"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Son Mesnevî Han’a veda

Şükrü BULUT
15 Ocak 2018, Pazartesi
Elbette ki Malatya’nın medarı iftiharı olan Celal Yalçın’ı kast ediyoruz.

Onun kendisine mahsus tarzıyla Mesnevî okumalarının farkını dinleyenler bilirlerdi. O dönemde, Risale-i Nur’a aşık olup günde yüz yüzelli sayfa kitap okuyan birçok Nur Talebesinde bu belirleyici okuma farkı ortaya çıkmıştı. Hâlâ kasetlerden veya elektronik medyadan ulaşabildiğimiz o sesler, nev-i şahıslarına münhasır seslerdi. Bu fıtrî orijinal okuma üslûplarına sahip ağabeyleri, tarz olarak takip edenlere de rastlardık, o zamanlar. Risaleden bir paragrafı yüksek sesle okuyan herhangi bir kardeşimizin, Nurlar’ı daha çok hangi ağabeyin yanında okuduğunu, o seslerden çıkarabilirdik. Kulaklarımızda en güzel musıkîden daha şirince yankılayan o nuranî sesleri saymaya kalkıştığımızda; mutlaka Nazım Gökçek, Ali Uçar, Erzurumlu Musa ve A. Feyzi gibi ağabeyleri hatırlıyoruz. Ancak iki kasetini dinleyebildiğimiz Zübeyir Ağabey’in sesinde de manevî bir cazibe hissetmiştim.

İşte Celal Ağabey de bu kategoriye giriyordu. İki üç sene önce, Arıkonağı Köyü’müzdeki medresede, ilerlemiş yaşına rağmen okuduğu parçayı, medresenin arkasındaki elma bahçesinden dinlemiştim. Şair fıtratından olacaktı ki; nazmı tedai ettiren, gönül tellerine dokunarak hissiyat çağlayanı seslendiren bahis- leri tercih ederdi.

Celal Ağabey´i ve dönemini yadettiğimizde, hemşehrisi olmakla iftihar ettiği Hulusi Ağabey´i anmadan geçmemiz, elbette tarihe saygısızlık olur. Sık sık Malatya’yı şenlendiren ve Gaziantep’i de ihmal etmeyen Hulusi Abi, bu vazifeyi direkt Üstadından almıştı. 1969’da; tatlı siması, başındaki beresi ve dinleyiciyi sevinç içinde dinlendiren nükteleriyle, Gaziantep’in Aydınbaba Medresesi’nde dinlemiştim. Hulusi Abi’nin yardımına bu bölgeden koşan Nazım Gökçek, Mehmet Polat, Ali Mutlu ve Mahmut Allahverdi’leri de bu vesile ile anmış olalım.

Malatya’mız eskiden yemyeşildi... Türkiye’mizin birçok şehirleri gibi... Günümüzde Doğu’da Furuncu Köyü’ne, Batı’da ise; Beylerderesi’ni aşarak Elendilik Suyu’na kadar Malatya’nın betonlaşmış şu halini elli yıl önceki Malatya’lılar görselerdi, şu manzara karşısında belki de ürküp kabirlerine geri kaçacaklardı. O zamanlar; Şehir Batı’da Sümerbank Fabrikası ile biterdi. Elazığ’a giden Çevreyolunun doğusuna düşen şerit’te kayısı ve elma bahçeleri vardı. Kernek Parkı’nın yanındaki Şekerevlerin üstünde, yeşilin içinde boğulmuş evcikler bulunurdu. Malat- ya’nın en güzel lahanası da Çarmuzu’dan gelirdi... Üstadımız kırlara ve bahçelere çıkmış diyen Malatyalılar, Mayıs´ın ortasından itibaren Nur derslerini bahçelere taşırlardı. Ekseriyeti fakirülhal olan bu kahramanların öyle çokça münasip bahçeleri de yoktu. İlk Nurcu gazeteyi çıkaran merhum Ömer Yılmaz’ın babası Kutanlı Hasan Yılmaz Amca’nın Hançukur tarafında bir bahçesi vardı. Sıklıkla arabalarla gidilirdi. Şoför Mehmet Özer’in uzun burunlu Chevrolet otobüsündeki Celal Ağabey´in marş söyleyen sesleri, o günü yaşayanların kulaklarında hala çınlar durur. Terzi M. Taşkaya’nın Banaz tarafındaki kiraz ve dut bahçelerini de unutmamamız lâzım. Bu arada, merhum Abdülmecit Akçin’in Yarımca taraflarındaki köyünü ve bahçesini de tarih kaydetmiştir. Yaz mevsiminde Erkenekli Celal Sağır, Beydoğan ve Kınacıların katıldıkları Erkenek dersleri ile Gültekin, Kaygusuz gibi ailelerin iştirak ettikleri Çelikhan dersleri de meşhurdu. Bu bahçe ve kır derslerinde mikrofonu bulmamız mümkün olmadığı gibi, Celal Ağabey’in sesi mikrofona da ihtiyacı hissettirmiyordu.

Yukarıda arz ettiğimiz üzere, Üstadımızın tavsiyeleri istikametinde başta bizzat Üstadımızdan ders alan veya Nur hizmetlerinde temayüz etmiş bazı ağabeyler, müfritane irtibatı sağlamak üzere Anadolu’yu karış karış gezerlerdi. Malatya İmam Hatip okulunda talebe iken; Celal Ağabeyler ile gece gündüz demez, İstanbul’dan Erzurum’a, İzmir’den Van’a seyahat eden misafirleri karşılar ve uğurlardık. Mustafa Sungur, Muzaffer Aslan, Bayram Yüksel, Mehmet Kırkıncı, Molla Hamit Ekinci, Fikret Yüksel, Ali Mutlu ve daha nice rahmete gark olmuş ağabeyler, yukarıdaki mana ile alâkalı seyahat ederlerken, Kerpiç yapılı, merdivenleri gıcırdayarak zikreden iki katlı medresemize de misafir olurlardı.

Bu arada Celal Ağabey’in hayat ve hatıralarını yâd eden diğer yazarlarımızın da değindikleri bir irtibatı zik- retmezsem, mevzu natamam olacak. Risale-i Nur’un avukatı Bekir Berk ile aralarındaki samimiyet vefatlarına kadar devam etmişti. Cidde ile Malatya arasındaki haberleşmelere hep şahit olurduk. 12 Mart öncesinde yoğunlaşan dâvâlar için Malatya’ya gelen Bekir Ağabey’in, Malatya Adliyesi’ndeki haşmetli ve celâlli duruşu (o zaman müdafaanın mahiyetini anlayamamıştım) bütün zihinlere silinmeyecek şekilde kazınmıştı.

Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî-i Şerifini güzelce özel okuyanlara bildiğiniz üzere “mesnevîhan” derlerdi. Bizzat Üstadın rahle-i tedrisinde, küçük kardeşi ve talebesi Abdülmecid Ağabeyce tercüme edilmiş Mesne- vî-i Nuriye eseri de; hem mana, hem lâfız ve hem de üslûbun edebice kucaklaşmalarından olacak ki, bazı fıtratları ziyadesiyle cezbeder. Celal Ağabey Mesnevî-i Nuriyeyi bu cezbe içinde okurdu. O tiz sesiyle: “İ’lem eyyühe’l-aziz! Mer’ayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musâb olan bir koyun, lisan-ı haliyle, ‘Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha ziyade faydamızı düşünür. Madem onun rızası yoktur, dönelim” diye kendisi döner, sürü de döner” (Mesnevî-i Nuriye s. 103) derken, dinleyenlerin gönül tellerine dokunur ve kalpleri ihtizaza sevk ederdi. Hazret-i Pir´in (Mevlânâ k.s.) çok kıymet verdiği Hüsameddin-i Zerkupi’nin (ks) bile gıpta edeceğine inandığım, nurun mesnevî-i hanlarını da bu vesile ile anmış olalım. Onların şu fani dünyadaki okumaları, inşallah Berzah’ta koroya dönüşmüştür. Biz ise okumalarımızla manen o ulvî korolara kulak kabartmaya devam edeceğiz.

Celal Ağabey’in en çok hoşuna giden ve kendisini mutlu eden bir husus da İtihad’dan başlayarak şiirlerini Yeni Asya sayfalarında görmesiydi. Onun anısına ayırdığımız şu yazıyı, yine onun çok güzel bir manzumesiyle bitirmek istiyoruz.

BİR YOL OLSAYDIM 

Akşamdan sabaha gün ortasında, 

Ağlayan bir kalbin tam ortasında, 

Gözümün yaşının her damlasında, 

Sana ulaşmada bir sal olsaydım. 

 

Kışta kıyamette, sisli bir günde, 

Savrulurken fırtınanın önünde, 

Barlaya ilk gittiğin o günde 

Kayıkta küreğe bir el olsaydım. 

 

Duman eksik olmaz Çam Dağlarında, 

Nur’ların okunur yamaçlarında, 

Göklere set çekmiş ağaçlarında, 

O çam ağacında bir dal olsaydım. 

 

Aklın, fikrin bütün duygularınla, 

Sundun Kur’ân’ı, yeni yorumla, 

Kabul ettim onu bütün canımla, 

Anlayıp zikreden bir dil olsaydım.

 

Tepede, bayırda, yol kenarında, 

Çiçekler açıyor dal kenarında, 

Bir kelebek gibi gül kenarında,

Nurlar’ı okuyan bir dil olsaydım. 

 

O güzel Barla’nın bir yamacında, 

Barla Denizi’nin öbür ucunda, 

Üstadımın şefkatli avucunda, 

Duâ duâ açan bir gül olsaydım. 

 

Artık tahammülüm yok beklemeye, 

Ben de çıkmalıyım Nurlu sefere,

 O meçhul mezarın olduğu yere, 

Gelene gidene bir yol olsaydım. 

15.05.2000  Celal Yalçın

Okunma Sayısı: 2287
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • zeliha

    15.1.2018 17:40:16

    Allah cümlesine rahmet eylesin.Bizi de onların şefaatine nail eylesin.Zaten önden gidenlerin enerjisi bize manevi yol olmuş ki biz her seferinde uçarak gidiyoruz demek ki gitmiyor götürülüyormuşuz.Elhandulillah hazaminfadli

  • Abdurrahman KOÇAK

    15.1.2018 10:06:53

    Bu yazıda Dava adamının nasıl olacağını ve olduğunu gördük anladık...Inancın teslimiyetin örneklerini gördük..Teşekkürler...Ahirete intikal edenlere binler rahmetler...

  • Ali Tam

    15.1.2018 07:20:48

    Masaallah, barekalleh dimaginin cebindeki kuvve-i hafizasinin cüzî manevî bir Nur-Telefonrehberinden nuranî sahis isimlerini gayet güzel hatiratlarla süsleyip makeleye yansitmasi, bizi yazarimizi ziyadesiyle tebrik etmeye itmistir. Biliyoruz ki onun gönlü bu hizmete gencler yetistirmek icin hususî bir askla doludur ve o genclerin isimlerini hatiratlariyla yâdedin desek gercekten bir Genclik-Telefonrehberi olur. Kaleminin, kelaminin ve mürekkebinin semeresini Allah ahirette sehit kanina tekabül ettirsin.

  • sultan selim

    15.1.2018 00:36:20

    celal abinin dizinde rahlei tedris etmenin hazzına doyunca varmanın tadını gördüm bu yazıda. rahmetler diler selam ve dualar ederiz

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı