"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kederini paylaştığımız insanların sevincini paylaşmak neden zordur?

Sebahattin YAŞAR
13 Mayıs 2015, Çarşamba
Bir keder durumunda etrafımızda pek çok dostlar buluruz.

Taziye ortamları, hasta ziyaretleri onun için pek ihmal edilmez. Böyle zamanlarda telefon trafiği çok yoğundur. Ne de güzeldir insanın keder, üzüntü, acı durumlarında dostlarını yanında görmesi, ne de insanîdir. Zaten insanın değerini anlamak için, içinde taşıdığı duygular kadar, o duyguların dışavurumu olan sosyal davranışlarını gözlemlemek daha isabetlidir.

İnsanın yaşadığı acı ve keder halleri gibi, elbette yine insanî bir durum var ki, o da insanın yüzünün gülmesine katkı sağlayan, hoş bir ruh hali sunan sevinç durumlarıdır. Hayat bu iki duygu arasında gelip gidiyor. Onun için keder kadar sevinç de insanı insanlaştırıyor, olgunlaştırıyor.

Tabiî göz ardı edilmemesi gereken bir şey de, insanın zıt duygular içinde olduğudur. İnsanın içinde pozitif duygular olan sevgi, saygı, yardımseverlik, iyilik, hoşgörü kadar; nefret, kin, adavet, haset, kıskançlık, kibir gibi negatif duygular da vardır.

Bu duyguların hangisini daha çok aktiflediğimizle güçlü tarafımız ortaya çıkıyor. Yani insan her zaman da, ‘Haydi bakalım, Allah için seveceksin’ deyince, sever hale gelemiyor. ‘Artık Allah için barışmalısın’ deyince, hemen konuşmaya başlayamıyor.

İnsanın içinden gelen ‘haset’ duyguları hemen susturulabilen, hemen tamir edilebilen bir kolaylıkta olmuyor. Ama o haset edilen şeylerin akibetleri düşünüldüğünde, uğrunda hastalanmaya değmediği de anlaşılıyor.

Nice koca koca insanlar var ki, küçücük, basit, anlamsız duyguların esiri haline gelmişlerdir. ‘Ah keşke yapabilseydim, keşke gidebilseydim, keşke susabilseydim, keşke konuşabilseydim’ dediğimiz nice iç seslerimiz vardır. Bütün bu sesler, aslında iç muhakememizin, vicdanımızın sesleridir.

İnsanın bu zıt duygular içerisinde ne kadar başarılı olduğunu görmesinin yolu, neye nasıl tepki verdiğini anlamaktan geçiyor. Yani iç onaylar genelde vicdandan mı çıkıyor, nefisten mi çıkıyor? Belirleyici olan budur.

Meselâ, insanların kederini, acısını paylaştığımız kadar sevincini, neşesini de paylaşabiliyor muyuz?

Güzel olan, içimizdeki bu galip duyguyu tesbit edip, onu tahlile çalışmaktır. Müsbet duygular devamlılığa, menfi duygular da tamire ihtiyaç duyar. En önemli şey, insanın taşıdığı duyguların farkında olmasıdır.

Gururu, kibri, hasedi, yalanı, bencilliği açık yüreklilikle ölçebilmek, yani ne kadar gururlu bir insanım, ne kadar haset duyguları içerisindeyim, ne kadar yalanım var, ikiyüzlülüğüm var, riyam var gibi çok net ifadelerle kendimizi tartabilmek önemlidir.

Bu konularda kendimizi geliştirebilmenin yolu, belki de Asr-ı Saadet yıldızlarına ne kadar benzediğimizi zihinde canlı tutmaktır. Risale-i Nur’larda geçen, ‘kardeşlerimizin meziyetleriyle şakirane iftihar etmek’ kavramını hayatımıza ciddî şekilde katmak durumundayız.

Mü’min kardeşinin kazançlarını, sevinçlerini kendisi kazanmış gibi hissedebilmek, onun neşesi kadar kendi dünyasına neşe katabilmesi tam bir olgunluk halidir. Bunun ilk basamağı, içimizdeki negatif sesleri pozitife çevirmektir. Nefsimiz neyin peşinde ise, tersini gündeme getirmektir. Kazanmak, nefsimize karşı attığımız adımlardadır. Büyüklüğün göstergesi, nefsin isteklerine karşı kazanımlarımızdır.

Acısını, kederini rahat-ı kalple paylaştığımız kardeşimizin; sevincini, neşesini de aynı rahat-ı kalple paylaşabiliyorsak, problem yok demektir. Ama bunu yapamıyorsak, biraz daha hayat dersimizin çalışılması gereken konuları var demektir.

Haset, kin, kıskançlık gibi negatif duygular; pozitif duygular kadar insanîdir. Önemli olan bu duyguları yönetebilmektir. Duygu davranışa dönüşmeden önce, harekete geçiş onayını nefisten mi almış, vicdandan mı bu önemlidir.

Okunma Sayısı: 2213
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı