"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AB yolculuğuna yeniden Bismillah

Şükrü BULUT
17 Eylül 2018, Pazartesi
Hadiselerin; geçmiş, hal ve gelecek boyutlarını gözden kaçıranlar, içine düştükleri labirentlerde kendilerine sunulan aktüalite ile meşgul olurlar.

Düşürülenlerin ihatasızlığı ile düşürenlerin kuşatma stratejileri burada önemli iki husustur.

Türkiye ve Türkiye’yi idare eden siyasetçilerin ihtiyari-gayr-ı ihtiyarî düştükleri labirentleri kuşatan insaniyet ve demokrasi karşıtı global cereyanların tahripkâr yeni stratejilerinin tazyikiyle, ülkemiz tekrar AB kulvarına taşınmış görünüyor. Hem Türkiye’nin AB sürecinin ve hem de AB’nin bizzat kendisinin birer netice olduklarının farkına varamayanlar; bazen AB’nin yapısını, çoğu kez de üyeliğimizi tartışıyorlar. Halbuki değişmeyen neticeleri tartışsanız da kimseye faydası olmaz. 20. yüzyıldan itibaren dünyayı hegemonyasına almaya kalkışan semavî din ve demokrasi karşıtı cereyanların; milletleri, inançları, medeniyet ve kitleleri tehdit ettiği bir sürecin sonunda AB ortaya çıkmıştır. Küresel tahripçilere karşı medeni milletlerin kendilerini savunma ve korumaya almalarıdır AB. Diğer taraftan da, yine o materyalist ve hürriyet düşmanı global hareketin sebep olduğu dünya harplerinin oluşturduğu düşmanlıkları bitirme projesidir.

AKP’nin de; şu on beş yıllık kazasız belasız iktidarını (on beş Temmuz hariç tutulursa) AB’ye borçlu olduğunu bir tarafa not edelim. 2004’te AB’ye tam adaylık sürecine giren ve ortaklık fasıllarını açmaya başlayan AKP’nin havaî fişeklerle yaptığı kutlamalar, AB siyasetçilerine kökeni “siyasal İslâm” olan bu iktidara karşı inşa ettikleri bütün bariyerleri kaldırtmıştı. Belki burada, ABD ve AB’deki neocon ve neoliberal ittifakın da bu yeni telâkkide tesirli olduğunu söyleyebiliriz. 

Bu yolculuğun 2007’den sonraki süreci önemlidir. 2010’daki referandumlara geldiğimizde AB’nin demokrat yöneticileri şaşkınlıklarını, beyanatlarıyla kamuoyuna duyurdular… 

AKP’nin mahiyetini anlayabilmek için, bu yakın geçmişe 2010-2011 aralığından bakmamız vacip gibi görünüyor… Seymur Hersh ve diğer bazı cesur gazetecilerin, neoliberal-neocon ittifakın hadiselerin üzerine gerdiği siyah örtüyü kaldırıp, hakikati gösteren resimler, arşivlerdeki tazeliğini koruyor. Bu felâkete palyatif bir merhem olarak iktidara getirilen Hüseyin Barack Obama, zamanımızın deccaliyet kuvvetlerini teşkil eden ittifakın tahripkâr hücumlarını kısmen durdurdu. Ne Kiev ihtilâli ve ne Yunanistan, İspanya ve İtalya’yı AB’den koparma senaryoları ve ne de Euro’yu tedavülden kaldırma tezgahları netice vermeyince, neoconlar IŞİD heyulasıyla hem II. Avrupa’yı ve hem de Amerika’yı dünyaya rezil ü rüsvay ettiler. İnsanlık bir kez daha vahşiler gayyasına battı. Zayıf AB’nin ancak seyirci olduğu Irak-Suriye’deki felâketler medeni Batı’nın yüzünü kızartacak bir utanç belgesi olarak tarihin raflarına kaldırıldı.

