Bedel ödemek herkesin kârı olmasa gerek... 13 sene önce Türkiye’de iktidara getirilen siyasal İslamcı kadroların “Bedel ödemeye hazır değiliz“ sözünü tarih tekrarlayıp duracaktır.
Demokrasi uğruna bedel ödemeye yanaşmayan kadroların pasif siyasetleri ve çoğu kez Yeni Muhafazakârlara mahkûm olmalarının, değil yalnızca Türkiye barışını, dünya barışını da çok ciddî şekilde tahrip ettiğini, artık herkes konuşuyor.
Putin’in Yeltsin’den idareyi devraldığı günden beri Rusya’nın bedel ödemeye başladığını biliyoruz. Yeni Liberallerin sivil toplumculuğunu ülkesinde engellemesine karşılık; karşıtları arka bahçesi sayılan Tiflis, Kiev ve Bişkek’te renkli devrimlerle ihtilaller gerçekleştirmişlerdi. Daha sonra global çatışmacı sermayeyi Rusya’dan çıkarması, Rus milletinin bin senelik tarih ve medeniyetini tahrip eden Troçkistlere cephe açması ve nihayet neoconların başlattığı Arap Baharı projesinin karşısında yer almasıyla Rusya’nın işi iyice zorlaşmış ve global dinsizlerce bedel ödemeye mahkûm edilmişti.
Rusya’nın yıllar önce Kuala Lumpur’da İslam Konferansına müracaatıyla ibrenin hangi yöne kayacağını Yeni Asya hissetmişti. Bediüzzaman’ın; Rusya’nın henüz komünistlerin pençesinde inlediği günlerde; “Rus da dinsiz kalamaz, dönüp Hıristiyan da olamaz. Ya Kur’ân’a tabi olacak veya musalaha edecek” mealindeki müjdesini bilenler, Rusya’daki gelişmelere bu gözle bakmaya başlamışlardı.
SAVAŞ YERİNE BARIŞ…
Yeni muhafazakârlarla neoliberallerin İran’a yönelik saldırgan politikalarını biliyoruz. Kaç kez, İsrail üzerinden İran’ı çökertme planının devreye sokulduğunu da biliyoruz. Rusya’nın saldırganlara karşı duruşu, ABD’yi İran ile barış antlaşması imzalama konumuna zorlamış ve böylece sıcak çatışma atmosferi dağılmıştır.
Rusya, İran meselesindeki sebatkâr tutumunu Libya’da göstermediğine yanıyor. Neocon Sarkozy’nin, ABD’li yandaşlarıyla birlikte parçalayıp yağmaladıkları Kuzey Afrika’nın kanayan böğrünü vahşet içinde izliyoruz.
Troçkistlerin BOP ile realize etmeye çalıştıkları Tel Aviv-Hazar koridoruna mani olan Rusya’nın, İslam coğrafyasını ve bilhassa Türkiye’yi parçalanmaktan kurtardığını siyasetçilermiz hala anlamazlıktan geliyorlar. Suriye’deki kararlı duruşundan dolayı Avrupalı ve Amerikalı düşmanları Ukrayna meselesini çıkararak hem AB’yi zayıflattılar ve hem de Rusya’yı cezalandırdılar. ABD ve AB’nin Rusya’ya uyguladıkları ambargoya rağmen Rus devlet idarecilerinin barış yolunda taviz vermemeleri, hakikaten dünya barışını savunanları sevindirecek bir durumdu.
Amerikalı Troçkistlerin organize ettikleri Suriye Dostları Konferansını henüz unutmadık. John Kerry’nin Beşşar Esad’a izafe ettiği kimyasal silâh ve gazların, Şam’a yine Troçkistlerce sokulduğunu Rus yetkilileri tesbit etmişler ve nümunelerini Londra ve Moskova’da uzmanlarca tahlil ettirmişlerdi. Amerika’yı Bağdat işgaline zorlayan Pentagon’daki Troçkistlerin oyununu da Rusya deşifre etmişti. Putin bu bilgileri BM’deki konuşmasında dünya kamuoyu ile paylaşınca, Şam-ı Şerif düşmanları bir kez daha hedeflerinden savrulmuş oldular.
2003’ten bu yana Müslümanların kanları ve mallarıyla beslenen neoconlar, bu kez İŞİD yapılanması altında savaşlarını biraz daha ortaya çıkarmış oldular. Mısır’dan St. Petersburg’a giden yolcu uçağının havada infilak ettirilmesi, ardından Güney Sudan’da Rus uçağının düşürülmesi ve nihayet Putinin’in özel danışmanının Washington’daki mekânında ölü bulunması; Rusya’nın bu politikaları sebebiyle ödediği bedelleri gösteriyor.
Rusya‘yı doğru anlayabilmek için Bediüzzaman’ı iyi okumak gerekiyor. Aksi takdirde bunca karmaşa ve kaos arasında olayları tarihî hakikatlere göre tahlil etmek fevkalâde zorlaşıyor. Batılı Troçkistlere Müslümanlarla ittifak etmiş bir Rusya’ya tercih eden siyasal İslamcı gazetelerin düştüğü hataya düşmemek için Risale-i Nur’a kulak vermek zorundayız..