"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’da letaif-i aşere kavramı

Şeyma TÜRKAN
01 Mayıs 2016, Pazar
Risale-i Nur'da pek çok yerde geçen "latifeler"den maksad nedir? İnsanın cami olan mahiyetinde pek çok lâtife bulunmaktadır.

Bu lâtifelerden en çok bilinenleri “letaif-i aşere” olan on lâtifedir. Bediüzzaman Hazretleri de bu on lâtifeyi şu şekilde beyan etmişlerdir; Vicdan, asab, his, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye, kalb, ruh ve sır. 

Hükema ve ulemalar letaif-i aşereyi, on lâtifenin penceresi ve nümunesi hükmünde olan havass-ı hamse-i zahirî (beş duyu organı), havass-ı hamse-i bâtına (kalbe bağlı olan beş batınî meleke) diye tabir ederek başka bir surette ele almışlardır. 

Havass-ı hamse-i zahirî beş duyu organımızdır. Havass-ı hamse-i bâtına ise kalbe bağlı beş duygu olan hiss-i müşterek (hayâl kuvveti), müdrike (akıl), vehim (vâhime), hâfıza, mutasarrıfadır (meydana getirici hayal kuvveti). Üstad Hazretleri bu lâtifeler dışında saika (sevk eden), şaika (şevk veren) ve hiss-i kabl-el vuku (bir şeyi vukuundan önce hissetmek) gibi daha pek çok letaif olduğunu ifade etmişlerdir. 

Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri, İmamı Rabbani’ye dayanarak şu on lâtifeyi nazara verir: Kalp, Ruh, Sır, Hafi, Ahfa, Heva, Anasır-ı Erbaa [1. Nur (Akıl), 2. Hava (İrade), 3. Su (Rahmet), 4. Toprak (Hıfz ve Himaye)] Bu dört unsurdan da bunlara münasip ve mümasil, insandaki mahiyet ve özelliklere işaret edilmiştir.

Bu lâtifelerin her biri, Esma-ül Hüsnanın cilveleri olmakla beraber, insanın kalb cüzdanına yerleştirilmişlerdir. Her bir lâtifemiz, bir hazinenin anahtarı hükmündedir. 

Mektubat Risalesinde imanî meseleler akıl midesinden  girdikten sonra, bütün lâtifelerin derecelerine göre çeşitli hisseler aldığı ve bu kuvvelerin veçhini ebedî hayata çevirdiğimiz takdirde her bir lâtifenin kendine lâyık bir surette kulluk vazifesini  yerine getirdiği anlatılmaktadır. Meselâ yapılan ibadet ve tutulan oruç vasıtasıyla kalp, ruh, akıl, sır gibi lâtifelerimiz terakki ederek feyizlenmektedirler. 

Mesnevî-i Nuriye’de hususî âlemlerin merkezinin şahsımıza ait olduğu ve her hususî âlemin anahtarlarının ise, o âlemin sahibinde olup letaifine bağlı olduğu beyan edilmektedir. Binaenaleyh meylimizi hayra sevk etmediğimiz takdirde o lâtifeler sönüp ölmeye mahkûm hale gelmektedir. 

Ayrıca ruh kuvvemiz sınırlandırılmamıştır. Nitekim hakikî ubudiyet ile alay-i illiyyin mertebesine çıkılabilmektedir. Hayatın mihveri olan lâtifemiz ise, kalptir. Çünkü bu lâtife, gaybî âlemlerle irtibat halinde bulunmakla beraber, manevî bir harita vazifesi görmektedir. Ayrıca kalp lâtifesi için, vicdan ve dimağ kanallarından gelen feyizlerin temerküz ettiği bir lâtifedir diyebiliriz. 

Netice-i kelâm, imanın mahalli olan kalbe ehemmiyet arz etmek gerektir. Zira kalp, bütün lâtifelerimizin kumandanı olmakla beraber,  lâtife-i Rabbaniye diye tabir edilmektedir. 

Okunma Sayısı: 8181
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı