"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Papa Fransiskus’u doğru anlıyor muyuz?

Şükrü BULUT
12 Aralık 2014, Cuma
Müslümanların Katolik âleminin ruhanî liderini doğru anlamaları kolay değil. Evvelâ, tarihin zihin ve hayal dünyamıza taktığı çengeller...

Sonra, Hıristiyanlığın bilhassa II. Dünya Savaşından sonra girdiği tasaffi sürecini dikkatle takip etmek gerekiyor. Siyasal İslâmın menfi propagandalarını da meseleye dahil ettiğimizde, hem aktüel Hıristiyan dünyasını, hem Papa’yı ve hem de bir bütün halinde Avrupa’yı doğru anlamak hayli zorlaşmış görünüyor. Şayet Bediüzzaman’ın “Avrupa telâkkilerini” de okuma imkânı bulamamışsanız, şu karmaşık labirentlerden çıkışınız imkânsıza yakın güçleşir.

FRANSİSKUS FARKI

Çizgi ve çerçeve aynı olmasına rağmen, bugünkü Papa’nın hem John Paul’den ve hem de XVI. Benedikt’ten ayrılan renk ve tonlarını görebiliyoruz. Demir Perdenin parçalanmasını tetikleyen Polonyalı Papa’nın diyalog, aile, hürriyet ve merhamet vurgularını Alman asıllı Papa, bilimsel çerçeveye yerleştirdi. Ratzinger’in Alman oluşu, onun için bir yönüyle negatif oldu. Global dinsizlik ve ahlâksızlığın okulları olan Frankfurt ve Viyana mekteplerinin bilhassa Yahudi takipçileri, misyonları gereği Papa’ya çok yönlü saldırmışlardı. Bu hücumlar zaman zaman idareci siyasetçilere mal olacak boyutlara çıktı. XVI. Benedikt’in Vatikan geleneğine aykırı olarak kendisini emekliye sevk etmesini kilisenin tarihî bir taktiği olarak değerlendirenler de mevcut. Materyalizme bilimsel cepheden darbe indiren bir ilim adamının Fransiskus’un arkasında durması, elbette bu Papa’yı farklı kılacaktır.

Fransiskus kıt’a Avrupa’sına mensup olmamasının avantajını yaşıyor. Halkın ve siyasetin arasından çıkarak Roma’ya gelen Fransiskus’un üslûbu, 1970’li yıllardaki “sosyalist enternasyonal” üslûbunu da tedai ettiriyor. Ekonomilerin; millî bağımsızlıkları, uluslar arası kuruluşları, devlet siyasetlerini, barış projesi olan AB’nin misyonunu ve insanlığın global istiklaliyetini şiddetli şekilde tehdit ettiği bir zamanda; Fransiskus’un gündeminde “adaletli gelir” dağılımı ve insan merkezli politikalar asıl ağırlığı teşkil ediyor. Global sermaye, bankalar, savaş lobileri ve insaniyeti meta seviyesine indirmiş projelerle mücadele eden Arjantinli Papa’nın bu duruşunda, elbette ki Lâtin Amerika’nın payı büyüktür. Emperyalist Batının zulmü altında inlemiş ve Troçkist siyasetçilerin politikalarıyla perişan olmuş bir dünyanın çocuğu olması, Fransiskus’u hakikaten orijinal kılıyor. Halk dilini, halka uygulanan siyaseti, medyanın bu siyasetteki stratejisini iyi biliyor.

SELEFLERİNE ÇOK BAĞLI...

Orijinal ve yeni üslûbu, onu kendisinden öncekilerden uzaklaştıracağına bilâkis yakınlaştırıyor. Konuşmalarında onlardan bolca iktibas yaparken, onların başlattığı projeyi aksatmadan devam ettiriyor. İki hedefi görünüyor: Evvelâ Hıristiyanlık dünyasını birleştirmek. İstanbul gezisiyle Doğu Kilisesini Katolik ve Protestan ittifakına bağlamış oldu. Sonra da, İslâm dünyasını “insaniyet” noktasında ittifaka çağırıyor. “İnsan ekolojisi” tabirini ilk olarak Fransiskus kullandı. Bu istikametteki beyanlarına bir bütün halinde baktığımızda, bu kelimenin “fıtrat” mânâsına da geldiğini anlıyoruz. Yani Allah’ın yaratılış kanununu esas alarak, bu kanuna mugayir hareketleri insanlığa aykırı addetmek. Bediüzzaman’ın bundan yüz küsur sene önce kullandığı “İnsaniyet-i Kübra olan İslâmiyet” tabirlerini de çağrıştıran “insan ekolojisi” yaklaşımı, Papa’yı birçok netameli cümle ve kelimelerden kurtarmış görünüyor. Fıtrat kanunlarıyla mücadele eden neoliberal ve diğer hedonist çevrelerin şerrinden korunaklı bir üslûp olsa gerek... Müslümanlara özel bir ihtimam gösteren Fransiskus, neoconların başlattığı “semavî dinlerle savaş”a karşı Müslümanları doğru üslûplara, doğru stratejilere ve doğru ittifaklara çağırıyor. Bilhassa “Arap baharı” aldatmacasının sonunda ortaya çıkan IŞİD fitnesini lânetlemeye çağırması, Papa’nın bu cephe ittifakına verdiği önemi ortaya koyuyor. Neocon siyasetlerine karşı Obama’nın başlattığı ittifaka, Fransiskus’un daha geniş zaman ve coğrafyalar için çalıştığı görünüyor.

ANKARA’DAN STRASBOURG’A...

Cumhurbaşkanımızın Saray ihtişamını göstermek istediği Papa, felsefesinin gereğini yaptı. Orta sınıf arabayı protokollere tercih eden tevazuu, hoşamedi istemeyen tavrı ve korumasız gezmeyi arzusuyla şaşırttı. Türkiye’nin Asya ile Avrupa arasındaki stratejik köprü olmanın yanı sıra, diyalog ve barış köprüsü de olmasını istemesi güzeldi. Sultanahmet’te Mekke-i Mükerremeye dönerek duâ etmesini bazı fanatikler yalanlamaya kalkışsalar da, Papa hepsini tekzip etti. Müslümanlığın terörle anılamayacağının altını çizerek İslâma destekte bulunması da, mesajlarını güçlendirdi.

Avrupalı sosyalistler, bilhassa Alman solu Papa’yı Strasburg’daki Avrupa Meclisinde protestoya hazırlanıyorlardı. Fakat Fransiskus’un yeni ve orijinal üslûbu onların da dikkatini çekince, merakla Meclisteki yerlerini aldılar. Çok ilginçtir ki, fikir ve ifadeleri itibariyle Fransiskus daha çok muhafazakârları hedef alınca, soldan büyük alkış ve destek buldu. Avrupa sermayesinin dünyaya verdiği zararları, bu sayede Akdeniz’in mültecilere büyükçe bir mezar olmasını ve AB’nin buna seyirci kalmasının vahametini anlatırken, Papa’ya en çok kızanların muhafazakârlar olduğunu düşünüyoruz. Marksist felsefenin kapitalle birleşerek oluşturduğu dehşetli manzaraları tasvirde muhafazakârların düştüğü sıkıntı epeyce büyük oldu galiba.

NETİCE:

Papa’nın hedefinde hasis menfaatleri uğruna dünyayı kan gölüne çeviren sınıf, çevre ve bankaların olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir taraftan İsevî dünyayı ortak bir hedefe kilitlerken, diğer taraftan Müslümanların “doğru İslâmiyeti” tebliğ ve tatbikini istiyor. Cehalet ve fukaralığa karşı savaşı dengede yürüten Fransiskus’un duruşunu Avrupa Parlamentosunda ayakta alkışlayan Fabio de Massi de, Avrupa’nın bundan böyle para ile değil, insanlarca idare edileceğine inanıyor...

Okunma Sayısı: 3669
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat Avrupa

    12.12.2014 11:34:06

    Allah razi olsun. Nurcu diye gecinip de, AB`yi ikiyi ayiramayip, halen siyasal islam kafasi ile düsünenlere bu yaziyi defalarca okumak ve anlatmak gerek.....Üstad Avrupa ikidir diyor, icimizdeki siyasal islamcilar halen Avrupa`yi tek olarak görüyorlar....Bir türlü anlamamak veya anlayamamak....

  • sultan selim

    12.12.2014 11:05:35

    Binlerle tebrikler. Bu guzel saatte tadına vara vara okudum. Her kelimesinde bir müjde bir ferec hissediliyor. Ruh feraha eriyor. Binlerle teşekkürler...

  • Nahit Topaloğlu

    12.12.2014 10:13:27

    Tam on ikiden! Tebrik ediyorum Şükrü Kardeşim. Kalemine sağlık!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı