"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Teknolojinin namlusunu insana yöneltenler insan değildir....

Şükrü BULUT
01 Şubat 2016, Pazartesi
Otuz sene geceli gündüzlü hayatını tıp ilmine vermiş bir beyin cerrahının, sekiz saat boyunca ameliyathanedeki hastasının kafatasına yerleşmiş uru temizleyince hissettiği sevinç ve heyecanı biz bilemeyiz…

Kalp ve damar cerrahisini öğrenmiş tabibin yine on saat boyunca kalbe gelen ve giden damarlardaki tıkanıklığı giderme ameliyesindeki mutlu yorgunluğunu da… İnsanlığın kalp ve kafa sağlığı için pervane olmuş bu fedakâr insanlarımızın, ikinci Avrupa tarafından masum insanların üzerine boca edilen bombalardan duydukları elemler… Ve teknoloji harikalarını kötüye kullanan habis ve haris cereyanların, insanlığın kalbine indirdiği darbeler karşısında duyduğu sancıları siz de en az benim kadar merak etmişsinizdir.

Teknoloji Doğuda da, Batıda da aynı değil mi? Öyleyse neden bizler Avrupa ve Amerika topluluklarından daha çok ikinci Avrupa teknolojisi üzerinden yapılan tahribata hedef oluyoruz?

İstatistikler ortada… Teknolojinin bugünkü doğum yeri Batı olduğu halde, neden biz tüketim sahası olmuşuz? İnternetin fert başına kullanımı, akıllı telefonlar, tv ekranları, lüks ev eşyaları ve pahalı arabalar… Yüzlerce kalemi bu meyanda sayabiliriz. 

Mevzumuz sosyal medya olunca, tekrar bu elektronik haberleşmenin ferdî dünyalardaki kullanımı üzerinde durmak istiyoruz. Yani, mektuptan telefona… Oradan da akıllı telefon dedikleri cihazlara… Dost mu, düşman mı oldukları bilinmeyenlerce yerleştirilmiş programlar üzerinden sesli-görüntülü haberleşmeye uzanan süreçleri Avrupa ve Amerika’daki istatistiklerden takip etmek ne güzel olur. Eğer bizde de istatistik tutulmuş ise fark ortaya çıkacaktır. Bizim insanımızın günde kaç saat bu aletlerle yüz yüze kaldığı… Bir istatistikte; bizdeki internet kullanıcılarının yüzde seksenbeşinin hevaları uğrunda istimal ettiklerini yazıyordu. Bediüzzaman Hazretlerinin “Ben kendim gördüm, ondan bir ikisi zarurî ihtiyacata sarf edilmeye mukabil, ondan sekizi keyif, hevesat, tenezzüh, tenbelliğe mecbur ediyor” diye haber verdiği istatistiği tasdik ediyor sosyal medya kullanıcılarımız…

KAYBOLAN ZAMANLAR

Ömrümüzün tükenişi bizi hüzünlendirir. Biriktirdiğimiz servetlerimizin boş yere erimeleri de… Ölümün küçük kardeşi uykunun pençesinden ömrümüzün parçacıklarını nasıl kurtarabileceğimizi ders verirken, günlük hayatımızı nasıl yaşayacağımızı bize tarif eder Bediüzzaman.

Kahvehane, külhane, meyhane ve kumarhanelerde insanımız ömrünü zararlı veya boş yere tüketmesin diye âlimlerimiz, ariflerimiz veya Hak dostları asırlardır nefes tüketirler. Fakat ahirzaman çok dehşetliymiş. Sihir aletlerine benzeyen kutucuklara bağlı insanların; evlerinde, toplu taşıma araçlarında, sokaklarda veya resmî dairelerde fikren mefluç ve duygu itibariyle hipnoz olmuşçasına kaybettiği ömürleri düşünenlerimiz, Türkiye’mizin hangi servetleri, hangi dehaları, ne gibi istidat, kabiliyet ve tecrübeleri kaybettiğini, gözyaşları içinde seyrediyorlar.

SOSYAL MEDYA TEFEKKÜRÜ ÖLDÜRÜYOR

Milletler mütefekkirleri ile iftihar ederler. Kur’ân’da yüzlerce âyetin insanlığa tefekkürü emrettiğini bilen Müslümanların tarihi, lebaleb mütefekkirlerle doludur. Kur’ân’ın ilk tercümanı ve insanlığın en büyük öğretmeni Efendimizin (asm) “bir saat tefekkür yetmiş sene nafile ibadetten hayırlıdır” sözü, bizi tefekküre teşvik etmiyor mu? Sosyal medyanın tenkit ettiğimiz ve maalesef kullanıcılarının yüzde seksen küsurunu ihtiva eden kısmı, söz konusu tefekküre imkân bırakır mı sizce… Sahilde kıyıya vuran dalgaları her sabah sayan mecnunlardan daha mecnun değil miyiz? Fransızların magazin dedikleri sosyal medyadaki bilgi, haber ve resimlerin yüzde kaçı dünya ve ahretimize fayda sağlayabilir sizce? Vatanımıza, milletimize, evimize veya köyümüze? Yine netice onda bir küsura tekabül etmez mi? Hayatımızın en önemli vazifelerini, “ibadet, çalışma, spor, dost ziyaretleri, sosyal yardımlaşma veya ev ahalisiyle ilgilenme”gibi görevleri bir tarafa bırakıp elektronik nakil ses ve görüntü makinacıklarına sarılmayı ne ile izah edebileceğimizi ben bilmiyorum. 

Biliyoruz ki, şu elektronik harikaların tamamı Kur’ân’a aittir. Delili ise Bediüzzaman’ın Kur’ân’dan yazdığı Risale-i Nur Külliyatıdır. İlim, marifet, teknoloji ve medeniyet denilen şeyler dün de Peygamberlere aitti, bugün de… Bakın bu teknolojinin kullanılış biçimini bize ders veren Said Nursî radyo için ne diyor; “Küre-i havaiyeyi bir konferans meydanı ve zemin yüzünü bir dershane ve bir mekteb-i irfan hükmüne getiren ve hadsiz nimetleri tazammun eden ve hadsiz şükürler ile mukabele etmek lâzım iken, ve beşerin saadet-i ebediyesindeki ihsanat-ı İlâhiyenin bir muaccel numunesi ve hiçbir şeyi bırakmadan doğrudan doğruya hazine-i rahmetten ihsan edilen bir hediye-i Rahmaniye…” (Emirdağ, s. 353)  diye devam eden açıklamalar, bize hem elektroniğin mahiyetini, hem bu kanuna bindirilen ses ve görüntünün nakil şeklini ve hem de bu harika nimetle yeryüzünün nasıl cennetî bir medeniyete kavuşturulacağını bize izah ediyor.

Keskin bıçak mutfakta gerek… Savaş teknolojisinin son harikaları Deccal ve Süfyanın şerlerinden insanları kurtarmak üzeredir. Biyoloji ve kimyanın keşfedilen harika misyonları ise fıtrat, yaratılış ve insanlığa hizmet içindir. Medeniyetin harikalarını ve teknolojinin son buluşlarını silâh olarak insana yöneltenler, elbette insan olamazlar.

Okunma Sayısı: 1970
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sultan Selim

    1.2.2016 00:29:32

    Bu yaraya daha çok neşter atmanızı istirham eder muvafakiyetler için dualar ederiz

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı