Hac hazırlıkları, yolculuklar, tavaf, Arafat, şeytan taşlama derken, şimdi de Mekke çevresi geziler gündeme geldi.
Bu planlamalar yapılırken bir önemli gelişme de kafilelerdeki hacılar, birlikte yemekler, birlikte çay, kahve içmekler ve kişi hayatına yeni bir kavram girer oldu: Hac arkadaşlığı.
Doğrusu bilhassa Arafat ve Müzdelife’den sonra uzun Mina yürüyüşü ve neticede şeytan taşlama güç bir ibadet sürecidir. Bu yürüyüşte tanışmalar, yardımlaşmalar daha bir din kardeşliği bağı oluşturuyor.
Yetmiş, sekseninde nineler, teyzeler, amcalar bu zorlu ama Allah’ın yardımını her mü’minin bizzat hissettiği ibadette, o tarlada, bağda, bahçede çalışan yaşlılar adeta gençlere taş çıkarttılar. Bir de Anadolu insanının temizliği, sağlığı, cömertliği ve tatlı dilli halleri burada daha bir görünür hale geliyor.
Bir öğle yemeği menümüzde Uşaklı hacı teyzelerin yapmış oldukları Uşak tarhanasını afiyetle yedik. Sevgili organizatörün sürprizi de ilginçti. İçinde isimlerin, resimlerin, telefonların bulunduğu ‘Hacı albümü.’ Bu güzel bir hatıra oldu.
Gözlemim o ki, buradan dönünce pek çok hacı birbiriyle farklı şehirlerde de olsalar görüşecekler. Yani hac arkadaşlığı tam gerçekleşmiş olacak.
Yaşları, meslekleri, şehirleri farklı onlarca yeni arkadaş edindik. Tıpkı asker arkadaşlığı gibi. Allah’ın evi Mekke’de pek çok anlamlı hatırlar oluşturduğumuz hacı anneler, hacı nineler ve hacı dedeler artık dünyamıza girmiş oldular. Onları unutmak mümkün değil.
En önemlisi de, buradan hayatımıza yeni kattığımız değerlerle yeni bir hayata başlamak.
Arafat’tan sonra kişinin kendini anneden yeni doğmuş gibi tertemiz, günahsız, bembeyaz bir hayat sayfanın içinde bulması, dünyalara bedel bir kazanım.
Burada yaşananların ifadeye dökülmesi gerçekten zor. Herkese özel sayfalar açılıyor burada.