"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye, Ortadoğu’nun talihini değiştirebilir mi?

Şükrü BULUT
09 Ekim 2017, Pazartesi
2011´den günümüze, Şam-ı Şerif’in başına gelmiş musîbetler çerçevesinde, dönüp bakabiliyor muyuz?

Tarihin fevkalâde sür’atli nescine, bazen hayal bile yetişemiyor. Ahirzaman şerirlerinin, Hicaz’ın kapısı olan bu mübarek şehre giremeyeceğini haber veren Efendimiz´i (asm), zaman tasdik ederek ilerliyor. Biz daima ileriye bakıyoruz. Barışa ve demokrasiye gönül vermiş bir hareketin mensupları olarak; yangının tamamen söndürülmesinin, muhacir ve gariplerin sılaya dönme zamanlarının ve bölgedeki yetim çocukların başlarının okşanacağı zamanın, çok yakın olduğuna inanmak istiyoruz. Çok yakın olduğuna bizi inandıran sebepler, yalnızca tarihin çok sür’atli döngüsü değil. Bu hadiselerde büyük yanlışlar yapan siyasetçi ve idarecilerin, artık hatalarının farkına varabilecekleri ümidi... Kürtlerin, Ortadoğu barışının çekirdeği ve mayası olduğunu söylemiştik. Demokratların; Avrupa Birliği’nin kuruluş yıllarında, bu bölgeye bu projeye (AB’ye) mümasil CENTO´yu taşıdıklarını ve o yıllarda birliğe ev sahipliği yapan Faysal hanedanını katledenlerin esas hedeflerinin demokrasi olduğunu yazmıştık. Irken Kürt olmayan  ve İsrail’in maaşlı elemanı olarak bölgede tetikçilik yapanların, AKP kurmaylarınca izzetli makamlara çıkarılışlarının İslâm Birliği’ne ihanet olduğunu söylediğimizde, hadisenin mahiyetini bilmeyenler bize çok kızmışlardı.

TÜRKİYE, BÖLGE BARIŞINDA BAŞI ÇEKMELİ…

Neoconların; İngiliz, Fransız ve Amerikan Troçkistlerini (anarşist tugaylar!) bölgede organize etmelerinde ilk hedefin Türkiye, ikinci hedefin Avrupa Birliği olduğunu söylemeye devam edeceğiz. İsrail’in sözcülüğünü yaptığı yapının devletleşmesinde, hançerin evvelâ Türkiye’nin böğrüne saplanacağını Bernard Levy gibi neocon gazeteciler ve ihtilâlciler çok iyi biliyorlar. Türkiye’nin büyük şehirlerine göç ettirilmiş Kürt nüfusu, Levy´nin kıt aklına göre, ihtilâli bütün Türkiye’ye yaygınlaştıracaktı. Fakat bu yarasa bakışlı ve gazeteci elbisesine bürünmüş Paris şeytanı; İslâmiyetteki kardeşliği, dinin “sosyal yaraları” sarmadaki rolünü  ve bugün yedi milyona ulaşan Türk–Kürt aile birleşimini bilemeyecek kadar geri düşünceli... Mevcut şartlara göre en büyük zararı Türkiye gördüğünden, bölgedeki ittifak ve barış için inisiyatifi canlı tutacak biz olmalıyız. İran, Irak, Suriye ve yardımcı olarak da Rusya daha aktif rol alacaklardır. Bu meselede, yaklaşık kırk senedir neocon’ların musallat ettikleri terör belâsıyla maddî imkânlarını ve evlâdını kaybeden biziz. Neocon tetikçisi Barzani’nin engellenmemesi, ülkemizin terör ile kuşatılması anlamına geleceğinden; komşularımızla acilen derin bir işbirliğine gitmek zorundayız artık...

BU İTTİFAK AB’SİZ OLAMAZ…

Dünya şartlarını görmek istemeyen günümüzdeki bazı barış karşıtlarını iki kategoride değerlendiriyoruz. Biri, bilgisi eksik, muhakeme-i akliyesi kıt ve yanlış bir gelenekten gelen siyasal İslâmcılar... Diğerleri ise, bu işin Avrupa’sız olmayacağını çok iyi bildikleri halde, Avrupa Birliği ile mücadele eden şuurlu komünistler... Vatanseverlik, ulusçuluk veya millîlik; onların esas niyetlerini gizleyen aktüel kamuflajlardan ibarettir. Kürtçülük fitnesini Türk milletine politikalarıyla miras bırakmış bir ideoloji ile bu problemlerin çözülemeyeceğini ortaokuldaki çocuklarımız da bilirler. Burada bir dizi istifhamlar zihnimize gelebilir. Meselâ, bölgede hem IŞID’i ve hem de Marksist Kürtçü militanları eğiten İngiliz, Fransız, Alman ve Amerikalı askerler... Amerika bayrağı ile bölgeye sevk edilen onlarca milyarlık silâhlar... Neocon Von der Leyen’in, Almanya’nın misyonuna ihanet eden Peşmerge yardımları... Burada, Bediüzzaman’ın Avrupa tahlilini bilmiyorsak, yani İki Avrupa ile Amerika’yı hesaba katamıyorsak, istifhamlarımızı gideremeyiz. Demokrasiye karşı olan neocon ve neoliberal güçler, ABD ve  AB’de de demokrasi ile savaşıyorlar.