AKP’NİN EN BÜYÜK EKSİĞİ: DEMOKRASİ

Demokrasi yolunda samimî olmak… AKP’nin yönetici kadrosunun bize yansıttığı resimler böyle değildi:

Kopenhag kriterleri yerine Ankara kriterleri… AB yerine Şanghay ittifakı. Dolar ve Euro yerine TL’nin global ticarette kullanımı. Kemalizmin yeniden hortlatılması. F. Gülen bahane edilerek dinî cemaatlere ve sivil topluma dizayn. Suriye’de Astana sürecine neoconlar lehine zaman zaman ihanet. Kuzey Irak’taki eşkıyaya devlet muamelesi…

Daha bunlara mümasil onlarca husus AKP’nin demokrasideki samimiyetsizliğini ortaya koydu.

Halbuki AB’nin kendisi bir demokrasi projesiydi. Devletler, ölüm vartalarından ancak hürriyet ve demokrasiyle kurtulabilirlerdi. AKP’nin bunca gecikmeli anlamışa benziyor.

Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve milli bağımsızlığı, ne Çin’in Yuanı ve ne Rusya’nın askerî desteğiyle ve ne de- şimdilik tekrar hücuma geçen- neocon neoliberallerle ittifakla sağlanamazdı.

Neoliberallerin fitilini ateşledikleri 15 Temmuz ile Türkiye ölümcül bir darbe almıştır. Cemaat bahane edilerek ülkenin yarım asırlık mahsulatı yağmalanmış ve Yargı, Emniyet, teknokratlar, üniversite, sağlık ve sanayide yarım asırlık emeğini ülke kaybetmiştir. Bu ihtilâl ve kalkışmalar sebep gösterilerek devlet kevgire döndürülmüştür. Hamasi beyanlar ve palyatif tedbirlerle bu derin yarayı halktan ve milletten gizlemek nereye kadar?

Devletin; ciddî, vatanperver ve durumun vehametini bilen kadroları, AB’nin Türkiye için korunaklı bir liman olduğunu nihayet anlamışlar diye ümit ediyoruz. Bu gayet önemli ve geniş konuyu müşahhas örneklerle, zaman zaman siz sevgili okuyucularımızla paylaşmaya gayret edeceğiz inşaallah.

Okunma Sayısı: 1885
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zeliha ozpamukcu

    18.9.2018 22:32:21

    Allah razı olsun Şükrü Abi .Bu kadar önemli gündemler içinde tamda risalei nurun bakış açısıyla yapılacak yorumlara ihtiyaç şiddetlenmişken sizin yazınızı gazetemizin görmek bizi çok rahatlattı. Meseleye en kestirme noktadan yaklaşmak zaten risalei nurun metodu değil mi ve sizde bunu yazılarınızda kullandığınız sürece devam inşaallah

  • Mikail Yaprak

    17.9.2018 23:08:50

    Evet, yeniden Bismillah!.. Aslında her şeye yeniden Bismillah! Nurculuğumuza, gazeteciliğimize, uhuvvetimize, ihlasımıza, okumalarımıza ve birlikteliğimize yeniden Bismillah!..

  • İ.Seyda

    17.9.2018 22:29:50

    "Hz. İsa gelecek, şeriat-í Muhammediyye ile amel edecektir" hakikatenin arkasında bir sır vardır. O da şu olabilir, dikkat edilirse ibadet edecektir demiyor, amel edecektir deniliyor. Amel kelimesinin lügat anlamı ise şudur: AMEL: İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. * Kâr, iş işleme. * Dini bir emri yerine getirme, tatbik etme. İtaat. İbâdet. ** Bu açıdan bakıldığında Hz İsa'nın mesleği, şeriat-í Muhammedi'ye ve Avrupa Birliği'nin normları ve standartları arasında yakın bir ilişki olduğu kanaatini taşıyorum. Bize düşen bu yaklaşımı daha fazlası ile Dile getirmek kamuoyunu anlatmaya çalışmak olmalı. Bunun için ise ülkemizden bakışın yanında AB'den bakışa da ihtiyaç var. Yazının bir Seriye dönüşmesi niyetiyle devamını bekliyoruz..

