Fakat acılarımız bu kapkaranlık görünen ufukların siyahlığını delmeye başlayan fecri görmekten bizi asla alıkoymamalı. Yıllardır yazıyoruz. Trablus’un, Bingazi’nin, Kahire’nin, Irak’ın, Taiz’in ve Şam-ı Şerif’in uğradığı felâketi detaylıca yazdık. Yeni tasvirlere gerek görmüyorum. İsmi ak iken, binlerce mültecinin hayatına mal olmakla ölüm denizine dönüşen deryada fani yolculukları son bulanları da yazdık. Aylan’ın sahile vurmuş bedeniyle de ne söz kaldı, ne de yazı… Bugünü yalnızca güzel haber ve tasvirlere ayırdık. Safayı al, kederi bırak düsturunu esas alarak İslâm âlemini yasa boğan manzaraların gizlediği başka resimleri size arz edeceğiz. Kader konuşunca insan iradesi susmak zorunda kalır. Dünyayı ateşe verenleri şaşkın bırakan bir tablo ile karşı karşıyayız. İslâm coğrafyasını tutuşturan deccaliyet ile şeytan omuz omuza feryada durmuşlarken, şu muhteşem tabloları biraz daha kalıcı yapabilir miyiz diye yazmaya çalışıyoruz. 

AVRUPA MUHASARA ALTINDA…

Avrupa’nın bir gün, ama bir gün yeniden Araplarca kuşatılacağını, bundan birkaç sene önce henüz Kuzey Afrika, Suriye ve Irak’ın tamamı Yemen ile birlikte tutuşmamışken yazmıştı sözcüleri. Okuyanlar Daniel Pipes’in ne kadar farfaracı, komplocu ve yalancı olduğuna hükmetmişlerdi. Yalnız değildi o…Diğer yoldaşları da yardım etmişlerdi… İnternetten EUROARABİA makalesinin tarihini çıkartabilirseniz, Freedman, Geerts ve diğer arkadaşlarının da bu istikametteki yazılarına ulaşırsınız. Avrupa’nın Müslümanlarca kuşatıldığını ve böylece kıt’anın Müslümanların eline geçeceği “tehlike”sini anlatıyorlardı makalelerinde. 

Çözümünü de veriyorlardı: Eski İspanya’dan sürüldükleri gibi bütün Müslümanları ada kıt’adan sürmek lâzımdı. Yoldaş siyasetçilere (neoconlara) bu yolda tavsiyede bulunuyorlardı. Hiç kimse Pipes’in hizmetinde çalıştığı insanlık düşmanlarının bütün coğrafyayı ateşe vereceğini ve dolayısıyla bu insanların daha güvenli gördükleri Avrupaya sığınacağını söylememişti. Pipes’in patronlarının Bağdat’ta yaktığı ateşin bir anda Tunus’a, Nairobi ve Nijerya’ya sıçrayacağını kimsecikler tahmin edemediğinden, Daniel ve arkadaşlarını komplocu görmüşlerdi. 

Savaş lobisinin yazarları Avrupa tarihini az çok biliyorlar. Ukbe bin Nafi’nin, Tarık bin Ziyad ve arkadaşlarının Afrika’nın İber’e en yakın noktasından geçtiklerini bildikleri gibi, Kartaca’dan, Zeytuniyya’dan ve Trablusgarp’dan sahabelerin Sicilya’ya geçerek tam ikiyüz yıl boyunca Palermo medeniyetini inşa ettiklerini de biliyorlar. Hele muhteşem Süleyman’ın Tuna boyundan ta Nemçe’nin iç kesimlerine kadar gittiğini, Avrupa merkezlerinde kiliselerin yanı sıra minarelerin de yükseldiğini biliyorlar. Evet, bütün bunları tarihten öğrenmişlerdi, fakat Avrupa’nın dinsiz ve materyalist kanadının sebep olduğu 2. Dünya Savaşıyla birlikte başta Avrupa olmak üzere dünyada birçok realitenin yer değiştirdiğini bilemediler. Bu dehşetli harbin kışında çekirdeği çatlayan dünkü Avrupa’dan bugün insaniyetperver bir Avrupa’nın doğduğunu nereden bileceklerdi ki… Dehşetli dünya dinsizliği, ahlâksızlığa, menfaat savaşlarına ve istibdatlara karşı Müslümanlarla Hıristiyanların ittifak ettiklerini bilmiyor. 

Macaristan’ın, Almanya yolundaki mültecilere “Sizi kabul edemeyiz, siz Hıristiyan değilsiniz” hezeyanları Vatikan’ın duvarlarında yankılandı. Papa Fransiskus bütün kiliselere Müslüman mültecilere kalplerini ve kapılarını açmayı çoktan emretmiş. Martin Schultz Victor Orban’ın “Müslüman mülteciler Hıristiyan kökleri tehdit ediyor” şikâyetine acı acı gülmekle cevap veriyor. Saraylardan uzak yaşayan Finlandiya başbakanı Juha Sipila mütevazi evini Suriye’den gelen Müslüman mültecilere veriyor ve halkın onları bağırlarına basması istikametinde telkinde bulunuyor. İsveç ve Norveç ise bu misafirleri önceden tanıyor ve imkânlarının üzerinde mülteci almaya çalışıyorlar. Almanya’nın idarecileri, sivil toplum önderleri ve siyasetçileri ise musîbetzedeleri sınırlarında hoş geldiniz pankartlarıyla karşılıyorlar. 

ESKİ AVRUPA ÖLDÜ…

Yani Daniel’ın, Fallaci’nin, Geerts’ın, Giordano’nun, Sarrazin’in veya Anthony Glees’in Avrupaları inşallah sekerattaki son demini yaşıyor ve ölecek. Buckingham Üniversitesinin siyaset hocası, dünyayı hasis menfaatleri uğruna ateşe verenlerin danışmanı Glees, tıpkı Pipes gibi şokta… Müslüman mültecilerle Avrupa’nın batacağını, kapılarını mültecilere açan Almanya’nın kıt’a Avrupa’sına çok büyük kötülükler yaptığını söyleye dursun. İkinci Avrupa; Müslümanları muhasara için değil, insaniyet uğruna, barış uğruna, adaleti yaşama uğruna ve şu kıt’ada oturarak dünyayı ateşe verip kendi yurtlarını da tetikçilerle yakan 2. Avrupa’yı daha yakından tanımak için, Roma, Viyana, Kordoba ve Sicilya kapılarına dayandıklarını bilmiyor. Körfez savaşlarını bahane ederek Bağdat’a, 11 Eylül’den dolayı Kandahar’a, Mogadişu ve Bingazi’ye Avrupa’dan giden askerlerin, materyalist Avrupa tarafından gönderildiğini unutturmaya çalışıyorlar. Arap baharı senaryosunun Washington ve New York’ta yazıldığını ve Batıdan Tahrir’e sevk edilmiş binlerce aktivist ile bu coğrafyaların ateşe verildiğini Müslümanların bilmediğini zannediyor. 

Hayır, hayır… Müslümanlar bütün bunları biliyor. Avrupa’nın kalbindeki dehşetli savaşı da biliyor. Emperyalist, ahlâk ve insanî değerleri karşıtı ve savaş baronlarının emrindeki Avrupa’ya karşı Hz. İsa’nın (as) Avrupa’sının büyük bir mücadeleye tutuştuğunu biliyor ve Mesihî Avrupa’ya yardım etmek üzere kader-i İlâhî tarafından dehşetli musîbetlerle gönderiliyor bu kahramanlar.