SONUÇ: Türkiye, Avrupa Birliği’nin fiili ortağı olduğundan hem başı çekmeli ve hem de köprü olmalı burada. Önce Türkiye’nin, sonra bölgenin ve nihayet Avrupa Birliği’nin menfaatleri kiminle görüşüp barışmayı gerektiriyorsa, Türkiye bunu acilen yapmalıdır. Barış misyonunun Türkiye’nin kapısına asıldığını düşünüyoruz. Bölge ülkeleri ve Avrupa Birliği’nin yapacağı ortak çalışma ile Ortadoğu’ya hem demokrasi gelir ve hem de neoconlar pılıyı pırtıyı toplamak zorunda kalırlar. Bu ifadelerimizi hakikat olarak telâkki edemeyenler, dönüp altmış bir sene önceki Bağdat Anlaşmasına baksınlar, incelesinler...

Okunma Sayısı: 2970
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sefer akgul

    9.10.2017 20:32:07

    Çok doğru

  • zeliha

    9.10.2017 14:05:12

    Hileleri bozanların en hayırlısı Allah inşaallah fırsat vermeyecek.Bu dinin ne kadar yüce olduğunu hepimiz göreceğiz inşaallah.Tarih hep tekerrür ediyor ya biz yeni asya olarak meseleye sahip çıkıp sayenizde takip ettikçe onlarında hileleri kendilerine dönecektir inşaallah.

  • YUSUF

    9.10.2017 12:44:14

    Anarşist tugaylar ve Paris Şeytanı.. Bu iki deyimin azıcık izaha ihtiyaç var... Daha önceki dinsiz yazarlar galiba tarihe karıştılar,hemen yenileri yerlerini alıyor. Giardano,Vallaci ve diğerleri gidince........

  • halil

    9.10.2017 12:25:54

    Türkiye'nin sorunları sadece dış politikasının değiştilmesiyle çözülecek sorunlar değildir. Yani sadece bölge ülkeleriyle ve Rusya'yla bölge sorunları çözülemez ve sadra şifa olunamaz. Önce kendi iç ihtilaflarını çözmeli, bu da, ancak hürriyet ve adaletin tesisiyle mümkün olabilir ve buna paralel olarak bölgedeki sorunlar yavaş yavaş hal yoluna girebilir. Yoksa tüm Asya ülkeleri bir araya gelse, bölgeye barış gelmez.

  • Dogu Bati

    9.10.2017 11:45:21

    Türkiye, Ortadogunun talihini degistirebilir mi? Evet, degistirebilir, yalniz hangi kafa ile? Siyasal Islam kafasi ile olmayacagi muhakkak. Kafasizlik maalesef sadece kendine zarar vermiyor, yakininda veya sorumlu oldugu kisiler de birebir etkileniyor.

  • Ali Vefalı

    9.10.2017 11:44:08

    Yazılarınızı devamlı okuyorum, tespitleride yerinde buluyorum.Yukarıdaki yazınızda ortadoğuya demokrasi gelebilir diye kısım için derim ki; Ortadoğu ve Bizim güneydoğu bölgemizdeki islam algısı, gelenek görenek algısı, belkide islamdan önceki çağların garip inancını taşımakta ve islamla hiç alakası olmayan bu oluşumun adına islam denerek kabullenilmiştir. Oralarda uzun süre çalışmış ve gezmiş biri olarak oralara, bilgi gerektiren demokrasi kesinlikle gelemez kanaatindeyim

  • Hakan1

    9.10.2017 09:48:56

    Bölgede, bir yahudi-müslüman gerginliği çıkartmak isteyenler olabilir... Bu gerginliğin de müslümanlara zarar vereceği muhakkak... Biz semavi dinlerle,deccala karşı iş birliği yapmak zorunda olduğumuzda,olaya deccaliyet ve inananlar olarak bakmalıyız... AKP nin akılsızlığı olmasaydı,Avrupa bu işin iç yüzünü çoktan ortaya çıkarmıştı... Yani baltanın sapı yine bizden..

  • Ali Tam

    9.10.2017 03:22:59

    Dünya Türk/Türkiye de Islam ve Müslümanligi anlamis. Ve bunu ister bayraktar ister hizmetkar manasinda desinler biz bu tanimlamaya bas göz üstüne demisiz. Bu artik bizim manevi libasimiz... Ortadogu'nun cözüme giden Müslüman Yahudi savasinda kilit millet ve devlet yine ayni lakabi tasiyan bizler olacagiz ve bu olayin rüzgari esmeye basliyor. iki elin parmaklari kadar ya var ya yok son fitnenin ortadan kalkmasina...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı