Seriüsseyir zamane çocuğunun her iki yanında hadiseler öyle sür’atlice akıyor ki...
Himalayalar sarsılırken yazmaya niyet etmiştim.. Dünyanın çatısındaki gürültü-patırtılar, feryad-ü figanlar sair coğrafyaları da korkuttu. Dünyanın direği milimetrelik de olsa yer değiştirmiş.
Denilebilir ki, Budizmin kutsal toprakları sarsılıyor, Asya’da.
Avrupa’daki İslâm karşıtları bir zamanlar tedbir olarak Budizmi kıt’aya ithal etmeye çalışıyorlardı. Entellektüel çevrelerde, basılı ve görüntülü medyada çok reklâmlarını yaptılar, fakat tutmadı... Dalai Lama’nın neoliberal çevrelerde gördüğü ilgiyi de biliyorsunuz. O da onlara ahlâksızlık faturasını vererek borcunu ödedi. II. Avrupa’nın Budizm propagandasının veya Dalai Lama’nın şöhretinin buradaki insanlara hiç, ama hiç faydası olmadı. Yokluk, sefalet, suiistimal, rüşvet ve dehşetli ahlâksızlık bu bölgeyi kavurdu. Hinduizm ve Budizm bütün insanî mesaj ve öğretilerine rağmen, buradaki sefalet ve ahlâksızlığa deva olamadılar.
Zamanla Budizm ile Hinduizm çizgileri silinince kadına yalnızca fuhuş penceresinden bakan insanlık düşmanlarının cazibe merkezi haline geldi bu coğrafyalar: Tayvan, Bangkok ve tsunaminin kavurduğu sıcak adalar ve berrak denizler...
DÜNYA SAHİPSİZ DEĞİL...
Havanın, toprağın, suyun ve ateşin hücumları hep haddini aşan insanlara olmuş. İnanmayanların tabiat felâketi dedikleri tufanların, depremlerin, kükreyen dağların ve milletleri yutan ateşlerin tarihçelerine bu adresten bakanlar, dünyanın sahipsiz olmadığını iyi anlarlar. Peygamberler aracılığıyla insanlığa insaniyetin sınırlarını bildiren dünyanın Sahibi, kırmızı çizgilerin aşılmamasını emrediyor. Bütün semavî kitaplarda bu emirlere karşı gelenlerin uğradıkları acıklı akibetler anlatılmıyor mu? Para, kuvvet, kadın, sefahet ve fitne ile imtihana girip kaybedenlerin hikayelerini anlatırken Kur’ân-ı Kerîm, her şeyin dizgininin Allah’ın elinde olduğunu vurguluyor. Âyet sonlarındaki Allah’ın isim ve sıfatlarını incelediğimizde hep bu mesajı görüyoruz. İnsanî değerleri yok sayıp insanlığı bozmaya çalışanlara dünyanın Sahibi müdahale ediyor.
Avrupa medeniyetini sefahatte kullanan neoliberaller Buda’nın çocuklarını para ile satın alıyorlar. İslâmdaki köle hukukunu (ki Kur’ân’ın hükümleri ve zaman onu kaldırmış) tenkit eden bu iki yüzlü insanların para ile Uzakdoğuluları ve Orta Asyalıları satın almalarına Avrupa ne zamana kadar sessiz kalacak?. IŞİD’in hunharlığını İslâma mal etmeye çalışan sefih gazeteciler, Nepal, Tibet, Tayvan ve Tayland’da satılığa çıkarılan masum kızları ne zaman yazacaklar? Siz de merak etmiyor musunuz?
İSRAİL NEPAL’DE ÇOCUK ÜRETİYOR...
Ahlâkı, inançlar korur. İnsanî değerlere semavî dinler veya ilimle ulaşamayanlar önce ahlâklarını kaybediyorlar, sonra da fukaralık ve sefalete düşüyorlar. Nepal bu talihsiz coğrafyanın bir küçük devleti... Hinduizm ve Budizmin kurtaramadığı bu insanlar, ahlâkî zaaflarla dolu zeminde birçok insanî değerlerini kaybetmiş ve gelenekle birlikte geleceklerini de yitirmiş görünüyorlar. İşte onların bu perişan ve fakir hallerinden istifade eden bazı Avrupalılar ve İsrailliler de, yaranın derinleşmesine yardımcı oluyorlar. İsrail kanunları, eşcinsellere çocuk edinmeyi yasakladığından, İsrailliler Nepalli kadınları taşıyıcı anne olarak kullanıyorlarmış. Sefahatin pençesinde, tüketim canavarına teslim edilmiş ve hukukun para ile alınıp satıldığı bu tür ülkelerdeki sair tasvirleri, artık kendiniz de yapabilirsiniz.
NEPAL AĞLIYOR...
Zelzelelerin intikam alırcasına sarstığı Nepal ağlıyor. Konuşanların çokluğu bir türlü yardım eline dönüşmüyor Nepal için. Myanmar’daki Budist halkı canavar gibi Müslümanların üzerine saldırtan veya en azından o saldırılara seyirci kalan kırmızıya boyanmış Budist rahipler de ağlıyor. Tibet’, Nepal ve Tayland’daki manastırlarında ağlayan Budistlerin en büyük bedbahtlıkları, bu coğrafyanın fakir ve sefih Avrupalılarca sömürülen insanlarına hücum eden toprak ve suyun, hangi sebebe binaen ve kimin tarafından harekete geçirildiğini bilememeleridir.
Belki de deccaliyet veya neocon-neoliberal ittifakının tetikçileri bölgede, insaniyet ve İslâmiyet aleyhine planlar çeviriyorlar. Bugüne kadar Müslümanlara karşı bu denli saldırgan bir tavrı olmayan Budistlerin birkaç senedir canavarlaşmış olması elbette tesadüfi olamaz. Bölgenin sebil gözlü çocuk yaştaki kızlarını haraç mezat piyasaya süren neoliberal çetelerin bilgisi dahilindeki bu çatışmaların perde arkasından ne yazık ki İslam âlemi habersiz. Cehalet ve ihtilâfın bizi bu insanların yardımına koşmaktan daha ne kadar alıkoyacağını önümüzdeki zamanlar gösterecektir.