"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suriye’de taşlar yerine oturuyor(mu)?

Şükrü BULUT
05 Eylül 2016, Pazartesi
Şu demokrasi de ne nazlı şeymiş, kardeşim. İki aya yaklaşıyor ki; meydanlarımız, cadde ve sokaklarımız “demokrasi!... demokrasi!...” nidalarıyla inlediği halde, mübarekten ne bir eser, ne de bir kıpırtı...

Bu biganelik ve vefasızlık böyle devam ederse, korkarız ki ahali ümitlerini kaybetsinler. Evlerimiz bayraklarla süslenmişken, halkımız bayram havası içinde kendilerini beklerken bu denli nazlanması, elbette nazenin demokrasiye yakışmıyor.

Konumuz demokrasi değildi. Demokrasilerde millet iradesinin “makesi” olan meclisler karar verdiğinden, olup-bitenler ağır, aksak ve göz önünde cereyan eder. Türkiye’mizde ise, on yıllara sığmayacak hadiseleri aylara sığdırdığımızdan, demek bizim henüz demokrasi ile bir tanışıklığımız olmamış...

Dokuz ay önce kendisiyle bütün köprüleri attığımız ve savaş noktasına geldiğimiz bir devletle, teröre karşı omuz omuza savaşıyoruz, bu gün. Ne de olsa “seriüsseyr zamane çocuğuyuz.” Hükümetimizin tarafgirlik ve gerilim politikasıyla, kerhen demokrasi meydanlarına inen bazı dindarlarımızın, mevcut hali demokrasiye tercih edişini biliyoruz. Tek bir merkezden verilen kararlarla işlerin ne kadar çabuk ve güzel olduğuna inanıyorlar. İşleyişi demokrasi olmayan bir sistemi demokrasi adına alkışlamak da bize has bir sıfat olsa gerek. Bediüzzaman Hazretleri siyasetçilere de yazdığı Münâzarât isimli eserinde, tek merkezin; kurumların görüşlerini almadan ve demokratik devlet yapısını teşkil eden heyetlerle istişare etmeden yaptığı uygulamayı İstibdat olarak niteliyor. ”İstibdat tahakkümdür. Keyfi muameledir.. Kuvvete dayanarak zorbalıktır, bir kişinin görüşüdür. Su-i istimale gayet müsait bir zemindir. Zulmün temelidir.” (Münâzarât, s. 22)

Her şey zıddıyla bilinir. Karanlık aydınlık gibi. Belki de demokrasiye ulaşabilmek için istibdadı tanımak lâzımmış. Demokrasi meselesinde yalnızca baştaki idarecileri suçlayıp, ihtilâllerin şirazeden çıkardığı rejimi sorgulamamak doğruyu yanlış yerde aramak anlamına gelir.

YANLIŞ HESAP BAĞDAT’TAN DÖNER

Yeni Asya olarak Irak ve Suriye meselesinde söyleyeceklerimizi altı yedi seneden beri yoğunca yazdığımızdan dolayı, hükümetimizin 9 ay içinde 180 derecelik dönüşünü yeniden değerlendirmeyi zaman kaybı olarak biliyoruz. BOP’un başındaki vicdansız çetelerin bile Bağdat’ın işgalini hata olarak gördükleri bir zamanda (Paul Wolfovitz gibi), hükümetimizin İran, Suriye ve Rusya safında savaşmasını garipsemiyoruz. Neoconların demokratik Amerika ve AB karşısındaki yenilgisinin derin izlerini makyajla kapatmaya çalışmalarına da eyvallah. Zira işin içinde Kerry, İrail, Merkel ve AKP gibi zamanımızın önemli aktörleri vardı. Bin bir hile ile neoconların BOP’unu gerçekleştirmeye çalışyorlardı. Sokakta bulduğu insanlara ÖSO üniformalarını giydirmek, Rus uçakları ve Türkiye tankları eşliğinde onları Suriye’deki yerleşim birimlerinde gezdirmek ve aniden buharlaşan IŞİD’i (zaten neoconların bir organizasyonuydu, onların Toyota arabalarına artık ÖSO ve YPD elemanları binecek) kovalamak, elbette neoconların karizmasına yardımdan başka bir şey değildi. (BM’de onlarca defa ÖSO diye bir yapının Suriye’de olmadığı, daha önce toplanan insanların El-Nusra, Ahraruş Şam ve El-Kaide diğer gruplara dağıldığını ifade etmişti.)

