Sermayeleri millî olmayan medya, üç maymunları oynaya dursun. Afrika kıtasında, fukara ve eğitimsiz insanlar içinde dev global bir terör örgütü: Boko Haram... Sırlarla örtüyor, medya bu örgütü...
Ebubekir El-Bağdadî’yi tedai ettiren Ebubekir Shekau’dan başka kimsenin bilgisi yokmuş. Halbuki Nijerya’nın bu bölgesi dünya sinema endüstrisinin en önemli bir noktası... Terör örgütü geceli gündüzlü insanları yurtlarında öldürüyor, bir kısmını kaçırıyor ve teknolojinin son sistemleriyle görüntüler alınıp televizyon şirketlerine gönderiliyor ve binlerce internet sitesine yükletiliyor, bu vahşice manzaralar.
İşte bu global terör örgütünün; ABD, AB veya Çin gibi, bu örgütün detaylı analizini on defa yapacak devletlerce kendi haline bırakılması, Georg W. Bush döneminden bu yana, her türlü devletin yapısına sızmış, tedhişle millî devletlere ve siyasetçilere geri adım attıran troçkist neocon’lardan başka kim olabilir ki...
Gazete ve internet haberleri, Boko Haram’ın İŞİD’e biat ettiğini ve yakın bir zamanda katılacağını yazıyorlar. Bu görünmeyen, bilinmeyen ve sırlarla örtülü örgütle ilgili bir kısım haberler, yani kamuoyunu korkutucu, siyasetçilere, seçilmişlere ve global insanî kuruluşlarına gözdağı veya mesaj verecek haberleri okuduğumuzda, malum medyanın mahiyetini bildiği şeylerden bahsettiğini öğreniyoruz. Olayın Afrika ile sınırlı olmadığını, örgütün küresel bir boyut kazandığını anlıyoruz. Boko Haram’ın mahiyetini sınırlı da olsa anlatmaya çalıştığımız yazılara arşivden bakabilirsiniz. Dinî bir figüre büründürülmek istenilen örgütün, yapı olarak marksist teröristlerle örtüştüğünü izah etmiştik.
GLOBAL TERÖR VE DECCALİYET...
Batıdaki analistler, Kur’ân’ın ahirzaman haritasına bakmadan terörün mahiyetini açıklayamazlar, kanaatindeyiz. Kur’ân ve hadîslerden hareketle Bedîüzzaman Hazretleri 5. Şua isimli eserinde deccâliyet, süfyâniyet ve ye’cüc ile me’cüc meselesini izah etmişlerdir. Deccal’ın “dünyayı zaptedeceğiz” hakikatini, Sovyetler Birliği dönemindeki bolşevizme, Maoizm ve diğer ufak tefek komünist rejimlere hasredersek, günümüzdeki Arabistan, Afganistan, Doğu, Orta ve Kuzey Afrika’daki İslâm’ın lanetlediği terörü anlayamayız. İnsanlığın başını bulmaktan fevkalade zorlandığı ve yedi kıtayı sarmış ahtapotun en güzel tanımlarını ve mahiyetinin detaylarını, Bedîüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’da; Kur’ân ve hadîslerden aldığı manalarla açıklıyor.
Kenya, Mogadişu ve diğer Doğu Afrika’nın müslüman Coğrafyasında ortaya çıkan Eş-Şebab için de Boko Haram’dan farklı düşünemiyoruz. Sudan’ı parçaladıktan sonra daha çok güneye kayan bu terör örgütü, yarın tıpkı Boka Haram gibi İŞİD’e biat ettiğini duyduğumuzda, programın global düzeyde işlediğini hatırlayacağız. Afganistan ve Pakistan’a yerleştirilen terör örgütü mensupları, hâlâ kendilerini El-Kaide olarak tanımlıyorlar. Tıpkı Yemen’dekiler gibi. Belki de bu bölgedeki iktidarların değişimine herhangi bir değişimi El-Kaidenin türevleri veya Arap Baharı’nın kalıntıları olan terör organizasyonlarında yapıyorlardır. Nijerya ile Musul arası 4000 Kilometrelik bir uzaklık. Belki ondan fazla da Kenya ve Mogadişu’ya uzak... İrtibatlarının teknolojinin en ileri imkânlarıyla yapılması... Kafkasya ve Avrupa’dan devşirilen gençlerin bu örgütler arasında paylaştırılması... Bu çalışmalara yetecek büyük malî kaynakları da bulamayan Avrupa ve Amerika medyası, belki de 15 seneyi aşkındır İslâm Coğrafyasında müslümanların kanlarını akıtan ve onların servetlerini yağmalayanların deccâliyete mensup örgütler, siyasetçiler, askerler, gazeteciler ve bankerler oldukları ortaya çıkacak diye tedirgin oluyorlar.
DÜNYA BARIŞINA GİDİLEN YOLU KAPATIYORLAR...
Dünya barışına giden yolun ‘‘İslâm Birliğinden’’ geçtiğini Bedîüzzaman Hazretleri tam bundan 60 sene önce söylüyor. İslâm ülkeleri ile AB’nin barış düzeyinde yapacakları işbirliklerinde en fazla zarar görecek odaklar kimlerdir, sizce... Doları istediği gibi idare eden ABD’li ve İngiliz bankerler kadar, geçimini buralarda savaş lobileri üzerinden sağlayan siyasetçi, diplomat ve enstitüler olamazlar mı? İstedikleri zamanda istedikleri coğrafyayı ateşe verebilecek imkânlara sahip neocon ve neoliberal güçler üç kıtada birden terör ateşini yakabildiklerini ispat edemezler mi, sizce... İşte bu hakim cereyanların hedefinde İslâm Birliğini imkânsızlaştırmak var... Projelerine en büyük tehlikeyi buradan görüyorlar. Nasıl olsa olağanüstü becerileriyle rol yapan bir siyasal İslâmcı ekip de devrede... AKP olmasaydı, İslâm Coğrafyası’na bekçilik iddiasında olup dinsiz vahşi terörü ülkeleri salmasaydı, rol icabı İsrail’den Amerika’ya, Avrupa’ya külhanlık göstermeseydi, BOP’un sahipleri bu kadar hedeflerine ulaşabilirler miydi? İslâm adına kükreyen Siyasal İslâmcıları, Yeni Osmanlı geçinen mukallitleri ve İslâm Coğrafyasını deccal ve süfyan’a peşkeş çeken kadroları; Nijerya’ya, Sana’ya, Pişaver’e, Kandahar’a, Bingazi’ye, Irak ve Musula göndermek lazım. Çalışmalarının ürünü olan siyah bayraklılarla mücadele etsinler ve bu belayı İslâm diyarlarından temizlesinler olmaz mı?