddî ve ma’nevî kirlerden arındırır bizleri. Böyle bir Allah’ımız varken tövbe istiğfar etmemek, af dilememek biz mü’minlere yakışmaz. 

Ey nefsim! Gel, bundan sonra ömür sermayemizin kıymetini bilelim. Şu an kabirde bizim yerimizde olmak isteyen, bizim sadece bir dakikamızı isteyen milyarlarca insan var. Madem gün gelecek biz de ölümü tadıp mezaristana göçeceğiz. İleride biz de kabirdekiler gibi pişman olmak istemiyorsak, onlar gibi “Keşke şu dünyadakiler bir dakikalarını bize verseler de tövbe istiğfar edip tekrar kabre girsek” demek istemiyorsak, gel Rabbimizden affımızı dileyip tevbe istiğfar edelim.   

Dipnotlar:

1. Zilzâl Sûresi, 7. ve 8. âyetler.
2. Sözler, Said Nursî, s. 503, Yeni Asya Neşriyat, Mart  2013.
3. Şuâlar, Said Nursî, s. 326, Yeni Asya Neşriyat, Temmuz 2013.

Okunma Sayısı: 1520
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı