"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Din ve bilim adına işlenen cinayetler

Şemseddin ÇAKIR
05 Kasım 2016, Cumartesi
Bir türlü demokrasiyi bürokrasinin esaretinden, din ve bilimi de ideolojinin şirretliğinden kurtaramadık.

Son günlerde yine Mehdilik ve Bediüzzaman düşmanlığı depreştirilmeye başlandı. Bunun arka planında ne olduğunu bilsek de deşifre etmeye şimdilik lüzum yok. Şu anda yapmaya mecbur olduğum, bazı safdil cahillerin kafası karışmasın diye meselenin doğrusunu izah ve isbat etmektir.

22 Ekim Cumartesi günü, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi İslâm konferans salonunda düzenlenen sempozyumdan Diyanetin hutbesine ve bazı şöhret budalalarına, seçme ve saçmalarından naklederek din, bilim ve insanlık adına o iddiaları reddediyorum.

Bu haberleri gazetelerden, Diyanet hutbe ve sitelerinden isteyen takip ediyor, ben de okuyunca üzüldüm. Zira insanların ebedî felâketi için kılını kıpırdatmayıp zalimlere dalkavukluk yapanların insanlığın ebedî saadeti için çalışan bir mazlûm söz konusu olunca hemen düğmeye basılmış gibi hücuma geçtiklerini ibretle gördüm ve Cuma hutbelerinde de buna şahit olduk. Benim gibi bazı arkadaşların imamlara tepki gösterdiğini bizzat müşahede ettim ve bunun dinin yeniden yorumlanması projesinin bir parçası olduğu iddiasına ait endişelerim arttı. Gerçi onları zoraki cepheye sürülmüş yorgun askerler gibi görüyorum, çünkü sorduğum imam “Ben de istemiyorum, katılmıyorum, fakat bu resmî hutbeleri okumaya mecburuz” dedi. Yoksa ehl-i sünnetin ittifak ettiği bir konuda böyle sorumsuz ve mesnetsiz iddialar onları vebal altında bırakır.

Dost düşmanın Bediüzzaman dediği birine karşı çıkmak, sadece onu değil, ona bu ünvanı veren ehl-i fazl ve ilim erbabı insanları da itham olduğu gibi, din düşmanlarına yardım olur.   

Neymiş, mehdi inancı Kur’ân-ı Kerîm’de yokmuş. Bu bir kere Kur’ân inancına aykırı bir sözdür. Zira Cenâb-ı Hak “yaş ve kuru herşey ap açık o kitapta vardır” (Enam 59) buyuruyor.  Kur’ân-ı Kerîm, tabiri caiz ise, insanlığın anayasasıdır ve bazı meseleleri fezleke ve şifre şeklinde ifade eder, huruf-u mukattaa gibi. Bunları da ehli anlar, yani diğer ifade ile Kur’ân-ı Kerîm âyetleri muhkem ve müteşabih olarak ikiye ayrılır, müteşabihatı ancak Efendimiz (asm) ve ilimde rasih olanlar anlar (Al-i İmran, 7) onun için profesörlük yetmez. 

Bunların hangisi acaba ilimde rasih? 

Madem bu şifreleri ancak başta Efendimiz (asm) çözer, o halde neden iddialarına Efendimiz’in (asm) hadis-i şeriflerinden delil getirmiyorlar? Getiremezler, çünkü 300  civarında hadis, onların iddiasının hilafına bu gibi meseleleri ifade ediyor. Hiç Kur’ân-ı Kerîm’de olmayan bir meselede Efendimiz (asm) bu kadar tahşidat yapabilir mi? Zira Cenâb-ı Hak “O kendi heva ve hevesinden hiçbir şey söylemez, onun söylediği ancak Allah’ın vahyidir” (Necm, 3-4) buyurmuyor mu?               

Şimdi başta Kur’ân-ı Kerîm’den misal verelim.

Cenâbı Allah âyet-i kerimesinde “Onun (kıyametin) şartları gelmiştir” (Muhammed, 18) buyuruyor. Elbette Efendimiz’e (asm) bu meyanda sorular soruluyor, işte Efendimiz (asm) bu hususta vaki sorulara verdiği cevaplarla kıyamet alâmetlerini sıralıyor. Bu hususlardaki rivayetlerin en önemlileri üç tane olup onlar da; Deccal’ in hurucu, Mehdinin zuhuru ve Hz. İsa (as)ın nüzuludür. Bunların her biri hakkında çok uzun bilgiler vermek isterim, ancak mevzu Hz. Mehdi olduğu için, ona dönmek istiyorum.

Bu meselede söz sahibi ahirzaman peygamberi Fahr-i Kâinat Efendimiz Muhammed’dir (asm) ve bu gibi hadis-i şerifler Kütüb-ü Sitte’de mevcuttur; Sahih-i Buhari, Müslim, Ebû Davud, Tirmizi, İbn Mace, Hakim, Taberani gibi ekser kitaplarda geçer, bilhassa Kitab’ül Mehdi, Kitab-u Eşratussaa ve Kitab’ül Melahim gibi eserlerde toplanmıştır ve bu gibi hadisleri daha çok Hz. Ali, İbn Abbas, İbn Ömer, Talha, İbn Mesud ve Enes (ra) gibi ravilerden mervidirler. 24. Sözün 3. Dalındaki hadis kriter veya usûllerinin okunmasını tavsiye edip bunun edile-i şeriyyeden icma ve kıyasla da sabit olduğunu belirterek, delillere geçelim ve birkaç numune sunalım.

1- Sahih-i Müslim de çok önemli, metni bir sayfa tutan bir hadis şerifte “Mehdinin deccal ile görüşmesi, deccalın kendisine tabi olmasını istediği halde imanı kavi o zatın (Mehdi) ‘benim İlahım var’ deyip reddedeceği...” (Sahih-i Müslim, c. 4, s. 2257) çok açık bir şekilde anlatılmaktadır, ancak bu sahih ve müteşabih hadisi anlayamadıklarından din ve ilimde sathi, enaniyeti kavi ulema-i su hurafeye tatbik etmişlerdir, fakat doğru tevili yapılınca aynen vuku bulduğu anlaşılır ve Hüccet’ül İslâm İmam-ı Gazali “Doğru haberin butlanına gidilmez” demiştir. 

2- “Mehdi bizden ve Ehl-i Beyttir, Allah onu bir gecede ıslah eder, ahirzamanda ümmetin başına çok belâlar gelir, kimse kurtulamaz, ancak bir adam (mehdi) ve ona uyanlar kurtulur ve o Allah’ın dinini en iyi bilendir.” Kaynağı Ebu Davud. 

3- “Arıların beyi etrafında toplandığı gibi, insanlar mehdinin etrafında toplanır. (Tırmanış emsal 6. no 2869)

4- Ümmetim etrafında toplanacağı on iki imam gelinceye kadar bu din ayakta duracak, sonra millet zillete düşecek ve mehdinin zuhuru ile izzete tebdil edilecektir (Ebu Davud, Mehdi, 1 )

5- Hz. Ali’den (ra), “Mehdi bizden ve Ehl-i Beyt’tir. Dini ben başlatırım, o hitama erdirir. Allah onu bir gecede ıslah eder.” (İbn Mace, Fiten)

6- “Biz Abdulmuttalib’in çocukları Cennet halkının büyükleriyiz. Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi (İbn Mace, Fiten, 34)

“Küfür ortaya çıkıp hükümleri insanlığa geçerli olmadıkça mehdi çıkmayacaktır” gibi…

Yine Hz. İsa’nın inip Mehdi’ye tabi olacağı sahih rivayetlerde kesin olarak mevcuttur. (Ali el Muttaki, K. Burhan no: 260), (Suyuti Elhavl, 2/161), (Berzenci, El iş, 236)

“Mehdinin deccal ile mücadelesi esnasında Meryem oğlu İsa ona yardım için iner” hadisinin de sıhhatinde şüphe yoktur.

Daha bu meyanda çok hadis-i şerifler var, fakat iyi niyetlilere bu yeter, yoksa “Hidayet senden olmazsa dirayet neylesin yarar, Arapça bilse de Ebu Cehl’e âyet neylesin ya Rab” demek mecburiyetinde kalırız. 

Her ne ise şimdi yeniden bu gibi mücadeleler şiddetlendi, bir tahrik var demektir. Allah yardımcımız olup nusretini yâr, bizi her iki cihanda bahtiyar eylesin emin!

Not: Diyanet bu gibi meselelerde samimî ise, tarafsız bilim adamlarından bir müzakere veya münazara meclisi oluştursun, bu ve benzeri konuları tartışalım. 

Okunma Sayısı: 2375
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nuristan

    5.11.2016 18:56:48

    Notunuz çok orjinal hocam

  • vefa umurca

    5.11.2016 14:45:34

    tebrikler, Şemseddin bey.

  • said yazar

    5.11.2016 08:59:29

    Sayın hocam Tebrikler. Daha sık yazın. Selam ve dua ile

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı