Yazımızın başlığı tecahülüarifane bir soru değil. Samimî ve ciddî olarak böyle bir örgütün varlığını âlemimde sorguluyorum.
Zalimlerin satranç oyunlarından beter son zamanlarda İslâm coğrafyasında cereyan eden hadiseler, haklı olarak bizi bu sorgulamaya yöneltiyor. Global menfaat şebekelerine haysiyetini satmış Avrupalı ve Amerikalı bazı politikacıların sonradan sonraya itirafları (Condella ve General Powel gibi), olan bitenlerin tamamen yalan ve yanlış bilgilendirmeler üzerine inşaa edildiğini gösteriyor. Emperyalist Batı’nın hep bu minval üzere politikalarını çatışma üzerine geliştirdiğini söyleyenlerimiz olabilir. Fakat biz toptancılık gibi kolay bir yolu tercih etmiyoruz. Avrupa’nın II. Dünya Savaşından sonraki kesin ayrışımını temel esas kabul ederek hadiselerin analizlerle değerlendirilmesinin, insanlığın faydasına olacağına inanıyoruz.
On iki Eylül öncesindeki araştırma ve analizleri; arşivlere ve gençlere bırakıyoruz. Sonrasını az çok dikkatlice takip ettiğimizde, global cinayetlerle Türkiye içinde işlenen cinayetleri irtibatlıca analiz etmemiz lâzım. Veya şöyle diyelim; emperyalist, zalim, dinsiz ve sefih Avrupa ile devamlı ittifak içinde yürümüş Kemalizmin icraatlerini de göz önünde tutmamız gerekiyor. Bize göre; Kemalizmin mahiyetini bilmeyen ve tarih içindeki cinayetlerini bilmeyenler, günümüz İslâm âlemindeki felâketlerin hakikî sebeplerini asla anlayamazlar. Kemalizm ile II. Avrupa arasındaki orantıları süzmeden IŞİD’e geçmeyelim.
Dinsiz Avrupa olmaksızın Türkiye’de ve İslâm âleminde bir Kemalizm hareketi düşünülebilir mi? Yani Avrupa’nın destek ve servisi olmadan Kemalizm Türk milletinin bin senelik varlığını tar u mar edemezdi. Ters oranla diyebiliriz ki; Türkiye Kemalizminin servis ve yardımı olmaksızın II. Avrupa veya Troşkizm, İslâm âlemindeki bu fitne ateşlerini yakamaz, ihtilâlleri yapamaz ve iç savaşları çıkartmazdı. Moritanya’dan Nijerya’ya, Orta Afrika, Mogadişu, Yemen ve Pakistan’a kadar… Devşirilen gençlerin çalışmalarında, dönüştürülen Müslümanların iğfalinde ve buralarda çıkartılan yangınlarda Türkiye Kemalizmi birinci derecede sorumludur. Zira fizikî, malî ve fikrî servisler hep Türkiye üzerinden yapıldı. Yani Çevik Bir’in barış gücü adına Mogadişu’ya gidişinden Türkiye’nin Körfez savaşlarının alt yapılarını sağlamlaştırmalarına kadar…
Tekrar vurgulamakta mutlaka fayda var: AKP hükümetleri olmaksızın, BOP’u Arap Baharlarının ve Kürt Devleti’ni asla, ama asla düşünemezsiniz.
12 EYLÜL’ÜN HİZBULLAHINDAN 11 EYLÜL’ÜN HİLÂFET DEVLETİNE…
Tekerrür halindeki tarih, her gün bize yeni bir ders veriyor. 12 Eylül’ün bir neticesi olan 28 Şubattaki Hizbullah hikâyesini elbette hatırlıyoruz. Kemalistlerin Türkiye Müslümanlarını sindirmek, bazılarını iğfal etmek ve bilhassa Doğu’daki ileri gelen dindarları memleketlerini terke mecbur etmek için uydurdukları Hizbullah’ı az çok herkes hatırlıyor. Ümit ederiz ki, hakperest ve dikkatli araştırmacılarımız o dehşetli süreçte Hizbullah adı altında işlenen cinayetlerin doğru mahiyetini bir gün neşrederler. Kemalizmin istibdatına karşı başlarını kaldıranların uğradıkları Hizbullah saldırısı ile IŞİD’in İslâm âlemindeki hakikî dindarlara yaptığı saldırı arasındaki farkı bilenler bizi bilgilendirirlerse memnun oluruz.
Kemalizm; öteden beri Avrupa’da ve bilhassa İslâm coğrafyasında zalim ve dinsiz Avrupa’ya rehgüzarlık yaptığına tarihî olaylar şahittirler. 1950-60 arası kurulan Baas hareketinden Kürt ırkçılığının böğrümüzde zehirli bir çıban gibi ortaya çıkışına kadar. İslâm ülkelerinde halklarına zulmederek ihtilâl yapan cuntacıların idolleri, meşhur Kemalistlerdi. Hatta denilebilir ki; İslâmiyet ve insaniyet düşmanı Avrupa’nın Asya ve Avrupa’da kazandığı başarıların en önemli mimarları ve rehberleri Kemalistlerdir.
12 Eylül ihtilâlini olmamış kabul ettiğimiz ve bu Kemalist ihtilâlin başlattığı süreçte meydana gelen hadiseleri yok farzettiğimizde, 11 Eylül ihtilâli ve ondan sonraki global süreçten bahsetmek elbette mümkün değildir. On iki Eylül cinayetinin, o günden itibaren İslâm coğrafyasındaki cinayetlerin ortaya çıkmasında domino etkisi yaptığını hiçbir tarihçi ve bilimsel siyasetçi inkâr edemez.
KARDEŞİ KARDEŞE DÜŞÜRENLER…
On iki Eylül’den itibaren, Kemalizm ve Troşkizm ortak yapımı bir senaryoyu siz de görebiliyor musunuz? 1983’te PKK adı altında yapılanlara önce bakalım. Kürtlük adına ortaya çıkan bu örgütün, Kemalizmin Kürtlerden öldürdükleri kadar Müslüman Doğu’luyu hunharca katlettiğini görüyorsunuz. Daha sonra Hizbullah’ı sahneye çıkarıyorlar… Ciddî ve dindar Müslümanları imha etme ve sindirme vazifesi ile uzun süre Türkiye’de ve bilhassa Doğu’da çatıştırıyorlar. Gerek El-Kaide ismi altında ve gerekse IŞİD kimliğiyle işlenen cinayetlerin hemen hemen bütün kurbanları Müslümanlar değil mi? Yani Müslümanları öldürerek, tehcir ederek ve sindirerek bir yere varmak isteyen nasıl Müslüman olabilir ki… Troşkist ve Kemalistlerin tetikçisi olmuş, dinlerini ve insanlıklarını kaybedenlere elbette Müslüman diyemezsiniz. Peki IŞİD veya El-Kaide namı altında Müslüman bir örgüt olabilir mi?