Yanlış hesap bugün Şam-ı Şerif’ten dönüyor. Bağdat’dan dönmesi de inşallah uzamaz. İran’ın bu “antidemokratik” yapısıyla (neoconların yardımı olmaksızın) siyasal Şialığı Bağdat’a dayatması mümkün değildir. Belki de ifrat uçlar (hilâfet şiasıyla harici vehhabiliği) bu bölgede ehl-i sünnet çizgisinde uzlaşırlar. Zira Irak’ın 30 küsûr senedir çektiği savaş belâsı, fakr-u zaruret, yangın ve fitneler de inşallah son bulur. Bazı farfaracı gazetecilerin hükümetimizin Amerika’ya ve AB’ye serzenişlerini büyük çıkış olarak büyütmeleri, Türkiye’nin NATO ve AB’den ayrılabileceğini köşelerine taşımalarını, GDO’lu gazetecilik olarak tanımlamak lâzım. Zira hakikatle hiçbir ilgisi yoktur, kanaatindeyiz. Neocon ve neoliberal olarak bugün kendini tanımlayan ABD ve AB içindeki barış ve demokrasi karşıtlarını mevcut Amerika ve Avrupa Birliğinden kalın çizgilerle ayırmamız lâzım. Bazı aklı evveller CIA ile Pentagon’u karşı karşıya gösteriyorlar, Suriye’de.. Tıpkı TC ile MİT’i birbiriyle savaş içinde göstermek isteyenler gibi. Demokrasi ile gelmiş millî hükümetlere; neocon ve neoliberal cereyanların nasıl sızarak ihtilâller meydana getirdiğini yalnızca Türkiye yaşamıyor... Amerika, İngiltere ve Almanya gibi devletler de yaşıyorlar.

Okunma Sayısı: 3172
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • CESUR ADAM

    5.9.2016 15:14:29

    2 HÜR olmanın HÜRRİYET MEFHUMUNUN idrakinde olan dindar insanların ne oldu da bu değerlerden uzaklaşıp geçmiş asırların KRAL-DİKTATÖRLERİNİN özentisi olanların peşine takılır oldular.O şahıs aldanıyor,aldatılıyor,yanılıyor,yanıltılıyor.Bir bakmışsınız ki ona olan tarafgirliğinizden dolayı milyonların kul haklarına girmiş olacaksınız.

  • CESUR ADAM

    5.9.2016 14:16:35

    DEMOKRASİ insanoğlunun asırlarca seyrüseferinde kendi adına bulduğu en az hasarlı idare metodudur.Çağları kapayıp yeni çağlar açan buluş,icat ile fetih gibi hadiselerden sonra CUMHURİYET VE DEMOKRATİK YÖNETİM SİSTEMİ, İSLAMİYET ile müşerref olmamış toplumların kendilerini KRAL ile DİKTATÖRLER den KURTARAN VE KORUYAN koruyan KALKAN olmuştur.İSLAMİYET ile şereflenmiş insanların ise HÜR olmanın ve HÜRRİYET mefhumunun ne mana ifade ettiğini en iyi bilenler olduğunu biliyorduk. Peki o zaman problem ne?

  • Hüseyin kıymık

    5.9.2016 10:49:06

    Ata'larımızın hani bir sözü vardır,"kırk yıllık kani olurmu yani" sokağı yönlendirenlerden bazılarının demokrasiden anlayışları sistem değil,onların sadece onların saltanatlarının devam etmesidir..Zihniyet değişmedi ki,onlarca demokrasi hala küfür rejimi değil mi? Ne oldu yeni anayasa çalışmaları, Büyük ölçüde siyasi partilerimiz arasında bir konsensus sağlanmışken demokretik bir anayasa yapım çalışmalarına niçin başlanmaz? Dış politikadaki bu hızlı değişim neyin nesidir anlayan var mı? Bu değişimler Meclis'te görüşülüyor mu? Meclis hala kapalı ki Nasıl görüşülsün..Kendimiz çalıp kendimiz mi oynuyoruz,yoksa birileri çalıp biz mi oynuyoruz?

  • Abdurrahman KOÇAK

    5.9.2016 10:20:11

    Cerablus hadisesini hatadan dönmek olarak görmek için çok erken olduğunu düşünüyorum...İŞİD in Türkiye sınırındaki görevini tamamladığını şimdilik oradan daha geriye çekilme talimatını aldığını ama bunun da bir hareket ile yapılması planının uygulandığını düşünüyorum..Önümüzdeki günlerde gelişmeleri göreceğiz..Yoksa İŞİD sınırımıza yaklaşalı epey bir zaman geçmişti....

  • Demokrat Avrupa

    5.9.2016 10:14:48

    Hükümet`in yaptigi yanlislar saymakla bitmiyor. Halk ise hic orali olmuyor veya olamiyor. Yanlisi dogrudan ayiramayan bir toplumun demokrasi diye bir derdi olabilir mi?

  • Aslan

    5.9.2016 01:23:22

    Çok güzel analiz etmişsiniz. Tebrikler

  • Zeliha Özpamuk

    5.9.2016 00:41:21

    Hikmetinden sual olunmaz.yagmur,kar fırtına olmadanda bahar ve yaz gelmez.insaallah bu yaşananlardan hem İslam alemi hem milletimiz hem Avrupa çok şeyler kazanacak inşaallah,bu ifadeleriniz umitlerimizi teyit ediyor ve bizimde zihnimizde gün geçtikçe taşlar yerine oturuyor,yeter ki insan hakikati arasın bulmaması mümkün değil

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı