Tarih unutmaya müsaade etmiyor. Geçmişi unutup hadiseleri bir tabloda birleştirip değerlendirmeyenleri mütemadiyen tokatladı ve tokatlamaya devam edecektir.
Arap baharı henüz sökün etmemişti. Yeni muhafazakâr kimlikleriyle global dünyada dolaşan troçkistler, tetikçileri aracılığıyla Afrikayı ve Ortadoğu’yu tamamen ateşe vermemişlerdi, o günlerde. Dünya kamuoyunda, Arapların Avrupa’ya çoklukla iltica talebinde bulunacağına dair küçük bir işaret yokken neocon düşünürler öngörü ile (!) bu geleceği yazmışlardı. Arkasından; kökü ve geçmişi olmayan partiler hortladı, Avrupa’da… Bilhassa Avrupa’nın kuzeyinde mantar gibi harekete geçen on binlerce insan önce AfD, daha sonra PEGİDA kimlikleriyle sokağa dökülüp Avrupa’yı Müslümanlardan bilhassa Araplardan koruyacaklarına dair yeminler ettiler. Olayın arka cephesini bilen yandaş medya sustu. Konuşmak isteyen bazı gazeteciler susturuldu ve neoconların mahiyetini bilen Avrupalı siyasetçiler tehdit edildiler. Bu hadise Amerika’nın 11 Eylül ihtilâline gelen süreci hatırlattı… Amerika’yı kurtarmak sloganlarıyla caddelerde yürüyenler… Amerikan yüzyılı… Yeni dünya düzeni… Ve neoconların Amerika’dan başlayarak bütün dünyayı ateşe verdikleri zamanları hatırlatmak istiyorum. Avrupalı neocon siyasetçiler… Sarkozy, Merkel, Rassmussen ve yeni palyaço Viktor. Avrupa’yı Müslümanlardan ve bilhassa Araplardan kurtarmak isteyen kahramanlar… Kızarmayan yüzleriyle söz konusu coğrafyalardan yüzbinlerin neden Avrupa yollarına düştüğünü utanmadan soruyorlar. O mazlûmları ateşe verdirenler kendileri değilmişçesine soruyorlar ve Avrupa savunmasına geçiyorlar. Yüz binlerin Avrupa’nın dinini bozacaklarını, kültürünü tahrip edeceğini ve kimliğini değiştireceğini iddia ediyor, neocon siyasetçiler.
NEOCONLARIN YENİ PALYAÇOSU: VİKTOR URBAN
Urban bir düdük olmuş… Kimin bu düdüğe üflediğini hiç merak ettiniz mi? Macar halkının izzeti, şerefi, tarihî mirası ve insanî değerleri bay Urban’ı hiç, ama hiç ilgilendirmiyor. Yüzüne tüküren haysiyetli AB’li siyasetçilere, onların bunu kendi yüzüne söylemediği iddiasıyla geçiştiriyor. Almanyaya vururken Merkel’i övüyor… Arap mültecilerinin baş sorumlusu olarak Alman halkını ileri sürerken Merkel’in “Multi Kulti ist tot”, “çok kültürlülük öldü” sloganına yapışması, Almanya ile Merkel arasındaki ince çizgi olarak yansıyor, tarih sayfalarına… Angela, Obama’nın, başkanlık yarışına adım attığı anda “Yes, we can”, “evet biz başarabiliriz” sloganını taklid ile, “Ja, wir schaffen es” “evet biz bunu (göçmenler meselesini) başarırız” dedikten sonra, Avrupanın orta yerinde Urbana çektirdiği tel örgüler, neoconların kökende demokrasiden ziyade istibdada yakın olduklarını da ortaya koydu. Sebep oldukları cinayetlerden ötürü susmayı tercih eden bütün Avrupalı neoconların konuşmalarını Victor yapıyor. Bilhassa Alman medyasında yüzlerce haber, beyanat ve Viktor ile yapılmış röportajlar… Dedeleri gibi Avrupa’yı Müslümanlardan korumaya azmetmiş… Ne gariptir ki; Sarkozy, Merkel, Urban ve Rassmussen gibi politikacılar savundukları Avrupa’nın dinine inanmadıkları gibi, mütemadiyen Vatikan ile savaş içindeler. Ahlâksız hürriyetlerin bu siyasetçilerin birinci meselesi olduğu Avrupa’da, Hıristiyan, insanî ve medenî Avrupalılara da yer olmadığını, satır aralarını okuduktan sonra anlıyorsunuz.
Hani bizdeki ulusalcı Kemalistler gibi… Türkiye dinini kaybetmesin diye AB ile savaşan Türk ırkçısı kahramanlar. Çoğu gayr-i Türk. Avrupa’daki neoconların çoğu da gayr-i İsevi. Bu iki kahraman sınıfın bir asra yakındır iç içe ve birlikte çalıştıklarını tarih olarak her zaman isbat edebiliriz.
MÜLTECİ MESELESİNİN HER İKİ YANINDA ONLAR VAR
Libya’yı ateşe veren Sarkozy ile Rassmussen değil miydiler?… Yangınlardan kaçışan mazlûmları batacak teknelere bindirenler de onların görevlileriydi. İHA’larından, Sattelitlerden, o teknelerin Akdeniz’de nasıl battıklarını seyredenler de onlar. Umuda yolculuk vaadiyle yola çıkarılmış kervanlar, sahillerde kırık tabutlarına binmediklerinde enselerinde gizli tetikçilerin kabzasını hissediyorlar, bugün… Suriyeliler Türkiye’de Müslümanlarla ekmeği bölüşürlerken, onları kara yollarıyla tırlara bindirip Budapeşte’de yüzlerce ceset halinde arazilerde terk edenler de Viktor’un bağlı olduğu ekiplerdendi. Deniz korkuttu… Sahilden ayrıldıktan sonra ne bir ses, ne gözleyen bir bakış ve ne de kendilerini duyacak bir kulak olmadığını anlayan mülteciler; kırık teknelere binmek istemeyince, kara yoluna yönlendirildiler. Ve Müslümanların izzetleriyle oynayan neoconlar…Bütün bunların AB komiserlerinin, Obama idaresinin ve dindar AKP’nin bilgileri dahilinde meydana geldiğini mutlaka bir tarafa kaydetmelisiniz. Ta ki, tarih yarın yüzümüze tükürmesin.
İslâm yurdunu yakanlar… Tetikçilerine tırlarla silâh gönderip ehl-i sünnet vel cemaati katledenler, Ortadoğu’nun tarihine kıskançlıklarından ihanet edenler ve gözlerini Şam-ı Şerif’ten sonra Hicaz’a dikenler… İşte mülteciler tiyatrosunu AKP’li siyasetçilerin yardımıyla yazanlar bunlardır. Dışarda yeni muhafazakâr kimliğiyle dolaşırlar. Kimliklerinin kızıl olduğunu çok az insan biliyor, maalesef. Halklarını, milletleri ve dünyayı kandırmak için; insanî, millî ve dinî değerlerin arkalarına sığınırlar. Tıpkı petrol adam Georg W. Bush gibi… Veya diyebiliriz ki; insanî, millî ve dinî değerleri siyasetlerinde kullanan politikacıların hemen hepsi öyle veya böyle neoconlarla işbirliği halindedirler. Yeni Asya isbat edemediğini yazmaz…