"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalbine dönmek kendine gelmektir

Selim GÜNDÜZALP
07 Eylül 2014, Pazar
Bitmez çocukluk günlerinden kalan istekler, bitmez…
Bir kelebek görsem, başlar hemen öyküsünü anlatmaya…
Anlatır geçmişini, geleceğini…
Dut ağaçlarının, eriklerin, o bahçelerde saklı ne varsa hepsinin öyküsünü anlatır..
Sıla hasreti gibi…
Sonra sıra bana gelir
Kendimi anlatmaya…
Gönlümü çeler gökyüzündeki bir bulut,
Kanatların içinde yüzdüğü mavilik..
Bazen baharda, çiçek olurum..
Bazen de gecenin o loş karanlığında
Bir hatıraya tutulurum
Her yanım bir güzellikle dolar.
Bazen bir kar suyu olurum,
Kışlarda kendi havamdan dem vururum
Dağlarda akan bir ırmak olurum bazen…
Yerimde duramam, içim içime sığmaz
Belki de ben ben olurum…
Düşerim yollara bir gece vakti
Yol sorarım taşlara, ağaçlara…
Buseler kondururum önümde duran yapraklara
ve dahi beyaz pembe güllere…
Dereye inerim susadığım zaman.
Irmağın suyuna bulanırım…
Kayalardan seke seke geçerim
Birinden diğerine atlarım.
Balıklarla oynaşırım sularda,
Ovanın düzünde koyunlarla…
Rabbim!
Ne kadar da güzel yaratmışsın her şeyi…
Aş olurum, pişerim tencerelerde.
Nereye gitti yer sofraları?
O sofralara bağdaş kurmadan olmaz..
Buğday olurum, öğütülürüm değirmen çarklarında…
Savrulurum dört bir yana…
Çamaşır kazanlarında kaynarım.
O kadar fazladır ki kirim,
Yıka yıka bitmez…
Kimse görmeden arka bahçelere dolanırım.
Orda ne bulurum bilmem…
Bir taşın ardında mı saklıdır acaba çocukluğum?
Bulut beyazlığıyla denizlerin köpükleri buluşur ufuklarda…
İşte o zaman her ikisine birden kavuşma sevincimi bir bilseniz…
Ah bir bilseniz..
Özlem mesafeleri kapatmaya yetmez.
Yol biter, kavuşmak bir türlü gerçekleşmez…
Uykularda söyleşir halim
Rüyalarda konuşur dilim…
Gecelerden korkmuyorum kendimden korktuğum kadar…
Rabbim, ne kadar da güzeldir gecelerin…
Her iki yanda dağlar yürür hayatımdan…
Bir ırmak olur akarım iki dağın arasından..
İki günün arasında akan ömür gibi…
Korkumuz var elbet ölmekten ve dahi yaşamaktan
Kolay değil emaneti O’ndan alıp O’na vermek…
Aldığı gibi tertemiz verebilmek.
...
Ne taşıdığını bilmeli insan
Ne yaşadığını da bilmeli.
Evet, bir ağaç altında oturup konuşmak kolay
Hayatın bunca koşusturması altında
konuşmak kolay mı zannediyorsunuz?
Bir şeyler söylemek kolay mı?
Havada kırlangıç değilim ki,
bir yükselip bir alçalayım,
Dalgalarla dalga geçeyim?
Hayatın dalgalarında adım atmak
kırlangıç kadar kolay değil insan için,
Gökyüzünde yıldızlar uçuyor yolumu bulayım diye,
Güneşler doğuyor arzu ettiğim noktaya ulaşayım diye…
Ben bir bakıyorsun, kapanıyorum içime, anlayamıyorum bu neden böyle.
Bahar gelmeden önce tam diyorum ki; “çiçekleri seveyim, baharı doya doya yaşayayım”
Bir de bakıyorum ki bahar geçmiş…
Niçin böylesine hep kaçırırım trenleri, gemileri?
Neden böyle hep kaçırırım fırsatları?
Meded Allahım meded..
Oysa kötü bir niyetim yok.
Güzel bir niyet, iradeyle terbiye edilmezse, ülfet denen hastalık da girince araya, güzellikler de geçiyor bir bir saati gelen vapurlar gibi…
İnsan demek ki tetikte olmalı.
Nefsiyle ateşkes yapmamalı, sulh yapmamalı, barışmamalı…
Dikkatli olmalı..
Dikkatli olmaya değer bu hayat.
Kaçırılmamalı fırsatlar, kaçırılmamalı baharlar, hatta akşamlar…
Belki de son akşamdır, belki de son bahardır…
Kimsenin garantisi yok gelecek seneye…
Ol bir bahara kim öle, kim kala sağ…
Evet, hayatın ötesi de güzel, ama
bu kıyılarda ne yaşıyorsan,
Odur buradan yanında götüreceğin.
Güzelliği götürdüğünde bil.
Evet, şimdi uzaklardan gelen bir ses var.
Salâ sesi mi, başka bir ses mi?
Gece vakti ne ola ki?
Bilmem…
Belki de bir kuşun bir köşecikte dem çekmesidir,
Rabbini anmasıdır…
Bana da hatırlatıyor görevimi belki..
Kafamda neler dolaşıyor, neler…
Fabrika önünde dağılan işçiler,
Okul önünde akıp giden öğrenciler,
Her yer kalabalık…
Dağılıp gidiyorlar.
Ben de onlardan biriyim.
Ne de kolay kaybolmak kalabalıkların içinde…
Oysa kalabalıklara dur demek varken,
niye kaybolmayı seçiyorum böyle erkenden?
Evet, evet, evet.
İçimde bir çocuk, çekip duruyor beni.
“Haydi gidelim anneye” diyor.
“Eve dönelim” diyor.
“Kalbimize dönelim” diyor.
Kolay dışarılarda gezmek, kolay kaybolmak.
Kendine gelmek, evine dönmek, anneye dönmek, kendine gelmek, kalbine dönmek kolay mı zannediyorsunuz?
Bir deneyin bakalım, bir deneyin.
Ama o zaman anlayacaksınız her şeyin oradan başladığını, orada bittiğini, her şeyin orada güçlü olduğunu, suyun orada akıp gittiğini, kaynağa oradan dağıldığını.
Evet, oraya varmayan, nereye varırsa varsın, gurbettedir.
Kalbine, evine dönen, sıla-i rahim yapmıştır, gurbetten kurtulmuştur.
Hatta ölüm korkusundan bile kurtulmuştur.
Kim bilir, belki de ne fırsatlar vardır orada…
İnsan aradığını bulduğu zaman, oraya doğru el atınca, oraya doğru varınca,
Kim bilir nelerle karşılaşacak.
Bir arasa, bir arayış içerisine girse bulacak.
Evet, bulduğu zaman anlayacak, bulduğu zaman anlayacak..
Anlayacak, ağlayacak..
Ağlayacak, anlayacak...
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah
Okunma Sayısı: 1688
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı