Son zamanlarda “kandırıldık!” kelimesini ne de çok duyar olduk.
Hayatlarını ilme vermiş yüksek rütbeli akademisyenlerden tutunuz, Bab-ı Âli’de doğup yarım asırdan ziyadedir gazete sütunlarında halka vaaz eden köşe yazarlarına kadar… Dinî cemaat mensuplarını, ırkçı fikirlerle Türkiye’ye fayda sağlayacaklarını zanneden zümreleri ve yüzlerce sivil toplum temsilcisini bir kenara koyuyoruz.
Meşhurların sesleri gitgide koroya dönüşüyor: “Kandırıldık! kandırıldık!” Hadise, gitgide Sadi’nin Bostan-Gülistan’ındaki kafadar hırsızlarca kandırılan çiftçinin hikâyesine dönüşüyor... Hele bilhassa Avrupa ile iç içe yaşayan bazı liberallerimizin nedamet nidalarını duydukça, biz de üzülmüyor değiliz...
Esasında kandırıldık diyerek U dönüşüne sapanları tebrik etmek lâzım. Seslerini çıkarmayabilirlerdi. Bazı İslâmcı geçinen pişkin yazarlar gibi susabilirlerdi. Araştırmacıları on beş sene önceye mecbur edip, arşivleri tarattırabilirlerdi... Yaptırmadılar... Fazilet gösterdiler, onları bu cihetiyle tebrik ediyoruz. Bu manzarayı, 12 Eylül’ün neticesi olan ANAP senaryosunu baştansona takip edenler aynen tekrar görebilirler. 1983’te ihlâsla vatan ve milleti kurtarmak isteyen siyasetçilerimiz, aydınlarımız ve gazetecilerimiz 1990’a gelirken kandırıldık demişlerdi. Merak edenler, 1983’teki manşetlerle 1990’daki manşetleri karşılaştırabilirler.
Peygamberimiz (asm), “Aldatan bizden beğildir” diyor. Yani önemli olan kandıranlardan olmamak. Fakat şu mevcut hükümetçe kandırıldıklarını iddia edenler, kimlerce ve hangi hadiselerde kandırıldıklarını netleştiremiyorlar. İşin ilginç tarafı, hükümet de bu koroya katılmış durumda... Önce paralel kandırmış...sonra PKK kandırmış ve şimdi de Amerika... Yani, anlayacağınız kandırılan kandırılana...
PEKİ KİM KANDIRIYOR?
Bu kadar ilmü irfan, bunca senelerin tecrübesi ve şu şeffaflaşan dünyada, kimlerce ve nasıl kandırdıklarını ortaya koyamayanların ikballeri tehlikeye giriyor gibi... On beş senedir kandırılmışsın... Yarın kaldırılmayacağın ne malûm. Evvelâ doğrunun ne olduğunu ortaya koymamışsın... Şahsî düşünce ve arzularına göre kürek çekmişsin bunca zaman… Kandıranlara hayır dediğimiz vakit, kimlerce ve hangi sebeplerden dolayı kandırıldığımızı da ortaya koymak zorundayız.. Bütün günahı bir tek şahsa yüklemek ve bu cemaatî zamanda fani bir şahısça kandırıldığını iddia etmenin makul bir izahı elbette olamaz. AKP hükümeti ve kadroları bizi kandırdı, oldukları gibi görünmedi ve vaatlerinden döndü, derseniz; bir başka hakikat ile karşı karşıya kalıyoruz.
Siyasal İslâmcılığı temsil eden Refah kanadından ayrılıp “değişim ve yenilik“ hareketini başlatan asıl çekirdek kadro da kandırıldık diyor... Evvelâ partinin ekonomik ve plânlama motoru kandırıldım dedi ve ayrıldı. Sonra partinin ilk Başbakanı, sonra Dışişleri Bakanı ve ardından partisince cumhurbaşkanı yapılan ikinci adamı da kandırıldığını defalarca ima etti. Dörtlünün üçüncüsü; hoşgörü, hitabet ve muhabbet işlerinden sorumlusu olanı ise daha acı bir şekilde kandırıldığını feryat ile ilân etti. Kendisini kandıranları da Yezid’e benzetti... Kandırılmalar bir sırra bürünmüştü. Zira geride yalnızca bir arkadaşları kalmıştı dörtlü çekirdek kadrodan... Azıcık mantıklı olmamız gerekmiyor mu? Şu çağda, dünyamızın bir köye ve toplumun aynaya dönüştüğü bir zamanda bir kişinin hepimizi kandırması olağanüstü bir durum değil mi?
MÜSLÜMAN ALDANIR, FAKAT ALDATMAZ…
Aldanmak insanî bir zaaftır. Mümkündür… Fakat Peygamberimiz (asm); mü’mini, bir yılan aynı delikten iki defa ısırmaz, derken bizlerin aynı hataya peş peşe düşmememiz gerektiğini söylemiyor mu? Bugün kandırıldık diye feryat edenler 12 Eylül sonrasındaki süreçte de aynı nakaratı seslendirmediler mi? Bugünkü bütün olumsuzlukları yalnızca bir şahsa yükleyip, hâlâ 12 Eylül’ü doğru anlamaya yanaşmayanları daha birçok yılanlar aynı delikten sokacağa benziyor.
Kandırılmanın; genellikle nifak ve desise manalarını tedaî ettirdiğini de biliyoruz. Milletin başına nifak açarak onları felâketlerden felâketlere sürükleyen kişi, düşünce ve cereyanları ağızlarına almaktan imtina edenlerin nedametlerinden bu millete fayda gelir mi, göreceğiz. Biz kandırıldık diye fazilette bulunanların vatan, millet ve İslâmiyete faydası olacak demokrasi, insaniyet ve adalet çizgisinde nedamet gözyaşlarını dökmelerini bekliyoruz. Evrensel kuralları, insanî ölçüleri ve herkesçe takip edilebilir ilkeleri ortaya koymayanlar, yarın bir başka menfaat çetesince kandırılabilirler.
Burada bir hususu hatırlatmakta fayda mülâhaza ediyoruz. Türkiye’de kimliklerini asla gizlemeyen iki gruptan “kandırıldık“ serzenişlerini duymadık.
İlk grup olarak Kemalistleri kastediyorum. Onlardan, AKP’nin kendilerini kandırdığına dair birşey henüz duymuş değiliz.
İkinci grup olarak da Nurculardan... AKP’nin ortaya çıktığı günden günümüze, belli prensipleri çerçevesinde bu hareketin demokrasiyle ve Türkiye gerçeği ile örtüşmediğini söyleyegeliyorlar... Ve onlar hadiselere Risale-i Nur’un ölçüleri ve meşveretle baktıkları için yanılmıyorlar...