AKP hükümetinin Risale-i Nur Külliyatını bandrol fitnesiyle “devlet tekeline” aldırdığı ilk zamanlarda, Nur Talebeleri 5. Şuâ’ya odaklanmışlardı.
Hem Denizli, hem de Afyon’daki komünist ve masonlar daha ziyade bu eser üzerinde durarak mahkemeleri yanıltmaya çalışmışlardı. Şuâlar’ın metni elimize ulaştığında, ilk kontrol ettiğimiz kısım da 5. Şuâ olmuştu.
Bediüzzaman Hazretlerinin çeşitli mektup ve müdafaalarında 5. Şuâ’yı tarifi ilginçtir. İlk telif tarihinin 1907 olması, buradaki hadis-i şeriflerin genel manaları ve buradaki manaların zaman içinde açılması gibi çok hususlar dikkatimizi çekiyor. Denizli zindanında, mahkemenin tahliye kararını verdiği zamanda, 5. Şuâ bahane edilerek tahliyeler tehir edilmişti. Çok ilginçtir ki; bu esere rağmen hem Risale-i Nur Külliyatı hem de Bediüzzaman ve talebeleri beraat etmişlerdi.
KEMALİSTLER AFYON’A HAZIRLIKLI GELDİLER…
Hükümetin, Diyanet gibi herkesin ortak değeri olan bir kurumu alet ederek dikte etmeye çalıştığı sansürlü Şuâlar’daki 14. Şuâ’yı dikkatlice okuyanlar, müstebitlerin acelesini göreceklerdir. Demokrasiye; yarasanın güneşe karşıtlığından daha çok düşman olan Kemalistler, dünya konjonktörünü doğru okumuşlardır. Hür Avrupa’ya arkasını dayayacak Demokratlara mağlûp olacaklarını ve Risale-i Nur ile baş edemeyeceklerini çok iyi biliyorlardı.
II. Dünya Savaşının felâket cihetine bakarken hür Batının Müslümanları komünizm ve istibdada karşı korumaya almasını, bizdeki tek parti istibdadının bitmesini, Amerika’nın yardımıyla emperyalist Avrupa’nın İslâm âlemindeki boyunduruğunun kırılmasını ve komünizmin gerçek mahiyetinin ortaya çıkmasını asla unutamayız. İşte bu iyileşen şartlarda Nurların şahlanışını, Demokratlara desteğini ve kendi zilletlerini engellemek üzere Afyon hapsini tertip etmişlerdi. Kemalizmin münafıkane yapısını, çalışma metodolojisini, sığınaklarını, müttefiklerini ve daha doğrusu mahiyetini 14. Şuâ’da anlatan Üstadı dinlerken; esere tarihî dokusuyla da muhatap olmamız gerekiyor.
KEMALİZMİ 14. ŞUÂ ANLATIR…
5. Şuâ ahir zamanın genel haberlerini anlatıyor olmasına karşın; 14. Şuâ meseleyi herkesin anlayabileceği düzeyde misalleştirir. Denizli’den Ankara’ya giden eserler Kemalistlerin kendi mahiyetlerine ayna olurken, Afyon savcısı bu aynadaki resimleri Bediüzzaman’a gösterir. Ankara’daki ulema-is’suun geceli gündüzlü çalışmalarının neticelerini de orada görüyoruz. O dönemde üniversite, yargı ve bürokrasinin ittifak halinde Müslümanlara nasıl saldırtıldığının fotoğraflarını da ihtiva eden 14. Şuâ’nın bugün neden sansürlendiğini tam anlayabilmek için, Kemalizmin İslâma ve Türkiye Devletine karşı duruşunu tekrar hatırlamak gerekir. Hakikate kör ve mantıkî ifadelere sağır davrananların şu tekeldeki sansüre nasıl bir bahane bulacaklarını ise bilmiyoruz.
BANDROL TEVKİFİ NE KADAR SÜRECEK?
Hayatlarını Risale-i Nur’un neşrine adamış ve Üstadın yanında bulunmuş ağabeyler de bandrol oyununu anladılar. Siyasal İslâmcı siyasetlerin ve dünya menfaatleri uğruna onlara servis yapanların iğfalleri kısa sürdü. Yakın bir zamanda, siyasî tarafgirliklerin kapattığı gözlerin de açılacağını ümit ediyoruz. Kemalistlerin Risale-i Nur’a karşı oynadıkları bu son oyunda kullanılanların hiçbiri hallerinden memnun değiller. Bir dokun bin ah işit kâse-i fağfurdan… Medyaya yansımasını istemedikleri dost sohbetlerinde, bu oyunun dehşetini bürokratlardan vekillere kadar herkes itiraf ediyor. Gel gör ki; ne nedametleri, ne itirafları ve ne de hakikati çıplak görmeleri neticeyi değiştirmiyor: Risale-i Nur el-an tevkif edilmiş durumda…İnşallah tevkif müddeti, müellif-i muhtereminin Afyon zindanında geçirdiği süreci aşmaz, diye duâ ediyoruz. Kızmanın, kahretmenin ve üzülmenin zamanı değil, dua zamanı… Receb-i Şerif geçmeden bu arzumuzun, gözyaşlarıyla yazacağımız dilekçelerimizin dibacesinde yer almasını istiyoruz… Bu duâ sağanağı hep devam etsin.