Bugün Uyguristan’da, dün Kafkasya’da ve yedi seneden bu yana çoğu İslâm ülkelerinde ve Avrupa’da güya “İslâm adına” terörize olanların, bir fitne merkezince eğitilip organize edildiklerinden kimsenin şüphesi kalmadı.
Çin’deki Müslümanları Çin devletine ve Arakanlıları Myanmar Budistlerine fitne ile kırdırtmak isteyenlerin niyetleri artık açığa çıktı.
Şu yazımızda, âlem-i İslâm dahilindeki fitne ateşi üzerinde duracağız. Zira evimizi yakan ve evlâdımızın hayatına mal olan bu fitnenin bilinmesi fevkalâde önemli.
Kemalistler Vehhabiliği Keşfettiler...
Bu keşif yeni değil. Müslüman Türk milletinin, İslâm’ın hizmetinde geçmiş bin senelik tarihi, geleneği, san’atı, kültür kazanımlarını ve sosyokültürel tarihi; arkalarını dinsiz Avrupa feylesoflarına ve İngiltere’ye dayamış birkaç münafıkça tahrip edilip yağmalanırken, çok ilginçtir ki İslâm cenahındaki bazı Vehhabimeşreplerden önemli destek bulmuşlardı. Kemalistlerin tarikatları çevre ritüelleriyle, geleneği bütün tarihçesiyle, mabed ve makberleri mekânlarıyla yıkma teşebbüslerine, Vehhabi geçinen bazı ulemaissû’dan 1920’lerin sonlarına doğru fetva çıkmıştı.
Kemalizmin fitne ve nifak ile yanına çekip devrim projelerine dahil ettikleri kişi ve grupların karakteristik haritalarını çıkaramadığımız sürece, dünyadaki Müslümanlar söz konusu fitne ateşlerine kurban olup gitme riskine hep açıklar. “Hurafe ve bid’alarla mücadele“ sloganıyla Rakka’da başlatılan IŞİD’in mayası Kemalizmdendi. Bölgedeki Müslümanları birbirine kırdırmak için dört elle sarıldıkları mezhepçilik ve ırkçılığın” da Kemalistlerce Washington ve Londra’ya taşındığını görmemiz gerekiyor. İnanmak istemeyenler, İngiliz dinsizlerin medar-ı iftiharı Bernard Levis ile Amerikan Troçkistlerden Paul Wolfowitz’in Kemalizme düzdükleri methiyelere baksınlar. Selefilikteki meşhur isyankâr damarı fitne için keşfeden Kemalistler, prototip uygulamalarını da sivil devrimci neoliberal turuncucuların imkânlarıyla laboratuvarlarda ürettiler.
Bugünkü Fitne İçin 12 Eylül Bir Milâttır.
Daha önce de ifade ettik. 12 Eylül olmasaydı, 11 Eylül sürecini Amerikalı neoconlar tek başlarına inşa edemezlerdi. 12 Eylül cinayeti, misyonu gereği bu nifakı “dindar” siyasetçilerin eliyle hem Orta Asya’ya, hem Kafkasya’ya, hem Hint dünyasına, hem İhvan-ı Müsliminin coğrafyasına ve Afrika’ya kadar yaydı.
Kemalizm arka planlı fitne, cemaatleri bazen korkutarak, bazen arkalarını sıvazlayarak, bazen temayüz etmiş temsilcilerini rüşvetlere boğarak, onları tesir sahasına çekti. Burada, Suudi Hanedanının –maalesef- alet edildiğini de yazmak zorundayız. Kemalizmin bu fitnelerinde Avrupalı neoliberallerle zengin Arap şeyhlerinin imkânlarını kullanması, onun mahiyetini değiştirmiyor... Cehaletle malul, değerlerini kaybetmiş ve fukara düşürülmüş toplumlarda nifak ateşinin ne kadar kolayca tutuşturulduğunu hüzün içinde seyrediyoruz.