  • Feyzullah

    17.9.2018 20:30:56

    Bundan böyle nur perspektivinden kusatici ve kucaklayici bakislarla yorumu okuyacagiz insaallah...

  • Can

    17.9.2018 20:15:52

    Ooo şükrü ağabey hoşgeldiniz.

  • Enes

    17.9.2018 18:30:18

    Gençler olarak yazılarınızı yeterince okumadiğımızı düşünüyorum. Bu konuda dikkatimizin dağınık olması bir sebep. Ama artık her hafta daha dikkatle takip edeceğiz. Ayrı kalınca bunu idrak ettik. AB yolculuna ve yeni asyadaki yorumlara devam..

  • Huseyin

    17.9.2018 17:32:09

    7 ay sonra müşerref olmaktan mütehassıs oldum Sayın Abim!

  • Yusuf

    17.9.2018 16:49:05

    Bu bakış açısına şiddetle ihtiyacımız var.Tebrikler ve teşekkürler

  • Ahmet Said

    17.9.2018 15:09:48

    Agabey hos geldiniz

  • Rüstem Garzanlı

    17.9.2018 12:33:54

    Şükrü hocamız pay-pas ameliyatından sonra bir müddet dinlemeye geçti, bu müddet zarfında hayal ve tasavvur ettiği engin bilgilerle yeniden görevi başına dönerek, Avrupa ile Asya arasında kurduğu köprü üzerinden tesis ettiği meş'ale altında Yeni Asya'ya yazdığı yazılarını özlemiştik. Hoş geldiniz! Hocam....

  • Ahmet

    17.9.2018 06:23:52

    Şükrü bey AB noktasında size katılıyorum. Gelecekte huzur olacak sa ancak hukukla olacaktır. İnsanlar niye terörist olur acaba? Sorduk mu ,genç yaşta ölümü göze almak, bunları buna zorluyan ne. açıklayayım :hukuksuzluk, milliyetçilik söylemi,hamaset, allahın insanlara bahşettiği hakkı yok etmek.sofi haci madde hafkare türkçe bilemezler di nahale gufede,ama onların çocukları kürtçe bilmiyorlar.Şükrü bey, ben sen oyuna gelmeyiz ama doğuda "renkleriniz ve dilleriniz allahın ayetidir" diyen ,terörist dediğimiz insanlara arka çıkan beş vakit namaz kılan insanlar var.ve derler ki 50 milyona yakın kürdü asimile eden devletler var mücadele bunun için ediyorlar. Çok basit bir çözüm yokmu diyorlar.Allahın kitabı ne diyor ,hokuk çevresinde çözüm ne .Devletlerin söylemi dinmidir ki diyorlar ,sen hak hukuk ve adaletli ol yabancı güçler bu bölge de barın namazlar diyorlar. Şükrü bey teşekürler.

  • çetin acar

    17.9.2018 05:25:58

    uzun zamandır yazılarınıza okuyamıyorduk. çok değerli fikirlerinize ve size gerçekten ihtiyaç var. daha sık yazmanızı dileriz.

  • Ali Tam

    17.9.2018 01:06:35

    Ehlen ve Sehlen Şükrü Ağabey ! Hosgeldiniz sefalar getirdiniz. Gecenlerde sizin ve Sami Cebeci gibi Nur Hizmetinde temayüz etmis sevgili agabeylerimizin kalemleriyle tekrar yazilarina devam etmesinin lüzumu üzerine bir yazi yazmayi cidden kalbimden geçirdim. Ne mutlu size burada yeniden ancak size has uslüb ile yeniden rastlamak. Darısı gayyur, sıddık Sami Agabeyin başına.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı