Avrupalı ve Amerikalı neocon taraftarı medya, IŞİD’i mümkün olduğu kadar gizemli bir hale sokmaya çalışıyor, Dünyayı eski haliyle düşünüp tasarladığı bütün senaryolarının tutacağını, dünya kamuoyunun da kendileri gibi düşüneceğini tasarlıyor.
Gel gör ki, köprülerin altından çok sular aktı ve dünya gittikçe küçük bir köye dönüştü. Büyük gazete ve TV’lere bedel; lokal medya, internet dünyası ve basılı bazı kitaplar, II. Avrupa’nın gizlemeye çalıştığı resimleri, imkânları nispetinde çarşaf çarşaf servis ediyor sosyal medyaya...
11 Eylül öncesindeki global ihtilâller, Troçkistlerin önderlik yaptığı savaş ve katliâmlar, bize zaman zaman flu gelebilir. Fakat İkiz Kuleler’in Troçkistlerce uçurulmasından bu yanaki zamanlar, gittikçe şeffaflaşıyor. İleri komünikasyon inkişafları, global ihtilâlcilerin kostüm değiştirerek gizlenip başka kimliklerle ortaya çıkmasını artık engelliyor. 11 Eylül’ü başlatanlarla BOP coğrafyasını terörle yaşanmaz hale getirenlerin aynı cereyana mensup olduklarını, Avrupalı savaş uzmanları ve uluslar arası bilişimciler isim ve resimleriyle ortaya koyuyorlar bu gün…
PARİS'TEN KOPENHAG'A...
Danimarka’nın başşehrindeki son tedhiş hadisesi, Avrupalı analizcileri daha derin ve sıkı araştırmalara itti. Kopenhag’da öldürülen zanlının işlediği cinayeti Charlie Hebdo cinayetiyle karşılaştıran Fransa DST içişleri istihbaratı eski başkanı Louis Caprioli, 11 Eylül’den bu yana uydurulmuş “yalnız kurt” efsanesini yerle bir ediyor. Sarkozy’nin seçim yatırımı niyetiyle medyaya servis etmek istediği Mohammed Merah’tan Toulus’da öldürülen Malili Amedy Cloubaly’e kadar; hayatları, yetişme şartları, hapishane maceraları ve tarzları incelenip karşılaştırılan bu terörize edilmiş gençlerin arkasında mutlaka görünmeyen bir elin olduğunda, terör uzmanları artık ittifak etmiş görünüyorlar.
Spiegel’deki bir araştırma; hapishanelerde terörize edilen Müslüman gençlerin; kısa sürede ve birdenbire radikalleştirildiklerini gösteriyor. Hapishaneye girmeden önce dinle alâkası olmayan Coulibaly’nin Fleury Meragis cezaevinde kısa bir müddet içinde İŞİD militanlarına paralel yetiştirildiğini, ilgililer ve görgü şahitleri ortaya koyuyor.
Neocon’ların 11 Eylül’le birlikte uydurdukları “yalnız kurt” masalını sonlandıran araştırmacılardan biri de Profesör Jean Pierre Filiu... Parisli Ortadoğu uzmanı, bütün bu faillerinin müstakil hareket ettikleri iddia edilen tedhiş hadiselerinin arkasında “belli bir elin” varlığından emin. Yani bu hadiseleri belli bir maksat için planlayıp, o mahut hedefe ulaşmak üzere bu tedhiş hadiselerini global düzeyde hazırlayanların varlığını, ısrarla iddia ediyor.
TROÇKİSTLER VE HAPİSHANELER...
1917 devrimine ilham kaynağı olmuş Büyük İhtilâl’de, zindanlardaki serserilerin hikâyesini mutlaka okumak gerekiyor. Rusya hapishanelerinin kapıları sonuna kadar açılmasaydı, Troçki ile Lenin’in ihtilâli zor başarabileceklerini iddia edenlere ne dersiniz… İslâm toplumlarında hapishanelere düşenler, genellikle akıllarını başlarına almaya başlar ve her meselesi akılca ispat edilmiş İslâm’a karşı bir ilgi başlar mahkûmlarda... Batıda bu mesele tersine işler. İdareden, kanundan ümidini kesmiş mahpuslar, genellikle kiliseden de birşey beklemezler. Zaten bu tür insanların kilise ile pek alâkaları da kalmamıştır. Avrupa ihtilâllerinde umutsuz vak’aya dönüşmüş bu yüz binlerce mahkûmun dolgu malzemesi olarak kullanıldıklarını hüzünle seyrederiz…
Günümüzde Amerika ve Avrupa hapishanelerindeki mahkûmların İslâma ilgilerini veya oradaki Müslüman mahkûmların köklerine dönmelerini istismar eden global bir cereyan ve yapılanmanın varlığını az çok herkes biliyor. İşin en acı tarafı, insana ve barışa düşman cereyanların zindanları ve bu zindandaki Müslüman kökenli mahkûmları nasıl kullandıklarına dair, ne Müslümanların, ne de I. Avrupa’nın ellerinde bilimsel verilere dayalı bir çalışmaları maalesef yok. Bugün Suriye ve Irak’ta, İŞİD denilen neocon yapının bayrağı altında savaşan on binlerin hayat hikâyelerini, tarz ve aktüel düşüncelerini incelediğinizde, hemen hepsinin bir kalıptan çıktığını göreceksiniz. Hapishanelerde; isyan ve devrimcilikte Che Guevara veya Deniz Gezmiş formatında gençler; tahliye ile veya firar süsü verilerek Avrupa’da veya İŞİD bayrağı altında BOP coğrafyasında teröre rehabilite ediliyorlar. İŞİD’in kurucuları oldukları iddia edilen teröristlerin; Saddam’ın devrilmesinden hemen sonra Camp Bucca, Abu Guraib gibi hapishanelerde bugüne nasıl hazırlatıldıklarını büyük ihtimalle önümüzdeki zamanlarda; romanlarda veya Hollywood sinemasında izleyeceğiz. Belki de Avrupa hapishaneleriyle Irak hapishaneleri arasındaki neocon irtibatını Türkiye istihbaratı ortaya çıkarabilirdi. Gel gör ki, AKP’nin neocon’larla ittifak kurduğu 2002’den bu yana ne AB’ye, ne dünya barışına ve ne de Müslümanlara yardım edecek elimiz kolumuz kalmamış ve neoconlarca budanmış görünüyor.
AVRUPA’YA RAHAT YOK...
Buna Amerika ve Avustralya kıt’aları da dahildir. 11 Eylül sabahı, neocon’ların pîri Kissinger’in; parmağını Afganistan ve Irak’a uzattığı andan beri Batı terör ve kaostan rahat rahat yüzü göremiyor. Kandahar, Kabil, Karachi, Bağdat ve Halep II. Avrupa ateşiyle yanarken Avrupalı siyasetçiler bu hususu düşünmeliydiler. Deccaliyetin bizi yakan ateşinin AB başşehirlerinin merkezlerine de sıçradığını, hüzünle seyrediyoruz.
Bediüzzaman bu felâketi 1955’te haber veriyor. Türk Demokratlarının öncülük ettiği Bağdat Paktının İngiltere ve Amerika’nın da kabulleriyle imzalandığı gün, bu barışa Hıristiyanlık dünyası’nın daha şiddetli ihtiyacı olduğunu, o günün Cumhurbaşkanı ve Başbakanına yazdığı mektubunda dile getiriyordu. Fakat Amerika ve İngiliz Demokratları, Bağdat Paktının kıymetini bilemediler. Bu yapıyı kuranların Troçkist güçlerce öldürülerek cezalandırılmalarına ve bölgesel barış paktının modern bolşeviklerce tahribine göz yumdular. BOP coğrafyasının dört bir köşesine kızıl ahtapot gibi el atmış İŞİD, bu bölgenin çocuklarınca Paris’te, Toulus’ta ve Kopenhag’da dehşet saçıyor. II. Avrupa’nın bütün bu cinayetlerini neoliberal medya da Müslümanlara fatura etmeye devam ediyor.
Yine II. Avrupalıların “psikolojik teröre” hazırlık merkezleri olan hapishanelerinde, bütün insanlığı ağlatacak dehşetli canavarlar yetiştiriliyor. Kimin kimi nasıl yetiştirdiğini, bunun kimlerce finanse edildiğini ve koordinesinin kimlere yaptırıldığını araştırmadan; cihadist, İslâmist, İŞİD veya El-Kaide diyerek masum Müslümanları suçlamanın cezasını Allah verir. Avrupa II. Dünya Savaşının manevî sebepleri üzerinde tekrar tekrar düşünmelidir. Emperyalizmin ve I. Dünya Savaşındaki zulmün karşılığını yirmi sene sonra iki misli kayıpla gören Avrupa benzer felâketleri önlemek şimdi üzerine düşeni gecikmeksizin yapmalıdır.