Dalından erken koparılan meyvenin kendini kimseye yar etmediği gibi, söz de, olgunlaşmayınca, kimseye yâr olmuyor. En sevdiğinize de takdim etseniz, burun kıvırıyor, istemiyor.
Keşke insan kendi yürüyüşünü kuş bakışı izleyebilseydi. Uzunca bir yürüyüşten sonra geriye dönüp bir bakabilseydi. Farkındalığın başka yolu yok.
Artık affetmeye başladıysanız, gelişme var demektir. Artık görmüyorsanız insanların eski hatalarını, herkese bembeyaz bir sayfa açtıysanız alın kalemi elinize ve yazın kıymetli hatıralarınızı.
Peki ya ağlattıklarınız, özlettikleriniz, nefret uyandırdıklarınız, haset damarlarını tahrik ettikleriniz, kıskançlık hastalığına duçar ettikleriniz varsa onlar için ne yaptınız? Onların sizin için iyi şeyler düşünmeye başlamasına ne zaman başlayacaksınız? Ciddî kafa yorulacak, uzun ömürlü projeler bunlar değil mi? Kötü duygusundan kurtaramadığınız insanın dünyaya katkısı ne olacak?
Duyguya dokunan hangi şey var eskiyen, yok. O zaman neden duygu yetim? Neden duygunun çocukları öksüz? Gelin soru sormaktan öte cevaba dönük bir şeyler yapalım. Bir geçmiş projemiz olsun meselâ; bütünüyle kucaklaştığımız, yüzleştiğimiz, barıştığımız, barıştırdığımız…
Peki ya yüz metre kadar yukarıda, ayakları yerden kesilmiş, asılı kalmış bir varlık gibi hayatın gerçekleri hayata inmemize mani oluyorsa… Bir paraşüt bulmalı o zaman, acilen! Gerçeklere temas etmeli, derhal. Evet, hafifçe bir inişe ihtiyaç var ve sonra da problemlerle masaya oturmaya. Ve adım atmaya önce kendini hazırlamaya. Gerçek, budur. Sonrası gelir…
Olgunlaşmak budur: Sen varsın, ben de varım demek problemlere. Ama akıllıca çözümler üreterek. Olgunlaşma öylesine bir iş değildir. Bilgi, gayret, denemeler ve bir de önemli şey, sabır ister olgunluk. Bu bilgiyi, bu tecrübeyi, çabayı ve bu sabrı herkesin kendisi özel yaşar. Herkesin elinde onlar farklı bir lezzet verirler. Ve sonra da servis ederler. İnsanlık böylece mutlu olur. Böylece olgunlaşır duygu.
Bir de bakarsınız, mevsiminde baharın gelmesi gibi, sağınızda solunuzda rengârenk çiçekler, çiçeklerde desen desen kelebekler görülmeye başlar.
Haydi alışkanlıklarını terk et, gözünü aç; ağlayıp durma, Cennet denen şey budur; uyanmadan, adım atmadan Cennete girilmiyor, haydi uyan…